Markar ESAYAN

Berna Yılmaz’ın isyanını duyun...
6.10.2011
3544

 Bu ülkede uzun yıllar “makbul olmayan” insanları cezalandırmak üzere organize olmuş bir devlet aygıtı var. Bu savaş aygıtının en tehlikeli tetikçilerinden biri de “Adalet” sistemimiz. Bu kadar istismar ettiğiniz bir güç, tabii zamanla canavarlaşıyor ve kontrolden de çıkıyor. İkiyüzlülüğe bakınız ki, bu sorun ancak Ergenekon, Balyoz ve OdaTV davaları gibi, ‘celebrity’si, yani ünlüsü bol insanlara dokunduğunda ses getiriyor.

Örneğin “Dün Hrant Dink yargı eliyle linç edildiğinde neredeydiniz” demek ne kadar doğru? Yargının kimi mağdur ettiğini, onlara duyduğumuz yakınlık ya da mesafe ile mi ölçeceğiz? Geçmişte “bize” yapılan haksızlığı, bugün “onlara” yapılmasıyla mı telafi edeceğiz?

Türkiye, bir yandan derin devlet, cuntalar ve işte OdaTV gibi karakter suikastları yapan zelil hücreleri ortaya çıkarırken, bu mayınlı yargı zemininde hareket etmek zorunda. Aynı anda hem adalet sağlayacak, hem de adaleti sağaltacaksınız, eğer böyle bir niyetiniz varsa tabii... Ergenekon, Balyoz, OdaTV gibi davalarda, yargının yol açtığı mağduriyetleri, davaların aslını “bitirmek” için kullanan lobilerin gazına gelmeyecek, ama mağduriyetlere de sahip çıkacaksınız.

Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutukluluklarının yanlışlığı gibi.

Cezaevlerinden çok sık mektup alıyorum. Biliyorum çoğu köşe yazarı ve gazeteci için de bu böyle. Mümkün olsa da hepsini burada yayımlayabilsem. Çünkü onlar meşhur, güçlü veya arkalı değiller. Kimse onları kurtarmak adına, Ankara’da, şike yasasını değiştirtmek için taklalar atmayacak. O yüzden çaresizler ve seslerini duyurmaya çalışıyorlar.

Bugün bir dava görülüyor.

19 ay önce, Abdi İpekçi Salonu’nda düzenlenen Roman Açılımı toplantısında “Parasız eğitim istiyoruz” pankartı açtıkları için gözaltına alınıp tutuklanan Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer’in davaları bugün İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Bu gençler, örgüt üyeliğinden 15 yıl hapis cezasıyla yargılanıyorlar. Geçen duruşmada Savcı Kasım İlimoğlu verdiği mütalaada eylemin Anayasa’nın 25, 26, 33 ve 34. maddeleri gereğince düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüğü içinde olduğunu belirtmiş; yine aynı şekilde Türkiye’nin taraf olduğu AHİS’nin dava konusu ile bağlantılı maddeleri gereğince de öğrencilerin “eylem ve etkinliklerinin düşünce açıklama özgürlüğü” içerisinde olduğunu ifade etmişti. Savcı İlimoğlu’nun, Yılmaz ve Tüzer hakkında ayrı ayrı istediği beraat, mahkeme heyetince reddedildi. Avukat Taylan Tanay, mahkeme heyetinin dava dosyasını doğru dürüst incelemediklerini iddia ediyor.

Ama bu gençler 19 aydır hapisteler. Kendinizi onların yerine koyun.

Uğraşmanıza da gerek yok. Bana yazdığı mektuptaki Berna Yılmaz’ın isyanına bırakalım bu işi.

“Bu ülkede parasız eğitim istemenin bedeli yıllara varan tutsaklık oluyor. Ferhat ve ben en başta kendi hakkımız, genelde de tüm öğrencilerin, ailelerin hakkını dile getirdiğimiz için 19 aydır bedel ödüyoruz. 15 yılla yargılanıyoruz. Evet! Parasız eğitim istemenin bedeli 15 yıl. Herkes duysun, bilsin ki Anayasa’da varolan bir hakkı dile getirdiğimiz için suçlu ilan ediliyoruz. Hem de ‘kuvvetli bir suç’ bizimkisi. Nedir ‘kuvvetli suç’? Yoktur cevabı. Çünkü gerçekte ortada suç falan yoktur. (...) Ferhat ve ben gerçekleri yaşayan gören öğrenciler olarak ‘Parasız eğitim istiyoruz, alacağız’ pankartını açtık. Açtığımız pankart bu ülkede yakıcı bir sorunu dile getirdi: Paralı eğitim...

Mayıs ayında görülen üçüncü duruşmamızda savcı, bu talebi dile getirmenin kişi hak ve özgürlüğü olduğunu söyleyerek beraatimizi istedi. Yani savcı diyor ki, ‘Sizi aylardır içeride tutarak suç işledik. Bu bir haktır, serbest bırakılmalısınız’. Ama heyet kabul etmedi ve tutukluluğa devam kararı verdi. Mahkeme beş ay sonraya, 6 ekime erteleniyor. Bu süre içerisinde hızla Ferhat ve ben okuldan atıldık. Bize beraat kararı veren savcı ise sürgün edildi.”

Bu çocuklar 19 aydır içerideler. Terör örgütü üyeliğinden yargılanıyorlar. Okullarından atıldılar. Sebebi ise 2005 yılında askerin isteği üzerine TMK’da yapılan değişiklikler. Hatırlayınız, o dönemde Cemil Çiçek’in muazzam çabası, CHP’nin gönülden desteği ve medyanın da gazlaması ile yapıldı bu değişiklikler. Çünkü asker istemişti. Kimsenin çıtı çıkmadı. Böylelikle Gülen cemaatini, Kürt siyasetçileri ve gazetecileri keyfince yargılamak mümkün olacaktı. Genelkurmay öyle istiyordu, AK Parti de yaptı.

TMK’nın özellikle yedinci maddesinin “Terör örgütünün veya amacının propagandasını yapan kişiyi” tesbit etmekteki kötü niyetli muğlâklığı, bugün sayısız mağdur yaratmış durumda. Bu insanların kim olduklarının hiçbir önemi yok.

Gördüğünüz gibi, içimize sinmiş vesayetten, bize uygulanırken yakından tanıdığımız savaş aygıtları ile yolları ayırmak o kadar kolay değil.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar