Mehmet ALTAN
2006 yılı henüz AKP İktidarının çıkmaz sokağa girip gaza bastığı dönem değildi. Siyasal iktidar partisi kendi programına ihanet etmemişti.
Daha da önemlisi “çıraklık” dönemiydi ve çırağın ustası AB reformlarıydı.
Tek gündem toplumun refahı ve özgürlüğüydü.
Ülke bugünkü baskı ve sefalet ortamının epeyce uzağında bir iklimde yaşıyordu.
Hedef demokrasi ve refah devleti olarak görünmekteydi.
xxxxxx
Daha önce de anımsattım, Birleşmiş Milletler Dünya Mutluluk Raporu’unda ilk 10’da Finlandiya, Danimarka, İsviçre, İzlanda, Norveç, Hollanda, İsveç, Yeni Zelanda, Avusturya, Lüksemburg yer alıyor.
Bu sıralamadaki “en mutlu ülkelerin” ortak özelliği ne?
Liberal demokrasi ilkeleriyle yönetilmeleri… Liberal bir rejime sahip olmaları.
Oralarda ne darbe oluyor ne darbe paranoyası yaşanıyor ne de askerler ve siviller vesayet kavgasına tutuşuyor, ne de askerî vesayet gitsin yerini demokrasi alsın derken yerini sivil vesayet alıyor…
xxxxxx
2006 yılı basın tarihinde dolanırken, henüz “asker ve sivil vesayetçilerin” bugünkü ortaklığı söz konusu olmadığı için, “liberal demokrasi”nin, özgürlük taleplerinin ve demokratlığın ortaklaşa düşman ilan edilmediğini görüyorsunuz.
Bugün ise İttihat ve Terakki döneminden miras kalan liberal düşmanlığı azmanlaşmış durumda.
Keza liberal demokrasi düşmanlığı da öyle.
Bu düşmanlığın özünde demokrasi ve demokrat düşmanlığı var.
Otoriter yapı meraklıları bu kavramlardan nefret ediyor.
Nihayetinde yüz yıldır demokratikleşmemiş bir cumhuriyetten söz ediyoruz.
Bu büyük başarısızlık durup dururken yaşanmıyor.
xxxxxx
Bizden sonraki kuşağın yaklaşımını da epeydir merak ettiğim için Ömer Altan’dan başka bir mecra için yazdığı uzunca yazıyı bana ödünç vermesini istedim. Sağolsun beni kırmadı.
2006 yılından 2023 yılına liberal demokrasinin Türkiye’de konduğu konumu da belgelemek açısından yazıyı daha da çok önemsedim:
SAKINCALI ÇÜNKÜ LİBERAL - ömer altan
"Geçmişte devrimci, şimdi liberal ve
İyi eğitimli çocukları bile mal!" - İndigo, Apolitik
"Girişteki alıntı da ne?" diye soruyorsanız memleket rap müziğinin kült isimlerinden İndigo'nun Apolitik parçasına kulak vermeniz yeterli. Kendisi uzun süredir müzik yayınlamasa da biz dinleyenlerine böylesi etkili satırlarının mîras kalmış olması önemli.
Neden etkili bu satırlar? Çünkü kolektif bilinçaltını anlamamız açısından nokta atışı bir imkân sunuyorlar: Geçmişte devrimciymiş, şimdi liberale dönmüş, çocuğunu "iyi" eğitmiş, neyse o "iyi eğitim" ama evladı yine mal, oysa İndigo mal değil ve bu şimdinin liberalinin iyi eğitimli "bebe"sine genellemeci tespitiyle haddini bildiriyor.
Eğer liberalliğe ufaktan dahi sempati besliyorsanız bilirkişilerden hakkınıza düşen budur. Bu ülkede iki kitap okumuşu da, hayatında en ufak normdan sapmamışı da, ilkokul öğretmeninin ideolojik propagandasından öteye geçememişi de, şusu da busu da bir liberalizm sempatizanından üstündür. Doğal bir Türkiye yasasıdır bu.
