Gökhan BACIK
Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik krizin üç olası sonucu bulunuyor.
Birinci olasılık: IMF ile anlaşmak.
1854 Kırım Savaşı’ndan bugüne bakarsak hem Osmanlılar hem Cumhuriyet döneminde Türk devletinin aralıklarla iflas ettiğini görürüz.
Osmanlı döneminden beri, iflas edilince dış kaynak sağlayarak toparlanmak için Batı’ya yönelmek tercih edilen bir yöntemdir. Batı’dan yardım istemenin bugünkü yansıması IMF ile “Yapısal Uyum Programı” yapmaktır.
Bugünkü krizden çıkmak için Türkiye yeniden IMF kapısını çalabilir. IMF ile anlaşma yapmanın iki sonucu bulunuyor: Birincisi dış kaynak bulmak yani borçlanmak. İkincisi ise IMF üzerinden küresel ekonomik sistemin şöyle yahut böyle denetimini kabul ederek olumlu bir imaj sağlamak.
IMF, Türkiye’nin sorunlarını çözer mi? Elbette hayır. Türkiye’nin Batı destekli konsolidasyonu ekonomik bir rahatlama sağlayabilir bir de uluslararası sistemin IMF pazarlığı üzerinden talep ettiği bazı düzeltmeler kısa süreli bir uluslararası olumlu algı üretebilir.
Ne var ki, devletinin ve toplumunun temel alışkanlıkları devam edeceği için bir zaman sonra Türkiye yeniden iflas edecektir.
Ancak hakkını da yemeyelim: Önünde iflas etmiş bir dış politika varken gübre nasıl ucuza satılır diye zihni sinir konuşmalar yapan bir Dışişleri Bakanı’nın olduğu hükümetin yanında IMF daha mantıklı görülebilir.
Öte yandan IMF konusunun politik boyutu da var: Dış dünyadan büyük paralar isterseniz önünüze politik şartlar da konulur. Peki, AKP dış ekonomik kaynak için çok kısıtlı bile olsa adalet ve demokrasi konusunda reform yapacak imkâna sahip midir?
AKP şunu çok iyi bilmektedir ki Türkiye tarihinde büyük ekonomik krizler iktidarı hatta yumuşak açıdan bakarsak siyasi rejimi değiştirmiştir. Nitekim kendisi de 2001’de iflas eden Türkiye’nin IMF ile yaptığı bir anlaşmanın sonrasında iktidara oturmuştur. Bunun sonucu AKP’nin açıkça otoriterleşmeye başladığı 2009’a kadar İslamcı ve neo-liberal bir siyaset takip edilmiştir.
Ancak bugün AKP o kadar otoriter bir rejime savrulmuştur ki kısıtlı bir normalleşme bile AKP’yi sarsabilir. Başka türlü ifade edersek AKP ayakta kalmak için sürekli otoriterleşmek zorundadır.
O nedenle bugünkü AKP’nin IMF ile bir anlaşma için bile gerecek asgari düzeyde normalleşmeyi sindirebileceği konusunda ciddi şüpheler bulunmaktadır.
İkinci olasılık: Ulusal uzlaşma.
Sadece ekonomik değil pek çok diğer alanda yaşanan büyük krizleri aşmak için her kesimden seçkinler ve toplum bir araya gelerek bir uzlaşı sağlayabilir.
Türkiye’nin ciddi sorunları olduğu makul bir dille halka anlatılır. “Türkiye’nin süper bir ülke olduğu” gibi palavraların halkı uyuşturmasının önüne geçilir. Daha sonra seçkinlerin sağladığı bu uzlaşı ile on yıllık, on beş yıllık bir toplumsal ve ekonomik reform dönemine girilir. Herkes eşit biçimde fedakârlık yapar.
Bu süreçte Türkiye’nin ihtiyaçlarına göre piyasa kuralları yeniden tartışılır. Piyasanın yetersiz olduğu yerde devlet üzerine düşeni yapar. Kısacası Türkiye’nin özgün koşullarına göre bir politik ve ekonomik yol haritası takip edilir. Bu yapılırken ideolojik kaprislere kapılmadan gerekirse sol gerekirse liberal yöntemlerden yararlanılır.
Ulusal uzlaşma ihtimali Türkiye’de çok düşüktür. Her siyasi grup en az iki diğer siyasi grubu terörist olarak görmektedir. Öte yandan, “Anadolu’da hoşgörü ve irfan edebiyatı” altında gizlenen ve gündelik hayatta başkasının tercihlerini yargılamak gibi mikro-faşizan bir anlayış yaygınlaşmaktadır.
Üçüncü olasılık: İslami devletçi yeni bir rejimin kurulmasına hız vermektir.
AKP, 21-23 milyon arası insanın desteğini aldığı sürece devletin bütün imkânlarını ve gücünü kullanacak pozisyonda kalmaktadır. Bu grubun kendisine desteğini devam ettirmek için AKP, kalan vatandaşların birikimini sistematik olarak aşağı doğru aktaran bir yönteme geçecektir.
Bir anlamda bu vatandaşları daha alt düzeyde bir ekonomik refahta eşitlemektir. Hâlbuki normal şartlarda bir ekonomi siyasetinin vatandaşları daha üst bir gelir düzeyinde eşitlemek olduğunu herkes bilir.
Bir yıl önce fırıncılar ağlamaktaydı unutulup gittiler. Altı ay sonra pazarcılar da unutulur. Daha sonra süpermarketler, bankalar, kargo şirketleri, benzinciler, büyük şirketler AKP’nin hedefine girecektir.
AKP her seferinde devleti araya sokarak bu saydığım alanlardaki ekonomik ilişkileri kendi seçmen tabanı lehine bozacaktır.
Pratikte fakirlik üzerinden kurulan bu yeni sözleşme, AKP’ye sandığımızdan uzun yıllar bir destek sağlayabilir. Bu fiilen bir tür “Robin Hood” siyasetidir.
Elbette bu siyasetin sonucu, AKP’nin 21-23 milyon vatandaşın desteğini sağlaması karşılığı fakirleşmek, ekonomik ilişkilerin yapısal olarak bozulmasıdır.
Bu denklem de her seferinde AKP kahraman olacak ama pazarcı, fırıncı, aracı, halci, nakliyeci, bankacı, süpermarket sahibi ise düşman olacaktır.
Buradan çıkan sonuç şudur: Birikimi ve işi olanlar bu ikisini AKP iktidarı için feda etmek zorundadırlar.
Çünkü, AKP ayakta kalmak için düzenli olarak bedava yahut ucuza hizmet ve mal dağıtmak/satmak zorundadır.
AKP’nin bir fabrika ve tarla olmadığını düşünürsek bedava dağıtılacak yahut ucuza satılacak mal başka birilerine ait olacaktır.
Böyle bir yaklaşım ise nihayet Türk tipi bir İslami devletçilik ile “taçlanacaktır.”
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
24.08.2025
17.08.2025
3.08.2025
21.07.2025
14.07.2025
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025