M.Şükrü HANİOĞLU
Arabesk tartışmasında önemli olan bir müzik türünün beğenilmesi ya da eleştirilmesi değil kültürel çoğulculuğa tahammülü olmayan bir toplumsal mühendislik yaklaşımının kullandığı hegemonik söylemdir
İki hafta önce yayınlanan "Arabesk, Vatan Hainliği ve Türk Oryantalizmi"başlıklı yazım üzerine değerli müzisyen Zülfü Livaneli bir köşe yazısı kaleme aldı (Vatan, 2 Aralık).
Livaneli yazısında arabeskin "Peru'daki göçmenlerin Chica, Fransa'daki Cezayirlilerin yarattığı Rai, temeli mübadeleye dayanan Yunan Rebetika'sı gibi, ezilen halkın isyanını yansıtan bir müzik türü" olduğuna itiraz ediyor.
Yazımda "rembetika" ile "arabesk" arasında böyle bir paralellik kurulmuyor. Rai ve Chica ile var olan benzerlik yorumunun da arabesk konusunda en önemli çalışmaları yapmış olan Martin Stokes'un kitabından alındığı belirtiliyor. Ama Livaneli'nin yaklaşımındaki temel sorun hangi müziğin "gerçek" ve "yararlı"olduğu konusunda oluşturulmaya çalışılan hegemonik söylemdir.
'Halk' nasıl feryat etmelidir?
Saygıdeğer müzisyene göre "arabesk bu müzik türleriyle bir tutulamaz, çünkü yaratıcıları, icracıları zengin insanlardır. . . Mercedes'te gezip... atılan feryatların hiçbir sahiciliği yoktur. Bu yüzden de arabesk... gerçek bir müzik olamamıştır." Kendisine göre "bu ülkenin gerçek ağıtları... feryatları,... 'hakiki' insanların yaptığı müzik" tercih edilmelidir.
Bu indirgeyici yaklaşım fazlasıyla sorunludur. İlk olarak toplum gerçekte, Kemalist projenin varsaydığı gibi "kaynaşmış bir kitle" olmadığı için ona ait "tekil" feryat biçimleri yoktur. Ziya Gökalp'ten itibaren "halkın öz müziği"ni derleyerek onu modernleştirmeyi savunan milliyetçi-dönüştürücü projeler, bunun Fritz Stein'ın öngördüğü gibi, birleştirici, tektipleştirici bir işlev göreceğini varsaymışlardır.
Livaneli'nin zikrettiği, kökleri tarihî gelişmelerde saklı ağıt ve feryatlar bir köylü toplumun haykırışlarıdır. Bunların köylerinden koparak büyük kentlere göç eden, şehir fakirliğini, dışlanmışlığını yaşayan, alışık olmadıkları kurallar sistemiyle gündelik hayatlarına müdahale edilen ve farklı bir ahlâk anlayışını benimsemeleri istenen gecekondu sakinleri ile gurbetçilerin dertlerini dile getirmesi mümkün değildir.
Bu bireylerden isyanlarını, geçmişin köylü toplumunun duygularını yansıtan deyişlerin modern uyarlamaları ya da Oryantalistlerimizin Türkçe sözlerle sahneye koyacakları Jacquerie operası benzeri eserlerle dile getirmelerini beklemek anlamlı değildir.
Arabesk neyin ürünü?
Veronica Doubleday'in de belirttiği gibi arabesk bu kitlenin doğrudan ürettiği bir müzik biçimi değildir. Ancak arabeskin bu anlamda "halk müziği"nden farklılaşması, ticarî olarak üretilmesi anılan kitlenin bunu dertlerine tercüman olan bir müzik türü olarak gördüğü gerçeğini değiştirmemektedir. Bunu başaramayan, kitlenin hislerini yansıtmadığını düşündüğü"arabesk" ise piyasadan silinmektedir.
Sorun arabeskin kendi dertlerini dile getirdiğini, dış mahallelerde yaşayanların, "tutunamayanların" isyanını haykırdığını düşünen bu kitleyi "afyonlanmaya ve müzik bilgisi kısıtlı sahtekârlar tarafından dolandırılmaya hazır bir lümpen topluluğu" olarak görerek onu yukarıdan aşağıya dönüştürmeye çalışmaktır.
Türk Oryantalizmini içselleştirerek onu "ilericilik" ve "solculuk" olarak kavramsallaştıran literatinin anlayamadığı husus müziğin toplumu dönüştürmediği buna karşılık toplumsal değişimin müzik türlerinin değişim ve farklılaşmasına yol açtığıdır. Yukarıda anılan toplumsal tabakalar varoldukça onların müzikleri de varolacaktır. Bunun doğrudan üretilmemesi, onun"gerçek olmayan" bir müzik türü şeklinde sınıflandırılmasını gerektirmez.