Cumhuriyetin ilk yüzyılındaki en büyük entelektüel katkılardan "liboş" kavramını üretenlerle türevlerinin kavrayamadıkları paradoksallık burada başlar; biz tüm bu düşmanlığa rağmen liberalizmin kıymetli bir fonksiyonu olduğunu savunmaya soyunuruz: Bu üsttenci nefretin farkında olmadan değil, tam da bu banalliğin semptomu olduğu derin bataklığın karşısında durabilecek başka bir cepheye îtimat edemediğimiz için.
Liberalizm geniş kapsamlı ideolojiler arasında en geç ortaya çıkmışıdır diyebiliriz. Elbette bu metin yayınlandıktan sonra her satırı lime lime edecek olanlar aksini söylerse yine öğrenen biz oluruz fakat burada anlatılan nettir: Geniş kapsamlı bir ideoloji, diğerlerinden sonra formüle edilmiş ve bir şekilde diğer herkesin dört yandan aşağılamasına sebep olacak kadar taraftar toplamış; aynı zamanda dünyanın yüzde doksanında yönetim biçimlerinin ana bileşenlerinden biri haline gelmiş.
Nasıl olabilir bu? İltem Dilek imzalı "Obama Nevizade'de gerçekleri öğreniyor" karikatüründeki gibi herkesin bildiği temel gerçekleri kimse anlatmamış mı bu şapşal liberallere? "Dünyadaki tüm kötülüğün sebebi liberalizmdir ve sizin kafanız basmaz ama dünya kötüdür." dememiş mi? Ülkede bunları bilmeyen kalmamışken nasıl olur da hâlâ kimi cevapları liberalizmde gören insanlar türemektedir? Büyük ihtimalle derin güçlerin psikolojik operasyonları ve propagandası sonucunda böylesi yanlışa düşmüş müptezellerdir bunlar; aksi nasıl mümkün olabilir?
Komünistler için liberalizm, "faşizm"e yol yapan bir yancıdır, sosyal devlet kurumunu getiren sosyal demokrat bakış açısı dahi devrime ihanettir; böylesi "yumuşak" yaklaşımlar komünist perspektiften sermaye ile emekçiler arasındaki temel çatışmanın harâretinin azaltılmasına yönelik palyatif müdahalelerdir. Toplumda bitmeyecek bir sömürü çarkı vardır ve bunu kanla, şiddetle yıkmak gerekmektedir. Bunu söyleyen komünistlerin karşısında duran liberalizm, kapitalizmin sömürü mekanizmalarını kamufle etmek adına kullandığı yapay bir ideolojik aparattır.
Şu anda "alternatif sağ" etiketi altında toplanan yeni dalga sağ yaklaşımlar için de düşmandır liberalizm çünkü insanlığın "geleneksel" değerlerini yerle bir etmektedir. Bu cepheye göre liberalizm insan ilişkilerini ekonomik temele indirgeyerek geçmişin manevî ikliminden çıkartmaktadır; bilgi ekonomisi, dikkat ekonomisi vs derken insanı tüketici olmaya güdümlemektedir. Kimlik politikası gibi akıl oyunları ile millî birlikleri parçalayarak dev şirketlere mama haline getiren bir türbülansa yol açmaktadır. Bu bakış açısına göre liberalizm insanlığın en büyük düşmanı olan modernizmin kirli elidir ve insandan insanlığına dair ne varsa söküp alana kadar bozucu etkisini arttırmaktan vazgeçmeyecektir.
Görünen o ki liberalizmin özgün yapısındaki bir unsur hem sağın hem de solun nefretini çekmektedir. Bunu nasıl okumak gerekir? Kesin olan tek şey düşmanımın düşmanının dostum ol(a)madığı bu istisnâî vakada liberalizmin cesur yeni dünyanın bir anomalisi olarak göz ardı edilemediğidir. Bunca dirence karşın entelektüel ilgiye mazhar olmaktan kurtulamayan böylesi bir fenomen neyi vazetmektedir?
Francis Fukuyama'nın "Tarihin Sonu" teziyle etrafı salladığı dönemde küreseli saran liberal dalga şimdilerde dört yanda totalitarizme dönerken komünistlerin liberalizmin merkezî kontrole ve baskıya hizmet eden akıncı karakteri hakkında söyledikleri doğru mu çıkmakta?
