Melih ALTINOK
Bize “biz olduğumuzu” belleten, “birliğimizin, dirliğimizin sembolü” ulusal bayram organizasyonlarında kendimi hep “dışarıda” hissettim.
Birincisi; “Dosta güven, düşmana korku vermek” gibi motivasyonlara ihtiyacım yok. Daha doğrusu mesaj vermek için yaşamıyorum.
Hatta ne için yaşadığımı bilmiyorum. Zaten hayatımın anlamı olan bu soruya cevap verebildiğim zaman Nirvana’ya ulaşacağım için, mesaj kaygısına da kapılmazdım kuşkusuz.
İkincisi; yaşamımı daha katlanır kılan şeyin tarihin mistifikasyonu değil, geleceğe dair, anlamsız da olsa, umut olduğunu düşünüyorum. Bunun da kolektif bir yanı yok. Birey olarak da pekâlâ varoluşuma katlanabilirim.
Üçüncüsü ve üzerinde daha geniş konuşacağımız, özel olmayan nedeni ise politik. Ensemde boza pişirmiş bir paradigmanın devamından değil, değişmesinden “çıkarlı” olduğum için, doğum günlerinde mum yakmıyorum.
Üçüncü madde de, sanırım konuyla ilgili çokça yazmamız, konuşmamız nedeniyle, “Atatürk’ü, Cumhuriyet’i sevmiyonuz mu” türünden anlamsız, çocukça soruların alanına çekilmeye çalışılsa da bu mecrada konuşmaya devam edeceğim.
Çünkü Atatürk’e ve Cumhuriyet’e yaklaşımım insani boyutla alakalı değil.
Mustafa Kemal ve onun şekillendirdiği 1. Cumhuriyet, sevip sevmememin, ona âşık olmamın ya da ondan nefret etmemim muhatabı olacak özneler değil. Bilmiyorum tanısam belki severdim de Mustafa Kemal’i.
İşte bu nedenle, söylemlerini ve icraatlarını bugünün kriteriyle değerlendirdiğim, 1. Cumhuriyet’e ve Kemalist rejime dair ne kadar çok şey değişirse, demokrasi açısından kazanç sayıyorum.
İçerisinde “Her Türk hür doğar hür yaşar”, “Türkler kanun karşısında eşittir” maddeleri yer alan bir anayasa (1924) yapan Meclis’ten, bugün etnik vurgu olmayan vatandaşlık tanımı için (AK Parti-BDP) direten partilerin sayıca etkin olduğu bir Meclis’e varmamıza seviniyorum.
“Türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler” diyen Cumhuriyet’in Adalet bakanlarından, bugün çoğunluğu Kürt açlık grevi eylemcilerini ikna için cezaevine giden, çırpınan Sadullah Erginlere gelmemizden huzurluyum.
Görüşme odalarında “Türkçe konuş çok konuş” tabelalarının asıldığı cezaevlerinde Kürtçe yasağının kalmasını alkışlıyorum.
“Vatandaş Türkçe konuş” kampanyaları yapan bir devletten, resmî Kürtçe televizyon kuran, seçmeli Kürtçe dersi veren, anadilde savunma hakkı için kanun hazırlayan hükümetlere terfi etmemizden umutlanıyorum.
Bu liste uzar da uzar.
Dolayısıyla, akıl sağlığını görece olarak koruyabilmiş, bu kolektif delilikten yakasını sıyırmış demokratların, itidal telkinlerine çok anlam veremiyorum.
Kemalistleri de anlayın diyorlar, sanki dönüşüm sürecine adapte olamamalarının önündeki tek engel bizlerin kendilerine kredi açmamızmış gibi.
Elbette anlıyoruz onları da. Onların hâlâ bizlere söyleyebildiği gibi, “yok edilmeliler, yok sayılmalılar” da demiyoruz.
Ne var ki, uzlaşı dediğiniz sade suya tirit bir süreç olmasa gerek.
Mustafa Kemal ve sonrasında 1950’ye kadar süren döneme, yani tek parti faşizmine “asrısaadet” muamelesi çeken bir zihniyetle nasıl uzlaşabilirim? Hem reform ve dönüşüm isterken, hem de geriye dönüşü özleyen kesimlerle nerede ortaklaşabilirim?
Birbirimizi kandırmayalım, dünyanın her yerinde olduğu gibi, toplumların tümü demokratlardan oluşamaz.
Aşırı milliyetçi, ulusalcı, kısacası statükocu taleplere sahip kesimler illa ki olacak.
Benim bu kesimlerle fikrî düzeydeki ilişkim de ancak bu yumuşaklıkta olabilir.
Zira bazı “uzlaşılar” demokratik dönüşüm süreçlerinin ayağını yerden kesebilir.
Gölge etmeyin başka ihsan istemez
AK Parti’nin, ulusal bayramları ve politik atmosferi militarist havadan kurtarmak için yaptığı girişimleri alkışlıyorum.
Andımız’ın tartışmaya açılması, 19 Mayıs törenlerinin sivilleştirilmesi, kent merkezlerindeki üniformalı geçitlerin ve askerî araç geçişlerinin yasaklanması önemli reformlar.
Daha da ileriye götürülmeli. Hatta küçücük çocuklarımızın beynini yıkayan müfredatın da bu perspektifle ele alınması gerekiyor.
Ancak, Ankara Valiliği’nin bazı sivil toplum örgütlerinin 29 Ekim’de yapacakları kutlamaya yasak getirmesini anlamsız buluyorum. Atatürk heykellerine çelenk bırakmanın katı bir prosedüre bağlanması da daha az saçma değil.
Hükümet, çoluğu çocuğu ya da memurlarını bu törenlere katılmaya zorlamayı bırakmalı önce; bir devlet adamını ya da bir ulusal bayramı kimin nasıl kutlayacağına ise karışmamalı.
Kısacası devlet, bu alanda da mümkün olduğu kadar gölge etmemeli, çünkü sivilleşme başka ihsan istemez.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019