Nitekim kökleri "mâni kahvelerini" takliden Anadolu'da ortaya çıkan "kafe aman"lara dayanan rembetika da 1930'lar sonrasında Smyrneika karakterini kaybederek yeniden üretilmiş ve ticarî boyut kazanmıştır. Bunu yapanların bir bölümü Markos Vamvakaris gibi şehre göçerek düşük ücretli, ağır işlerde çalışan, yeraltı dünyasına karışan, fahişelerle yaşayan, akşamları ise tekke adı verilen mekânlarda esrar içen kimseler olmuştur. Ancak bâzıları da Livaneli'nin savunduğunun aksine farklı toplumsal kesimlerden gelmişlerdir.
Örneğin bir orta sınıf ailesinin çocuğu olan, müzisyenliğe hukuk tahsili yaparken başlayan, başbakanlarla dostluk kurabilen Vassilis Tsitsanis'in pahalı İngiliz spor ceketleri giymesi, Paliose to sakkaki mou şarkısıyla "Cekedim eskidi.../ Yenisini alamam.../ İyi giyinirsen seni farkederler/ Ve peşinden gelirler/ Elbiselerin eskir eskimez/ Sana selâm bile vermezler" mesajını vermesini önlemiyordu. Önemli olan Tsitsanis'in ne giydiği değil, kıyafetlerinden dolayı aşağılanan toplumsal kesimlerin duygularına ne denli tercüman olduğuydu.
Benzer şekilde değerli şair Ülkü Tamer'in Robert Kolej'de eğitim görmesi, Livaneli'nin kaçakçılıkla iştigal etmemesi onların bir toplumsal grubun acılarını dile getiren bir eseri başarıyla üretmelerini engellememiştir.
Dimitri Monos'un ifadesiyle rembetikanın "Yunan köylülüğünün şehirli işçi sınıfına dönüşümünün kültürel ürünü olması" gibi arabesk de Türkiye'de yaşanan benzeri bir dönüşümün müziğidir. Bunu beğenmemek ve eleştirmek mümkündür. Ancak arabesk, kendisini yeniden üretmeyi başararak geleneğini yaratmış, fazlasıyla "gerçek" bir toplumsal olgudur.
Rembetika 1945 sonrasında isyan boyutunu törpülemiş, sıklıkla kullandığı "esrar," "ihanet," "çâresizlik," "mahpushâne," "paşalar," "mangas" benzeri kavram ve metaforlarının yerine "aşk" ve "dostluk"u geçirerek şehirli orta sınıflara hitap eder hale gelmiştir. Gecekonduların yerini TOKİ evlerinin aldığı, üçüncü kuşak şehirlilerin yaşadığı mahallelerde de müzik alanında benzer bir değişimin görüleceğini söylemek kehânet olmaz. Ama bu "gerçek" ile "iyi"nin ne olduğunu belirleyen "koruyucu ve kollayıcı bilgelerin" önderliğinde, yukarıdan aşağıya gerçekleşmeyecektir.
Kültürel çoğulculuk karşıtlığı
Toplumsal gerçekliklerin dile getirilmesini "lümpen sevgisi" ve "kitsch güzellemesi" olarak algılayan Türk Oryantalistleri, değişik dönemlerde yarattıkları farklı "Doğu"ları "aydınlatma" ve "medenîleştirmeyi" sırtlarına yüklenmiş bir misyon olarak görmektedirler.
Bu açıdan bakıldığında "iğrenç ticarî müzikleri senin için zararlı buluyorum" ifadesiyle, "bu ülkenin 'gerçek' ağıtlarını öğren, acını onlar aracılığıyla dile getir" meâlindeki tavsiye arasında fazla bir fark yoktur. Her iki hegemonik söylem de kültürel çoğulculuğa tahammülü olmayan bir toplumsal mühendislik yaklaşımının "gerçek," "samimî," "iyi" ve "yararlı"yı belirleme tekeli oluşturma arzusunu yansıtır. Bu ise bir müzik türünü beğenmemek ve eleştirmekten oldukça farklıdır.
Daha da korkutucu olan ise kendisine toplumu "medenîleştirme" misyonu biçen kültürel çoğulculuk karşıtı toplum mühendisliğinin faaliyet alanının müzikle sınırlı kalmamasıdır.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2018
12.11.2018
5.01.2018
29.10.2018
22.10.2018
15.10.2018
24.09.2018
16.09.2018