Ferhat KENTEL
Geçenlerde metroda yayın yapan TV kanalında gördüm. Anladığım kadarıyla İstanbul belediyesi kendi reklamını yapıyordu. Bu reklamı hazırlayan adamlara ve onların temsil ettiği doktrine göre, eskiden Türkiye’de ve İstanbul’da sürekli grev olurmuş… “900 işçi bayrama gene grevde girmiş”, “2000 işçi şalterleri indirmiş”, “Hayat durmuş” benzeri manşetlerin yer aldığı, “geçmiş zamanın kâbuslarını” hatırlatan gazete kupürlerinden örnekler akıyordu ekranda… Oysa şimdi öyle miymiş? Tek bir grev yapan işçi yokmuş. Artık İstanbul “huzur şehriymiş”!
Güce sahip olduğunuz zaman, elinizde her türlü propaganda aleti olduğu zaman, hayat hakkında her türlü yorumu dayatabilirsiniz. Tarihi yeniden yazar, bozar ve yeniden yazabilirsiniz. Geçmişi cehennem, şimdiki zamanı cennet olarak tanımlayabilirsiniz. İktidara sahipseniz sunduğunuz bilgi “tek gerçeklik” olarak piyasada endam eder. Bilginizi iyi satarsanız, iktidarın da tek sahibi olabilirsiniz.
Metro TV’ciler eğer o metroda artık grev yapmayan / yapamayan işçilerin de düşüncelerini aktarsaydı, grev yapamayan işçiler için hayatın hiç de huzurlu olmadığını, hatta şimdiki zamanın onlar için kâbus olduğunu da anlayabilirdik. Ama o zaman şimdiki zamanda iktidar olanların yalan ve bol propaganda üzerine kurulu iktidar tarzları zaten mümkün olmazdı.
Şimdiki iktidar aygıtı, söylemi ve somut veya soyut iktidar araçlarının tahakkümü altında, aklımızdan geçse bile, ekranda 1984’ün endoktrinasyon görüntüleri endam ederken, “Kimin huzurundan bahsediyorsunuz?”, “Bu işçiler neden artık grev yapmıyorlar? Yapamıyorlar mı yoksa?” ya da “Onları kurtlarla baş başa bırakıp kendini savunamaz halde bırakırsan hiç grev yapabilirler mi?” gibi soruları sorma imkânımız olamazdı zaten. Sorabiliyor olsaydık, böylesine pervasız bir iktidar mümkün olmazdı zaten.
Bir başka alıntı da “düşünce” kuruluşu görünümlü, iktidarın (hatta daha net ifade edecek olursak, devlet, parti ve hükümetin temerküz ettiği güç odağının) akademik sosa batırılmış propaganda destek birimi olarak çalışan bir kurumdan (SETA):
“Türkiye’de özellikle 2002’den beri yaşanan normalleşme sürecinde ortaya çıkan unsurlardan biri de resmi tarih söyleminin tartışmaya açılmasıdır. Çoğulculaşmanın oluşturduğu eleştirel bakış ortamında –resmi tarih söyleminin aksine– tartışmaya ve sorgulamaya daha açık olan bu söylemler toplumun tarih konusunda var olan merakını daha da artırmış, bilgiye farklı kaynaklardan ulaşma imkanlarının çoğalması da bu artışta etkili olmuştur.”
Güzel sözler… Özellikle “2002’den beri yaşanan normalleşme” derken, insanın aklına o zamanların güzel günleri geliyor. Resmi tarihin sorgulanması da böyle bir zamanın ürünüydü…
Bu güzel sözleri mesela, Atatürk’ün 1923’te sarfettiği şu sözlerle ilişkilendirelim:
“Devrim yasası, eldeki yasaların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki akımı boğmadıkça, başladığımız devrim ve yenilik bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki dönemlerde de böyle olacaktır.”
Bu ve buna benzer sözler hâlâ birileri tarafından “ne var bunda?” kıvamında karşılansa da, herhalde Türkiye’nin devrimci-darbeci geleneğinin oluşumunda, otoriter ve totaliter dayatmalarda ve iktidar söyleminin benliklere işlemesinde önemli bir referans olmuştur.
Yani bu şekilde oluşmuş ve her türlü devlet pratiğini meşrulaştıran söylemlerin tartışılması ve toplumun kılcal damarlarında dolaşan iktidar dilinin anlaşılması için, “SETA Bilimler Akademisi”nin aparatçiklerinin de dediği gibi, çoğulculuk fevkalade iyi bir şeydir.
Ama iktidar sahibi olanlar karşısında, hele “devrimci” bir durumla birlikte “yeni” olduğu söylenen bir düzen ve onun sahibi yeni sınıf tahakkümü oluştuğu zaman, bu çoğulculuğun yüzde sıfır virgül kaçının kaldığını sorsanız bile, pek duyan olmaz.
