Gürbüz ÖZALTINLI
Paris felaketi ve onu takip eden tartışmalar üzerine düşünürken kendime sorduğum bir soruyu ortaya sorarak başlayayım izninizle: İslam dini olmasaydı, dünyada bugün tanık olduğumuz şiddet olmaz mıydı? Basit, düz bir soru. İçinde tuzaklar da var farkındayım. Fakat, sizce bu spekülatif bir soru mudur? Yani; “bilemeyiz, belki de olmazdı”diyebilir miyiz? Bence diyemeyiz. Bu soru hiç de bilinmezlik içinden sorulan, temelsiz bir soru gibi gelmiyor bana. Bu dünya; bu yaşadığımız sorunlar yine şiddet üretirdi.
Küresel adaletsizlik, Ortadoğu’nun insan değil enerji olarak okunması, yüzyıl boyunca işgal ve şiddetle çökertilmesi… Göçler, zengin ve “üstün” Batı’nın kendisinden farklı olana anlamlı bir varoluş statüsü sunamaması, entegrasyon politikalarının çöküşü, farklı kültürel yapıları gözetmeye alışmamış liberal gelenek…
Bütün bunlardan o veya bu formda bir şiddet çıkar.
Bunları asla tanık olduğumuz şiddetin sorumlusu Batı’dır demek için yazmıyorum. Üstelik böyle bir olayın ardından fiili ve failleri tırnak ucu kadar meşrulaştırma tehlikesini bile çok önemsemek gerektiğini ve belirgin vurguyu tartışılmaz netlikte şiddetin reddi ve lanetlenmesi üzerine yapmanın zorunlu olduğunu düşünüyorum. Terörün nedenlerini“anlamak” tartışmalarının kaçınılmazlığının farkındayım. Fakat bu tartışmaları yürütenlerin de etrafında dolaştıkları hassas sınırların, ciddi tuzakların farkında olması gerektiğini düşünüyorum. Ve söze “terör tabii kabul edilemez ama” diye başlayıp kestirmeden parmağını Batı’ya çeviren, Müslüman coğrafyanın sorumluluklarının tartışılmasını “tuzağa düşmek” olarak niteleyen sözlerden aşırı rahatsız oluyorum.
Rahatsız oluyorum çünkü; evet “İslam dini olmasaydı bu şiddet yine oluşurdu”demek, “ideolojinin şiddetle hiçbir ilişkisi yoktur” demek değildir. İdeoloji – şiddet ilişkisi, üzerinde ciddi tartışmaları, düşünce mesailerini hak eden bir konu. Ve sonuçta, karşımıza çıkan şiddet hangi ekonomik-sosyal-siyasi süreçlerle ilişkili olursa olsun; ona meşruiyet sağlayan, motive eden bir ideolojiye ihtiyaç duyar ve şiddet karşıtlarının bu ideolojiye karşı mücadele sorumluluğu vardır. “İslam olmasaydı da şiddet olurdu” demek, “bu şiddet kendisine başka bir ideoloji üretirdi”demektir aynı zamanda. Peki, biz o ideolojiye karşı da “bu ideoloji olmasaydı da bu koşullarda şiddet olurdu” diyerek ideolojik mücadeleyi küçümseyebilecek miydik?
Şiddetin ekonomik-sosyal-siyasal- kültürel nedenlerine yönelik vurgular ne kadar haklı olurlarsa olsun eksik kalma, dahası sorumlulukları görünmez kılma tehlikesi taşırlar.
Şiddetin üretilmesinde ideolojinin rolünü ve ideolojik mücadelenin önemini küçümsemek vahim bir hatadır.
Peki, bu ideolojik mücadeleyi kim ve nasıl yürütecek? İlk bakışta tuhaf bir soru gibi gözüküyor değil mi? Çünkü cevabı açık: Şiddete karşı olan herkes yürütecek. Nasıl? Birbirinden güç alarak, uyuşmazlık noktalarını geriye itip şiddet karşısında birbirlerine yaklaşarak…
Bu kadar basit değil tabii…
Örneğin, laik evrenimizde birçok insan, “tanık olduğumuz terör kendisini İslami ideoloji içinden temellendirmeye çalıştığına göre, bu mücadelede asıl sorumluluk Müslüman dindarlara düşer” diye düşünüyor. Kendilerini, şiddetin meşruiyet devşirmeye çalıştığı değerler dünyasına ait görenlerin- dindarların- bu ideolojik mücadelede daha etkili olabileceğine benim bir itirazım olamaz. Fakat küçük bir şartla…
O değerler dünyasının dışında kalanların da en az onlar kadar sorumluluk taşıdıklarının idrakinde olmaları şartıyla…
Vahşetin ardından ışık hızıyla Türkiye muhafazakârlarını sınava tutma kampanyası başladı. Daha ilk günden “muhafazakârlara baktıkça içine zehir aktığını” ilan edenler ve bu ilanları muhteşem bulanların sesi yükseldi. Burada amaç gerçekten muhafazakâr sosyolojiyle diyalog kurmak, şiddete karşı samimi düşünsel köprüler önermek mi yoksa bu sosyolojiyi ve siyasi temsilcilerini fırsat çıkmışken dövmek mi? Bütün samimiyetimle bu tutumların sahiplerini kendi alışkanlıkları, duyguları, bilinçaltları üstüne düşünmeye davet ediyorum.