Belki. Belki de dünyayı bu zehirli noktaya taşıyan daha farklı bir mekanizma işlemekte fakat biz her şeyi basitlikler arkasına gizleyen ideologların oyununa gelmekteyiz. Belli olmaz bu işler. Ben şimdi bir iki düşüncemi yazayım ama siz yine en iyisi tereddütsüzce emin olanlara, tüm akıl yürütmelerin ötesindeki bilirkişilerinize danışın. Sonra düşünsel haritanızda liberalizme alan açıyormuşsunuz gibi gözükmesin, durup dururken başınıza daha da dert almayın.
Buradan îtibâren konunun etrafındaki pusu dağıtmak adına bir kaç notumu sunacağım sizlere ki sonra millet söylediklerimin tamamının ne kadar naif ve yanlış olduğunu yazabilsin. Bu eleştirileri özellikle akademisyenler yaparsa "dadından yinmez" çünkü bilirsiniz bilimciliği din eylemiş modernizm hapishanemizde akademisyenler kutsaldır.
İndigo beni "iyi eğitimli" sayar mı bilmem ama hayatımın hiçbir döneminde "iyi eğitim" ve benzeri safsatalara inanmadığımı söyleyebilirim. Hazır laf buralara gelmişken mantığın insanı anlamak ya da yönlendirmek adına yeterli bir araç olduğunu düşünmediğimi de ekleyeyim. Bugüne kadar yazdıklarımı okumadan, ne söylemeye çalıştığımı anlamaya çabalamadan, benimle direkt bir iletişim geliştirmeden aileme yamadıkları yarım yamalak fikirler üzerinden hakkımda robot resim çizen insanlara bunları da hatırlatayım ve gelin hasbıhalimize devam edelim.
Yânisi şu ki kendimi hiçbir zaman "liberal oğlu liberal" falan gibi konumlandırmadım fakat yaş aldıkça ve sosyal çemberlerde yolumun kesiştiği insanlar arttıkça herkesin otomatikman böyle yaptığını fark ettim. Bu klişeleştirmeyi geçince "liberal" denen şeyin ülke sınırları içine zorla çekilmiş tüm kavramlar gibi ucûbeleştirildiğini idrak ettim.
Neydi, kimdi bu liberal? Tüm kötülüklerin müsebbibi, tüm kesimlerin düşmanı, küresel elitlerin yalakası ve sokaktaki "sıradan insan"ın kuyu kazıcısı.
Bu kadar karikatürleşmiş karakterleştirmeye ancak sabahını akşamını melodramatik içeriğe gömmüş insanlar inanmaz mı? "Solcular iyi, sağcılar kötü, liberaller her kaba uyarak kendi çıkarını gözetenler" diye diye en berbat kutuplaşmaları köpürtenler hangi değirmenlere su taşıdıklarının farkındalar mı acaba?
Şirketlerin çıkarı uzantısında parsel parsel parçalanan yerkürede iyilik kesinlikle tek bir tarafın tekelinde değil; bunu en kısa "dünya tarihine giriş" kitabının arka kapağını okumuş ergen dahi anlar fakat şiddeti ve totaliter zihniyeti toksik hasletler kümesinde görmekten imtinâ edenler inkârcılıkta PHD yapmış sayılmazlar mı? Onlar kim mi? Onlar çevrendeki sağcılarla solcular, onlar tüm insanları tek bir ideolojik çizgide tutmak adına her türlü şiddetli müdâhalenin hak olduğunu gün ortasındaki bol kahkahalı bir kahve sohbetinde bile dile getirmekten çekinmeyenler.
Liberal ise kesin ve net şekilde bu iki unsura karşı olmasıyla bilinir. Bir liberal asla toplumsal dengelerin değişmesi adına devrim gibi şiddet eylemlerine başvurulmasını onaylayamaz çünkü şiddet insanı hukuk çerçevesinden çıkarır, oysa modern dönemde toplumun zamkı hukuk olmalıdır. Hukuk mükemmel midir? Hayır, hukuk insan eliyle oluşturulmuştur ve dinamiktir, dolayısıyla değiştirilebilir; bu anlamda eksiktir fakat şu kesin ki şiddet asla hukuktan daha tam değildir.