Çünkü tarih artık yeniden başlamaktadır ve bu yeni bir kutsallıktır. Devrim kanunları ile akan sular durur; devrim kanunlarının mantığı ayrıdır; bu kanunlar savaş aracıdır. Fransız Jakobenlerinin 1789’u sıfırıncı yıl ilan ettikleri gibi, Kemalist kadroların Arapça alfabeyi kaldırıp, yerine Latin alfabesini koydukları gibi, yeni zamane “devrimcileri” de benzer tecrübelerden nasiplenmişler, mesela, her şeye yeniden başlamak için, şimdiye kadarki Cumhurbaşkanlarının sayılarını “sıfıra” indirmişlerdir.
Çünkü endoktrinasyon aygıtları tam gaz çalışmaktadır ve sağda solda “Ayıp! Bu kadar da yalan olmaz!” diyenlere ancak gazlayarak, topa tutarak yok edilecek sivrisinek muamelesi yapılır. Artık o çoğulculuktan eser kalmamıştır, eski rejimle ilgili istediğiniz gibi atıp tutabilirsiniz ama “yeni” rejimle ilgili laf söylemeye kalktığınız zaman yeni zamanların Pravdaları ve Parti / ideoloji komiserleri tarafından “vatan haini” ilan edilip, Gulag takımadalarına ya da psikiyatri hastanelerine kapatılabilirsiniz.
İçinde yaşadığımız dönemde, toplumumuzun ve de bilumum başka toplumların “küresel bir otoritarizm” altında, muhteşem bir organizasyonla, güçlülerin nasıl demokrasiyi bir fiske darbesiyle kenara atabildiklerine canlı olarak şahit oluyoruz.
Kendinden olmayanı “delete” etmek
Bu otoriter dalga çok güçlü ama yalan gene de yalandır…
Bütün kutsallık, devrimcilik, yerlilik, milliyetçilik, yeni rejim hamaseti (İslamcılığın lafını eden kalmadı artık) altında olup biten her şey aslında tamamen globaldir yani tüm yeryüzünü, küreyi kuşatan ve otoritarizm altında sağlanmaya çalışılan bir tahakküm zinciridir.
Bu tahakküm zincirine çok basit ve küçük bir örnek verelim…
Fas şehirleri geçtiğimiz otuz yıl içinde çarpıcı bir dönüşüm yaşadı. Mesela Casablanca’nın ortasındaki “medina” (geleneksel eski şehir) küresel sermaye tarafından fonlanan ve Fas hanedanı tarafından desteklenen gökdelenlerin arkasında kayboldu. Fas’ın efendilerinin de başka yerlerdeki benzerleri gibi bir takım hayalleri vardı: “Casablanca’yı bölgenin finans ve ticaret lideri yapmak”!
Bu değişimler Fas’ın her yerinde gerçekleşti; “mega projeler” Casablanca’nın yanı sıra Rabat ve Tanca gibi başka önemli şehirlerin de kentsel mekanlarını altüst ederek değiştirdi. Bu şehirler memleketin önemli tarih ve kültür merkezleriyken, sermaye birikiminin, siyasi tahakkümün ve toplumsal kontrolün laboratuvarlarına dönüştüler. Küresel düzeydeki benzer örnekler gibi…
Aslında, Hindistan’ın Assam eyaletinde 5 milyon Müslüman’ın vatandaşlıktan düşürülmesine karar veren otoritelerin yaptığı gibi bir şey yaşıyoruz. Ne kadar abes, ne kadar deli saçması görünürse görünsün, kendilerini “otorite” gören bir takım makamlar, Müslümanların “yanlış bir dil konuştuklarını” ve “yanlış bir tanrıya inandıklarını” iddia ederek kayıtlardan silecekler… Yani “delete” tuşuna basacaklar ve Müslümanlar artık vatandaş olmayacaklar; yani artık olmayacaklar!
Tarihte bol miktarda görüldüğü gibi “insansızlaştırılan” insan gruplarına karşı neler yapıldığını herhalde iyi hatırlarız değil mi? Mesela Yahudilere, Ermenilere, Romanlara neler yapıldığını? Buna ek olarak “artık hiç olmayanlara” neler yapılabileceğini tahayyül etmeye hayal gücünüz yeter mi?
Assam’da Hindistan otoritelerinin yaptığı şey aslında zamanımızı anlatan çok çarpıcı bir metafor: “yok saymanın metaforu”!
Paranın, kibrin, sınıfsal çıkarların, sermayenin çıkarlarının küresel düzeyde “yeni rejim”, “yeni, toplum” söylemleri altında nasıl eski olanı, gerektiğinde eskiyle aynı yatağa girip, kendinden olmayanı bilginin ve gerçekliğin alanından nasıl “delete” edebildiğinin metaforu…
Ferhat Kentel
(jinepsgazetesi.com)
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.07.2024
16.04.2024
5.02.2024
12.07.2023
24.01.2023
26.11.2021
2.05.2021
16.04.2021
10.10.2020
9.09.2020