Çünkü, görüyoruz işte…
Dünya dehşetten donup kalmışken, söyleyecek tek yeni bir cümlesi de, kendi fiyakası dışında bir derdi de olmayan yakışıklı delikanlılar, ağır abiler, artık hepimize gına gelmiş cilalı ajitasyonlarından hâlâ bıkmadılar. Hep aynı terane. Onların dünyasında her yol, AKP’ye – hatta doğrudan Erdoğan’a- çıkıyor. Paris vahşetinden düz, kısa bir çizgi çekerek Madımak’a, hemen ardından Berkin’in annesine bağlanmanın hazır alkışlarına alışıklar. Kızgın Laik Kalpler Kulübüne ucuz tatmin malzemesi taşımanın şehvetinden vazgeçemiyorlar. Ajitasyonun buzlu camı arkasından bakınca, Türkiye muhafazakâr sosyolojisini de, onu temsil eden İslami siyasi geleneği de Paris cellatlarıyla – aynı değilse bile- akraba görmek ve göstermek mümkün oluyor.
Peki, laik sektörün İslami terörle mücadeleye katkısı bu mu olacak? Fırsat bu fırsattır AKP’den ne kıymık kopartırsak kardır; Paris’i, Madımak’ı, Berkin’i, gaz bombalarını ve artık bu meşum iktidara karşı elimize ne geçerse onu torbaya doldurup ajitasyonun gazına yüklenelim… Böyle mi katılacak laik aydınlarımız bu mücadeleye?
Dedim ya; laik aydınların önemli bir kısmı sorunların tartışılmasında samimiyetini yitirdi. Hazmedemedikleri muhafazakâr sosyoloji ve – onun gerçekten kışkırtıcı, incitici, sert sözcüsü- Erdoğan’ın iktidarına duydukları alerji, düşünce sorumluluğundan ağır basmaya başladı.
Eğer öyle olmasaydı çok büyük olasılıkla biz şimdi, yükselen İslami radikalizme karşı mücadelede Türkiye İslami siyasi damarının önemli bir ittifak olabileceğini tartışıyor olacaktık. Kör ajitasyonun yerini sakin ve dürüst akıl almış olsa, AKP’de vücut bulmuş İslami siyasi söylem ve eylemle bu sosyolojinin karşılıklı etkileşiminin radikalizmi değil, modernliği üretmekte olduğunu düşünebilecektik. Ya da en azından; durmadan dilimize doladığımız otoriterlik riskleriyle birlikte modernlik ve melezlik potansiyellerini de tartışıyor olacaktık.
Evet, benim baktığım yerden gördüğüm budur: Türkiye’de muhafazakâr sosyoloji ve siyasetin seyri; İslami radikalizmin etki alanını genişleten, onu besleyen bir yönde değil; tersine,ılımlı, şiddet dışı, modern bir varoluş modeli kurma yönündedir. Bu durum, içinde bulunduğumuz tarihsel kesiti de aşan bir geleneğin sonucudur ve hem Türkiyeli laikler için, hem de Batı dünyası için önemli bir şanstır.
“Bir fırsatını bulsak da iktidarı tasfiye etsek” iştahıyla diş bileyenlere küçük bir sorum olacak. Seçim dışı yollarla Türkiye laiklerini ve müşteki Batı’yı tatmin edecek bir iktidar tesis edilebilseydi, o (özlenen!) Türkiye, radikal İslam için daha verimli bir coğrafyaya dönüşmez miydi?
Son olarak şu öngörümle kapatayım bu faslı: Batı’nın, iktidarı döve döve hırpalamasına umut bağlayanlara hiç iyi haberim yok; bu olay büyük olasılıkla AKP iktidarının Batı ile olan ilişkilerini güçlendirecek, onarıcı bir işlev görecek. Çünkü, Batı’nın kimi merkezleri Erdoğan ve iktidarını radikal İslam’ı güçlendiriyor diye değil, bağımsız bir bölge gücü olmaya çalışıyor diye karşılarına almışlardı. Kendi kamusal düzenleri tehlikeye girdiğinde sanırım AKP’nin değerini yeniden düşüneceklerdir.
Tepeden tırnağa kendini Batı’ya teslim etmiş, kültürel ve siyasal düzlemlerde aynı hizada durmaktan başka tecrübe tanımamış laik sosyoloji ve aydınların merceğinden bakıldığında; günümüz İslami siyasetinin Batı’yla gerilimli, özerk, fakat ona sırtını dönmeyen tutumundan paniğe kapılmak anlaşılır bir durum. Fakat panik de, aynı hazımsızlık gibi körlük ve nefret yaratıyor.
Körlük ve nefret üzerine de diyalog ve fikir tartışması yürümüyor.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları






























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023