Bu iki kuvvet, şiddet ve hukuk, birlikte rahat edemezler, birbirlerini kısıtlar ve dönüştürülürler. Şiddetin arttığı bir toplumda hukuk etkisini kaybeder; hukukun etkisini genişlettiği bir toplumda ise şiddete başvurma düşüncesi geriler. Bu iddialarımın gerçeğe uygunluğunu anlatmak için sayfalarca örnekleme gerekir belki ama bu öyle bir yazı değil. Oldukça yüzeysel bir yazı bu fakat yine de beyninizi yıkamak için tekrarlaya tekrarlaya meşruiyet kazandırmaya çabaladıkları hastalıklı önermelerin hepimizi nereye götürdüğüne dair bir "dur işareti" olarak zihin haritanıza dikilecek.
Totaliter zihniyete gelirsek, liberaller dışındaki cepheler kendi haklılıklarından hareketle "dönüştür ya da yoket" yaklaşımındadırlar. Önce sizden kibarca kendi taraflarına geçmenizi isterler, olmazsa ısrar ederler ve hâlâ "hayır" derseniz sizi yoketmekte beis görmezler. Onlar fanatiktir ve fanatikliklerinden gurur duyarlar; bu anlamda kendileri gibi olmayanlarla empatiyi derinleştiremezler. Onlar için toplumun kimi kesimleri bir noktadan îtibâren düşmandır. Böylesi bir bakış toplumsal akdin zihinlerinde berhava edildiği anlamına gelir. Dolayısıyla "bir arada yaşamanın önemi" gibi başlıklarda söz söylemeleri ideolojik duruşlarına ihânettir; bir imkânsızlığa imza atmaktır.
Liberaller renkli poloları içerisinde oradan oraya koşuşan sevgi kelebekleri midirler? "Dünya müthiş yea" diye diye bütün gün frappucino yudumlamaktan başka bir şey yapmazlar m?
Liberteryenler John Spaulding'in meşhur twitter tespitindeki gibi "Bağımsızlıklarıyla övünürken bağlı oldukları sistemi anlamaktan da, takdir etmekten de âciz ev kedileri" midirler?
Her şeyden önce liberaller farklı görüşlerde insanların bir arada hareket etmekle yükümlü kaldıkları bu dünya kurgusundaki temel çatışmaları yumuşatmaya çalışan arabuluculardır, bu kesin. Kendileri dışındaki tüm kesimlerin "öteki"nden vazgeçmekteki vurdumduymazlığına karşın liberaller bu konuda rahat değillerdir, kimseden vazgeçmemeye çalışırlar, evet dönüştürmek isterler fakat yok etmeyi seçenek kabul etmezler.
Kısıtlamaları rendeleyen "negatif özgürlük" ile fırsat sunan "pozitif özgürlük" üzerinden liberal için nihaî hedef bütünsel özgürlüktür. Eşitlik değerini pusula kabul eden solcuyla bu noktada ayrışır liberal, herkesin kendi koridorunda sürtünmesiz biçimde ömrüne sahip çıkmasını hedefler ve "bunun kolektif bir ortalaması yok" der. Yaşam gibi biricik bir fenomenin kişiye özgü ritimde serpilmesi için engelleyici kurumların da kurguların da karşısında durmak zorunda hisseder.
Neyse ne, yavaştan toparlayalım. Neoliberalizm tüm liberallerin biat edip alkışladığı bir model değildir. Bunu "komünizm eşittir Sovyet Rusya" gibi yanlış akıl yürütmeler üzerinden algılamak en kolayı olacaktır: Felsefeler, ideolojiler ve uygulamalar genelde teğetlerle kesişirler, detaylarda tonla değişken yatar; en iyisi klişeleştirip "Gerçek liberalizm bu değil" diyelim.
