İbrahim Kahveci
Sistem değişince ekonomik sıkıntılar bitecek...
Argüman bu.
Biraz yakından bakalım.
Ülke yönetiminde görüldü ki, devleti idarede uzman kurumlara ihtiyaç varmış. Mesela sermaye piyasalarının yönetimi siyasetçiler vasıtası ile olmuyormuş. Bu nedenle ABD’de SEC; Türkiye’de ise SPK (Sermaye Piyasası Kurumu) oluşturuldu.
Örneğin, bankacılık sisteminin yönetimi eskiden siyasilerin emrindeydi. Bu yönetim tarzı bizi 2001 krizine götürdü. Neden mi? Çünkü siyasilerin yönetimi altında nerede ise tüm bankacılık sistemi ile ülkemiz soyuldu. Bankalar vasıtası ile Türk halkından toplanan paralar sanki o banka sahiplerinin kendi parasıymış gibi bir güzel iç edildi. Kamu bankalarını da siyasiler resmen soydu... Yani siyasi ihtiraslar uğruna kullanıp kamu bankalarının kasası bir güzel boşaltıldı.
Ne yaptık?
Öyle önüne gelen siyasetçi bankacılık sistemini bozamasın, bu iş belirli bir kurallar içerisinde bağımsız ve uzman kuruluş tarafından yönetilsin diye Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunu (BDDK) kurduk. Yani BDDK oluşturuldu.
Bizler 94 ve 2001 krizi ile para piyasasının yönetiminin de bağımsız bir kuruma verilmesini öğrendik. Sıkışan siyasetin Merkez Bankası kasasına başvurmasını önlemek ve karşılıksız para basmanın önüne geçmek istedik. Para piyasasının uzmanlık gerektiren tüm kararlarını da bağımsız Merkez Bankasına aktardık.
Benzer adımları mesela rekabet piyasasında Rekabet Kurumu (RK) ile; enerji alanında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) ile gerçekleştirdik. Benzer bağımsız ve uzman kurumlar oluşturarak devlet yönetimini hem siyasetin hizmetine hem de uzman ve liyakat sahibi kişilerin eline bırakmış olduk.
***
Bu bağımsız kurumlar elbette üst noktada yine siyasetin emrinde çalışıyor. Ve de yine siyasete hesap veriyorlar. Ve nihayetinde de siyaset, Türk halkının karşısına çıkarak seçimlerle hesap vermiş oluyor.
Sistemimiz kabaca bu şekilde işliyor.
Bu sistemde elbette bağımsız ve uzman kurumların hatalı ve yanlış kararları oluyor ve olmaktadır. Hatta yanlı kararlar bile defalarca çıkabilmektedir. Özellikle siyasetin zayıf olduğu dönemlerde bağımsız kurumların yönettiği bir devlet haline gelebiliyoruz. Bu defa da kimse halkın isteklerini dikkate almıyor ve üst mercilere hizmet eder noktaya geliyoruz.
Şimdi size iki önemli bağımsız kurumun iki büyük kararını aktarayım:
1-) Mesela bağımsız Merkez Bankamız 2008 Mayıs ayında küresel kriz kapımızda iken ekonomiyi soğutmak için faiz artımına gitti. Oysa iki ay geçmeden küresel kriz bizi öyle bir çarptı ki; ne kadar büyük yanlış yaptığımızı bile anlayamadık.
2-) Özelleştirme Yüksek Kurulu Nisan 2002’de yönetim değişiminden sadece 2 gün sonra Petrol Ofisi birleşmesine izin verdi. Bu sayede kamudan satın alınan şirketin ihale bedeli, yine kamuya ödenecek vergiden düşülmüş oldu.
***
Ak Parti 2002 sonunda iktidara geldiğinde Türkiye büyük bir ekonomik kriz içindeydi. Bütçenin yüzde 87’si faize gidiyordu; devlette para yoktu. Bunun daha da ötesinde, kamu yönetiminde siyasete karşı müthiş bir direnç vardı. Benzer adımlar diğer toplumsal güç dinamiklerinde de gözlenebiliyordu. 2007 Cumhuriyet mitingleri, ilginç yargı kararları ve basın manşetlerini hala hatırlarız.
İşte bu tabloda Türkiye;
2003 yılını %5,3;
2004 yılını %9,4;
2005 yılını %8,4
2006 yılını %6,9 ve
2007 yılını %4,7 büyüme ile kapattı.
GSYH’mız 230 milyar dolardan, 648 milyar dolar çıkarken, reel büyüme oranı da toplamda %39,6’yı aşmış oldu. Bir önceki yazımda bahsettiğim daha bir çok başarılara da aynı dönemde imza atıldı. (“Güç ve ekonomik büyüme” başlıklı yazı)
Geldiğimiz notada gelirimiz hızla arttı, ama asıl kamu bütçesi büyüdü.Kamu, GSYH’nın yüzde 10’unu daha kendi payına aldı. Ayrıca devletin faize ödediği para da yüzde 87’den yüzde 10’lara geriledi. Ama hala köprü-yol gibi bir çok kamu hizmetini YİD modeli ile yüksek fiyattan halkın hizmetine sunuyoruz.
Merkez Bankası son finansal dalgalanmada gerekli adımı o kadar çok geç atabildi ki; dolar adete kendi para desteğimizle 3,93’e yükseldi.
Enerjide düşen dünya fiyatlarını hala yurt içine yansıtmamaya direniyoruz. Sanayide beklenen canlılık haksız rekabet şartlarından bir türlü gerçekleşmiyor.
Velhasıl, artık siyasetin gücünün en yüksek seviyeye ulaştığı bir dönem yaşıyoruz. Ama gelin görün ki; köprülere 2 yılda iki kat zam yapılıyor. Yeni köprülerin geçişi ise, kamu garantisi ile 170 liraya ulaşıyor. (sadece bir köprü geçişi; hem de otomobil için.) Yeni otobanları km başına 30 kuruştan geçiyoruz.
Cari ödemeler dengesi ve haftalık döviz hesapları gösteriyor ki; Türkiye’den çıkan kayda değer bir yabancı sermaye olmamış. Anlayacağınız yaşadığımız ekonomik sıkıntılar halen kendi aldığımız kararlar ile oluşmuş. İşte bu noktayı çok iyi okumamız gerekiyor. Yani sorun bizim aldığımız veya alamadığımız kararlarda yatıyor. Acaba köprülere kim zam yaptı?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
18.06.2025
10.06.2025
9.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025