Mehmet BARANSU
AK Parti hükümetinin İmralı ve PKK’yla başlattığı “barış” süreciyle ilgili geçen hafta bu köşede bir değerlendirme yazısı yazmış ve umutsuz olduğumu belirtmiştim. Umut yazısı yazmak üzere bilgisayarın karşısına oturup, siyasetçilerin sert açıklamalarıyla sürecin baltalanacağı umutsuzluğu kelimelerimi esir almış, “Tam da umutlanmıştım” diyerek, korkularımı sizlerle paylaştım.
Önce Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları, ardından CHP’den gelen sert tepkiler, BDP’nin radikal isimlerinin söylemleri, geçmişte yaşadığımız üsluba kurban edilen “barış” tecrübemiz, umutsuzluğumu tetiklemiş, endişelenmeye başlamıştım.
Yazımın mürekkebi henüz kurumamış ve üzerinden 48 saat geçmemişken “yanılıyor muyum”sorusunu kendime sormaya başladım. Ortaya çıkan yeni bilgiler, Meclis grup konuşmasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Başbakan’ın “kredi” cevabını büyütmemesi, bu kez farklı bir yerde durduğumuzu gösteriyordu. Görüşmeler “siyasi malzeme” yapılmıyordu. CHP “barış” kelimesini kullanıyor, yüksek sesle “çözün bu sorunu” diyordu. CHP gibi “devletçi” ve “ulusalcı” bir partinin, bu noktaya gelmesi çok önemliydi. Bu yaklaşım AK Parti’nin, dolayısıyla hükümetin elini görüşmelerde güçlendirecek, siyasi olarak da bazı riskler alınabilecekti.
Bir önemli gelişme de BDP grup konuşmasında gerçekleşmişti. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, konuşmasında her ne kadar süreci baltalamaya yönelik açıklama yapsa da ardından kendisine yöneltilen eleştiriler dikkate değerdi. Eleştiri kendi partisinin içinden ve Kürt aydınlardan gelmişti; “Demirtaş, Ahmet Türk’ü kıskanıyor, üslubuna daha dikkat etmesi gerekir” eleştirileri en az CHP’deki olumlu hava kadar önemliydi.
Aynı gün PKK’nın Avrupa kanadından sorumlu Zübeyir Aydar’ın önceki açıklamalarının aksine sürece destek veren söylemleri, bu kez bir şeylerin yolunda gideceğini gösteriyordu.
Öcalan’ın hem örgüte, hem PKK’ya hem de Avrupa kanadına mektup yazacağının açıklanması, sürecin yol haritasının bu mektuplarla belirleneceğini deklarasyonun da aynı saatlerde kamuoyuyla paylaşılması zihnimdeki umutsuzluğu dağıtıyordu. “Bu kez farklı” demeye başlamıştım...
Türkiye’de bu olumlu hava eserken, olumlu havayı bozacak provokasyon haberi uzaklardan Fransa’dan geldi.
Fransa’nın başkenti Paris’te Kürdistan Enformasyon Bürosu’nda aralarında PKK’nın kurucularındanSakine Cansız’ın da bulunduğu üç kadının susturucu silahlarla öldürülmesi olumlu havayı bir anda tersine çevirdi. Akıllara provokasyon ve İmralı sürecini birilerinin baltalamaya çalıştığı yorumlarını getirdi.
Paris’in göbeğinde yaşananlar bu olayın üzerinde “derin” düşünülmesi gerektiğini ortaya koymuştu. Binaya şifreyle giriliyordu ve Fransız polisinin yaptığı ilk açıklamaya göre kapıda herhangi bir zorlama yoktu. Bu katillerin şifreyi bildikleri ya da infazı gerçekleştiren kişi ya da kişilerin, Sakine Cansız ve arkadaşlarını tanıdıklarını akla getiriyordu.
Fransa’daki olayın ardından “saldırı Türk Gladyosu’nun işi”, “örgüt içi hesaplaşma”yorumlarının yapılması doğaldı ve aynen beklenen gibi oldu. Ancak yapılan bu açıklamalara rağmen herkes ihtiyatı elden bırakmıyor, “Barışı baltalamaya yönelik provokasyon” cümlesini yüksek sesle dile getiriyordu. Bu da olumlu bir yaklaşımdı ve tarafların bu tür provokasyonlara gelmeyeceğini göstermesi bakımından ayrı bir önem taşıyordu.
Fransa’daki olayın tüm yönleriyle araştırılıp ortaya çıkartılması önemli. Örgüt içi bir hesaplaşma ya da uluslararası bir provokasyon da olabilir. Ancak, araştırma sonucunda her ne sonuç çıkarsa çıksın,barışı isteyenler çıkan sonucu siyasi malzeme yapmamalı. Sorumlular hesap vermeli ama çıkan sonuç da siyasi olarak kullanılmamalı. Özellikle örgüt içi bir hesaplaşma ise. Bu konuda da AK Parti’ye büyük görev düşecek.
Yazımı fazla uzatmadan sözü “bir hayali” olan Martin Luther King’in tarihî konuşmasının bir bölümüne bırakıyorum:
“Bir hayalim var benim!..
Gün gelecek, bir zamanlar köle olanların evlatlarıyla yine bir zamanlar köle sahiplerinin evlatları, Georgia’nın kızıl tepelerinde, birlikte kardeşlik sofrasına oturabilecekler... Bugün bir hayalim var benim... Gün gelecek, Alabama eyaleti... minicik siyah erkek ve kız çocuklarının, minicik beyaz erkek ve kız çocukları ile, kardeşçe el ele tutuşabilecekleri bir yer olacaktır. Bugün bir hayalim var benim... Gün gelecek, özgürlüğümüzün önünde birer engel olan bütün vadiler yükselecek, bütün dağlar eğilecek, engebeli yerler hizaya gelecek ve Allah’ın yüce şanı yeryüzüne inecek ve bütün canlılar bunu hep birlikte göreceğiz.
Bizim umudumuzdur bu... Bu umutla güneye gideceğiz. Bu inançla umutsuzluk dağlarını yontarak bir umut anıtı yapacağız. Bu inançla ülkeyi saran ahenksiz sesleri kardeşliğin senfonisine dönüştüreceğiz. Bu inanç sayesinde, bir gün özgür olacağınızı bilerek, hep beraber mücadele edecek, hep beraber hapse düşecek ve hürriyet için hep beraber ayağa kalkacağız.”
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.01.2016
5.02.2016
28.12.2015
15.12.2015
9.02.2015
30.11.2015
23.11.2015
16.11.2015
9.01.2015
26.10.2015