Merve Şebnem Oruç
Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'a düzenlenen suikast haberinin hemen ardından Twitter'da arattığım kelime Avusturya-Macaristan Arşidükü Franz Ferdinand'ın ismiydi. 1914'te Saraybosna seyahati sırasında Latin Köprüsü'nden geçerken Sırp suikastçı Gavrilo Princip'in silahlı saldırısına uğrayan Franz Ferdinand'ın ölümü Avusturya-Macaristan'ın Sırbistan'a savaş açmasına ve 1. Dünya Savaşı'nın çıkmasına neden olmuştu. Karlov'a düzenlenen suikastın saniyeler sonrasında, dünyanın her yerinden Twitter'a, “Umarım bu yeni Franz Ferdinand vakası olmaz” şeklinde yüzlerce tweet atıldı, vakit ilerledikçe sayı yüz binlere ulaştı.
Google Trends, Andrey Karlov'un hain bir saldırı sonrası öldürülmesi sonrası dünya çapında en popüler kelimelerin “Franz Ferdinand” ve“3. Dünya Savaşı” olduğunu gösteriyor. Pazartesi gecesi bu kelimelerin arama oranları en yüksek seviyeye, yani 100'e çıktı.
Her iki ülke tarafından yapılan sağduyulu açıklamalar ve bu saldırının iki ülke ilişkilerini hedef aldığı yönündeki ortak kanaat paniği azaltırken, yukarıdaki tweet'lerin yerini de, inanılmaz bir hızla kaleme alınan “Söylemiştim size, Andrey Karlov'un ölümü 3. Dünya Savaşı'nı başlatmaz. İşte nedenleri...” şeklinde başlayan sayısız makale aldı. Bu yazılar, bazıları sonuçtan memnun, bazıları değilse de, ortak kanaat olarak “iki ülkenin savaş istemedikleri” noktasında birleşiyordu.
Üst düzey yetkililerin medya ve birbirleriyle hızlı şekilde iletişime geçmeleri sayesinde büyük bir krize dönüşmeyen kaos, Suriye sınırında Türkiye hava sahasını ihlal eden Rus jetinin düşürülmesi sonucu ortaya çıkan krizi anımsattı. Ancak atlatılan badire, çok daha büyük ve olumsuz sonuçlar doğuracak nitelikteydi. Her ne kadar jet uçağının düşürülmesinin ardından 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında tutuklanan FETÖ'cü pilotlar çıktıysa da, Rus jeti Türkiye sınırını ihlal etmişti ve Türkiye kağıt üzerinde haklı göründüğü bir durumla tuzağa düşürülmüştü.
Andrey Karlov ise o gün görevde olmamasına rağmen Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde görevli bir polis memuru tarafından kameralar önünde öldürülmüştü. Eğer Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ve Kremlin'in, ve hatta Rus medyasının reaksiyonu, Rus uçağının düşürülmesi sonrası verdikleri tepkinin bir benzeri olsaydı, Türkiye ne kadar “FETÖ yaptı” dese de, bugün çok farklı şeyler konuşuyor olabilirdik. Hele ki bu saldırı, Ruslar tarafından da, Batı tarafında yapıldığı gibi, aynı gece Almanya'nın başkenti Berlin'de Noel panayır alanına giren bir tırın dehşet saçarak 12 kişinin ölümüne sebep olan terör saldırısıyla aynı çerçevenin içine konsaydı ve büyükelçi suikastı bir “İslamcı terör” olarak okunsaydı, Türkiye tüm dünya karşısında karşı karşıya kaldığı en büyük komplolardan birinin içine sıkışabilir ve kendini açıklamakta epey zorlanabilirdi.
