Mücahit BİLİCİ
Cemaat ile hükümet arasında artık alenileşen mücadele keskinleşme emareleri gösteriyor. Daha önce yazmıştım: “İslam içi siyaset” ve “çok partili dindar siyasi hayat”a başladık. Fiilî başkanlıksistemiyle yönetilen muhalefetsiz Türkiye’de en nihayet yargı neredeyse bir parti gibi nispi bir özerklik göstererek yolsuzluklara karşı operasyon yaptı. Yani Kuvvetler Ayrılığı ilkesi garip bir şekilde tecelli etti. Yürütmesi Parti olan bir ülkenin Yargısı da Cemaat olur. Yürütme,maharet’i yapması gerekenlerin dışında yapmaması gereken konulara da taşıyınca, Yargı salahathamlesiyle yolsuz yürütmelere kırmızı kart çıkartmış oldu.
Ama biri parti diğeri cemaat, biri şeffaf diğeri değil diyenler olacaktır. Hâlbuki Parti de Cemaat de Türkiye’de devrimi gerçekleştiren ortaklardır. Devrim sonrası iç savaştır yaşanan. Cemaat zaten Parti’nin içindeydi. Buna şahit, Parti çatısının bugüne kadar Cemaat’i hep himaye etmiş olması ve Cemaat yapısının da neredeyse Parti’den daha çok Parti için çalışmış olmasıdır. Aslında iki taraf da birbirleri için çalışırken devrim için çalıştı. Devrim oldu ve kumanda odasına girenler her şeyin mi yoksa bazı şeylerin mi paylaşılması gerektiği konusunda anlaşamadılar. Biri acımasızca her yere girmek isterken, diğeri bunalıp artık onu her yerden çıkartmaya karar verdi. Yani Parti Cemaat’in belki de daha büyük bir rol oynadığı devrimin ganimetini kurumsal vitrinde olmanın kolaycılığıyla toplamış bulunuyor. Yani şu an Parti’nin elinde olan devlet aslında eşit ölçüde Cemaat’e de ait olmalıdır. Şimdi yollar ayrışınca Cemaat’i neredeyse illegal bir gizlilikle, Parti’yi de resmî devlet ile özdeşleştirmek dürüst bir yaklaşım değil. Bu çatışma devlet ve paralel devlet çatışması değil, bir ve tek devletin en az iki yeni sahibi arasında süren paylaşım kavgasıdır.
Bir davanın siyasetini güdenler ile bir siyasetin davasını güdenlerin ikisi de menfaatleri için vuruşuyorlar. Ne kadar ulvi bir amaç güdülürse güdülsün, siyaset menfaat mücadelesidir ve dine hizmet için siyasetin bir bedeli siyasetin eline (kavganın bir tarafı olarak) düşmektir. Cemaat’in başına gelen budur.
Bugün üç acıklı şey yaşanıyor: Bir; Türkiye’nin istikrarlı ve temiz görüntüsü çöktü. İki; AK Parti’nin sanıldığı gibi ak kalmadığı ortaya çıktı. Üç; Gülen Cemaati gibi dev bir cemaat siyasi çatışmanın nesnesi ve muhatabı oldu.
Başından beri hep siyaset yapan ve kendi (dava bildiği şeyin) menfaati için hiç kimseye acımayan Cemaat bugün geçmişte yaptıklarının bedelini ağır bir şekilde ödüyor. Cemaat’in kendine ilişkin içsel algısı ne olursa olsun, dışarıdan bakan herkes için Cemaat de bir nefistir, kıskanılması, rakip görülmesi ve menfaate tehdit olarak algılanması normaldir. Nasıl ki hamama giren terler, öyle de siyaset yapanın da hasımları olur. Öyle görünüyor ki Cemaat, hükümetin darbeleriyle çok şey kaybedecek.
Cemaat siyaseti ve bu dünyayı kaybetse elinde yine de davası kalır. Ancak aynı şey Parti için söylenemez. Cemaat’in tasfiye ve kıyımlarla cezalandırılması, Cemaat için aynı zamanda nefistezkiyesi anlamına gelecektir. Yediği darbeler Cemaat’e dünyasını kaybettireceği için onu tam bir ihlâsa irca edebilir. Parti ise dünyaya daha bir rehavetle gömülüp yozlaşma riskini artıracaktır. Uzun vadede ise, yanlış yapmış olsa bile bir davası olan ve ihlâslı kalan kazanacaktır.
Yolsuzluk başta olmak üzere Cemaat’in kullandığı kozlar gerçek görünürken. Şimdiye kadarParti’nin Cemaat’e karşı kullandığı kozlar ise tüm iktidarların hep kullandığı komplo teorileridir. Cemaat’in bencilliğine verebileceğin en büyük cezayı ver, yine adil kalabilirsin. Ama elverişli dış güçler yalanı üzerinden vereceğin her ceza zulüm olacaktır. Sebepler dairesinde baktığımızda ihlâs noktasında daha iyi konumda olan Cemaat’tir. İsa’yı çarmıha geren Halife’nin nihayetinde kaybedeceğinin bir delili de, başka bütün sebepler olmasa bile, Halife’ye kefen mi yoksa kefen büyüklüğünde insan cebi mi olduğu belli olmayan tekstil ile tezahürat yapan memur ve yalaka ordusunun insani ve İslamiedeb konusundaki seviyesidir. Onların Ulu Öndercilik konusundaki ‘fake’ vecdlerinden daha kötüsü, bu riyakârlığın rahatsızlığa yol açmayıp teşvik görmesidir.
Twitter: @mucahitbilici
http://www.taraf.com.tr/mucahit-bilici/makale-cemaat-ve-hukumet-mucadelesinin-ihlas-ekonomisi.htm
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.11.2025
31.10.2025
20.10.2025
6.10.2025
28.09.2025
21.09.2025
6.09.2025
30.08.2025
12.08.2025
1.08.2025