Ve ekleyelim: Liberalizm dünyanın bir bölgesini taşralaştırıp belli insan gruplarını paryalaştırmayı normalleştiremez, tahakküm zincirlerinin bir günde çözülemeyeceğini kabul etse de adım adım daha fazla kişiyi özgür kılmayan bir liberalizm sahtedir, amacından kopmuştur; doğasına hıyânet içerisindedir.
Liberalizm, John Stuart Mill tarafından ortaya çıkarılmıştır değil mi? Neden? Babası, Mill'i bir dahi olarak yetiştirmek istemiş ve çocukluğunu elinden alarak İndigo'nun bahsettiği şu "iyi eğitim"i zorlaya zorlaya ağzından burnundan tıkmıştır.
Mill ne demiştir? "Bu böyle olmaz, önemli olan tek şey kişinin kendi hayatını özgürce şekillendirebilmesidir. Dolayısıyla mükemmel sistem kişi üzerindeki baskıyı minimuma indirerek istediği gibi yaşaması için gerekli fırsatlara ulaşmasını sağlamalıdır" mı demiştir? Kabaca evet.
Liberalizm kutuplaşmaların panzehiridir ve fakat bu nedenle hızla totaliterleştirilmek istenen toplumlarda iğdiş edilir, sesi kesilir. Dahası liberalizm öyle güncelleme gibi ha deyince toplumlara yüklenemez, ilkin "liberal sınıf" denen grup ortaya çıkmalıdır; akademisyenler ya da iş insanları gibi belli şekillerde özgürlüğü tatmakta olanlardan oluşan bu gurubun aktif biçimde özgürlüğü desteklemesi gerekmektedir.
Çıkarları için korkuyla her türlü baskıya boyun eğenler elbette liberal sayılmazlar. Anlayacağınız liberalizm bayağı bayağı ütopyadır çünkü gerçekleşmesinin ön koşulu tam anlamıyla özgürlüğün hatırı sayılır sayıda insanın içinde kanatlanmasıdır.
Bitirirken şuna da değinelim: Baskı rejimlerini eleştirmekte zorlanan, ekonomik laga lugalarla nefret söylemleri kombosunda dalgalanan, anarko-kapitalizmden liberteryenliğe bir poz yelpazesinde gezinen yeni nesil kanaat önderlerinin liberalizmin saf özgürlük anlayışını temsil etmeleri mümkün değildir. Elbette, küresel merkez hiyerarşisindeki tutarsızlıklara değinemeyen, olgunlaşmamış toplumsal dinamikler üzerine var güçle "Batı özgürleştiriciliği" boca etmeye çabalayan, türlü bozulmayı gereğinden fazla iyi niyetliliği hasebiyle fark edemediğini dile getiren boomer kanaat önderlerinin de.
Sağ ya da sol, farklı liberalizm çeşitlerinden bahsedilebilir fakat güç odaklarını güzelleyen ya da görmezden gelen liberalizm olamaz. Liberalizm "Amazon firması, çalışanlarına tuvalet izni dahi vermiyorsa bu müthiş; hele Steve Jobs'a Iphone yetiştirmek için çalışanlarını intihara sürükleyen Foxconn sistemi bir harika" falan demez.
Vicdansızlığı ve haysiyetsizliği liberal etiketine yapıştıran haysiyetsizlerin çekip çevirdiği büyük resmi görmüyorsanız onu da mı ben anlatayım? Merak etmeyin anlatsam da inanmazsınız, benimle polemiğe girer ve fark etmeseniz de arka plandaki inşaatların yükselmesine tuğla taşırsınız: Hepimizi esir eden psikolojik göz bantları böyledir, özgürlüğü arzu etmemeyi bir seçenek zannetmemize yol açarlar.
Aynı özgürlük gibi liberalizm de dayatılamaz; aynı özgürlük gibi liberalizm de sloganlarla ve büyük laflarla ne derece kandırıldığınızı anladığınızda sizi ele geçirir: Özgürlük açlığı, başka çıkış yolu olmadığını anlayanların kapısını çalar ve o noktada çağrı reddedilemez.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.06.2025
29.05.2025
23.05.2025
10.05.2025
25.04.2025
4.04.2025
20.03.2025
15.03.2025
6.03.2025
27.02.2025