Saldırgan, Rusya ve rejim uçaklarının İranlı milislerle birlikte kırıp geçirdiği Halep'ten tahliyelerin gerçekleştirildiği ve sıklıkla bu tahliyelerin sabote edildiği süreçte, önce Rus Büyükelçiyi öldürüyor; ardından sol elinin işaret parmağını kaldırmış şekilde Türkçe olarak “Suriye'yi unutmayın. Halep'i unutmayın” diyor; “Allah-u Ekber” diye bağırmayı ihmal etmiyor ve son olarak da Arapça “Cihat için Hz. Muhammed'i (SAV) destekleyenlerin soyundan geliyoruz,” anlamına gelen o bilindik sözleri sarf ediyor. Görüntüler ve saldırıyla ilgili haberler sosyal medyaya düşerken FETÖ'cü Emre Uslu'nun Türkçe ve Abdullah Bozkurt'un İngilizce tweetleri öncülüğünde, saldırının “Nusracı bir Türk polisi” tarafından gerçekleştirildiği algısı dünyaya yayılıyor. Daha saldırganın kim olduğu bilgisine ulaşılmadan şüphe çeken FETÖ'cü tweet'leri, olay sonrası söylemi kontrol etme çabaları, daha önce bunun olacağını bildiklerini ima ettikleri paylaşımları gibi pek çok tipik FETÖ'cü davranışı, daha önce içinde oldukları Danıştay cinayeti, Uludere olayı, 7 Şubat MİT krizi, MİT tırlarının durdurulması gibi hadiseleri anımsattığı için Türk insanına saldırganın FETÖ'cü olduğu gerçeği garip gelmiyor. Ama sadece FETÖ'cülerin değil, bazı yabancı sosyal medya hesaplarının, FETÖ'yü aklama çabasına girmeleri de dikkatlerden kaçmıyor. Hatta bazılarının, Rus medyasından bahsederek, “Neden saldırganın 'Allah-u Ekber' dediğini görmezden geliyorlar?” diye isyan etmeleri komplonun tutmamasının neden olduğu hayal kırıklığını gözler önüne seriyor.
Beşiktaş'taki çifte PKK saldırısının faillerinin Rasulayn'dan, Kayseri'de düzenlenen PKK saldırısının faillerinin Kobani'den geldiği ortaya çıkmışken, Fırat Kalkanı Harekatı el-Bab'da yoğunlaşmışken, öte yanda Halep düşmüşken, Suriye'de bir sonraki gelişmenin ne olacağı tartışılırken, bu saldırının Türkiye'yi Rusya karşısında zor durumda bırakacak şekilde tasarlanması ve ülkemizi bir kez daha “radikallerle işbirliği içindeki ülke” olarak resmedecek şekilde tezgahlanması, uzun süredir karşı karşıya olduğumuz sabotaj ve saldırıların devam ettiğini açıkça gösteriyor. Moskova'da çok sayıda kritik ismin suikastın arkasında “NATO gizli servisleri” ve “Batılı istihbarat örgütleri” olduğunu söylemesi de Türkiye'nin FETÖ'nün koruyucusu ve kollayıcısı olarak işaret ettiği ülkeyi hedef alıyor. 20 Aralık'ta Moskova'da Suriye'de çözüm arayışları için bir araya gelen Türkiye, İran ve Rusya masasının dışında kalan baş aktör ABD'li yetkililerin de suikast sonrası açıklamaları, sonuçtan memnun olmadıklarını artık saklamaz nitelikte. Ama artık görünen köy kılavuz istemiyor.
Ama artık sormamız gereken sorular bu sezginin ötesine geçen gerçeklerden daha öte. Zira bazıları son sürat sınırları zorluyor. Örneğin, en az iki kez Rusya'yı Türkiye'ye karşı kışkırtıp savaş açmaya teşvik edenler nasıl bir savaş tahayyül ediyor? Ve eğer bazı haberlerde iddia edildiği gibi, saldırgan 15 Temmuz sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Ankara'da katıldığı programlarda 9 kez koruma görevi üstlenmişse bizi daha ne tür saldırılar bekliyor? 15 Temmuz sonrası suikast tahminleri almış başını yürümüşken neden üst düzey isimler için gerekli önlemler hala bir türlü alınamıyor?
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.02.2020
4.02.2020
5.01.2020
29.12.2019
8.02.2019
29.07.2018
22.07.2018
15.07.2018
12.07.2018
5.02.2018