Osman CAN
Antidemokratik unsurların fırsat bazlı bir aradalığı pekala totaliter çoğulculuğa da dönüşebiliyor. Gezi olaylarında yer alan dinamiklere, aktörlere öne çıkan figürlere bakılırsa ortada çoğulcu bir hareket söz konusu. 27 Mayıs koalisyonu içinde yer alan (sanat, edebiyat, bilim, mimari vs) tüm unsurlar bu kitlelere destek yarışı içinde.
Kadim metinlerde kullanılan tasvirlerin modern devlet teorilerine katkısına hayranlık duymamak mümkün değil. Herhalde hiçbir düşünür, bu konuda Thomas Hobbes kadar başarılı olmuş değil. Hobbes, İngiltere iç savaşının yol açtığı kaos ve ümitsizlik ortamında yazdığı ve toplum sözleşmesini ortaya koyduğu 1651 tarihli kitabına Leviathan ismini verir. Tezine göre, herkesin birbiriyle savaş halinde olduğu, hiç kimsenin can ve mal güvenliğine sahip olmadığı bir kaos düzeni var ve ondan kurtulmak için insanların bir kişiye veya kişiler topluluğuna tüm özgürlüklerini devretmeleri ve ortaya çıkacak otoriteyi de tanımaları gerekiyor. Hobbes bu düzeni “Leviathan” olarak isimlendirir.
Leviathan, Eski Ahit’te “Hiob” (Eyüp) kitabında yer bulan canavarlardan biri. Leviathan bir deniz canavarıdır ve dişidir. Yeryüzünde eşi ve benzeri bulunmayan korkusuz bir yaratıktır. Bu tasvirden ilham alarak Hobbes, Leviathanı topluma ait iktidarı devşiren, ancak buna karşı güvenlik ve özgürlük sunan bir varlık olarak sunar. Her şeyden önemlisi Leviathan hukuki öngörülebilirlik, işleyebilir bir normlar düzeni ve can ve mal güvenliği sağlıyor. Tüm bunları yapabiliyor olmasının temelinde ise toplum sözleşmesi yatıyor.
Eski ahitte geçen canavarlardan ikincisi ise Behemoth’tur. Pek çok canlının karışımından oluşan bu canavar, bu karışık özelliği nedeniyle de korku ve dehşet saçıyor. Kitaba göre bu canavar, Leviathan’ın aksine erildir.
Karmaşanın canavarı
Leviathan’ın kendi içinde yeknesak, harmonik ve tutarlı yapısına karşın, Behemoth bir karmaşaya işaret ediyor. Farklı hayvanların özelliğinin bir araya gelmesi onu tutarlı bir bütüne kavuşturmuyor. Monolitik bir yapıya dönüştürmüyor.
Herhalde bu özelliği nedeniyle de olumlu bir metafor olarak modern devlet teorisine geçmiyor.
Franz Leopold Neumann “Behemoth: The Structure and Practise of National Socialism” adlı 1944 tarihli kitabında, tam da bu özelliği nedeniyle Nasyonal Sosyalist düzeni Behemoth olarak tanımlıyor. Çünkü bu yapı Leviathan’ın aksine, tutarlı bir bütüne işaret etmiyor. Yasalar ve bürokratik bir yönetim aygıtınca düzenlenmiş serbest rekabete dayanmıyor. Aksine her biri kendi iktidar imkanlarıyla donatılmış, birbirinden çok farklı ve kuralsız bir çoğulculuk içinde yarışan yapılar/aktörler kümesini anlatıyor. Neumann “totaliter çoğulculuk” olarak nitelendirdiği bu yapıyı, farklı yapıların, kurallara dayalı bir anlaşmasından çok, sadece kişi ve durum bazlı, çoğu zaman anlık olarak gerçekleşen birlikteliğini tasvir ediyor. Onların bir arada oluşunun zeminini daha çok fırsatlar oluşturuyor.
Neumann’ın çalışmasının bize gösterdiği hususlardan biri, çoğulculuk kavramının mutlak manada olumlu olmayabileceği hususudur. Antidemokratik unsurların fırsat bazlı bir aradalığı pekala totaliter çoğulculuğa da dönüşebiliyor.
Gezi’deki dayanışmanın sırrı
Tekelci sermaye yapıları, farklı bürokratik unsurları, askeri ve tüm bunlarla işbirliği içinde sanat, edebiyat, mimari ve bilim dünyası aktörlerinin varlığı, sistemi çoğulcu kitle demokrasilerine dönüştürmüyor.
Gezi olaylarında yer alan dinamiklere, aktörlere öne çıkan figürlere bakılırsa ortada çoğulcu bir hareket söz konusu. Çoğulculuğu kanıtlama çabasında olanların, elden geldiğince çevre ve adalet duyarlılığını çokça öne çıkaran, ancak toplumda çok da güçlü karşılığı bulunmayan bazı küçük ve parçalı gruplar ile bazı tekil aktivistleri dikkatlerin odağına yerleştirmeye çalıştığı görülüyor.
Ancak Gezi olayları süresinde toplamda iki buçuk milyonun üzerinde insanın sokaklara çıktığı biliniyor. Bu sayı içinde, yukarıda ifade edilen grupların sayısal olarak görünür olmaları dahi pek mümkün değil. Bu cenaha mensup bazı kalemlerin kamuoyunca çok fazla görünür olmaları bu gerçeği değiştirmiyor.
Dolayısıyla gezi onlardan mürekkep değil, aslında onların gezideki esas rollerinin çok sınırlı olduğunu kabul etmek gerekir. Sokaklara dökülenler, son zamanlarda provoke edilmek istenen bazı inanç gruplarını bir kenara bırakırsak, bütünüyle orta üst sınıflar. Onlarla birlikte, tekelci sermaye grupları, pekala siyasal düzen olarak Behemoth’a benzetebileceğimiz 27 Mayıs koalisyonu içinde yer alan (sanat, edebiyat, bilim, mimari vs) tüm unsurlar bu kitlelere destek yarışı içinde. Kamuoyu algısının yaratılması ve dünya kamuoyunun etkilenmesi için en etkin konumdaki bu kesitler, birbiriyle yatay ve dikey bağlarla monolitik bir yapı oluşturmaksızın kişi ve durum bazlı olarak dayanışma içine girmiş durumdalar.
Çoğulculuğun ruhu ve hedefi
Oryantalist tutumlarını hiç olmadığı kadar görünür hale getiren batılı kimi aktörler, Ortadoğu diktatörlükleriyle işbirliği içinde bu süreçte destekleyici pozisyon alıyorlar. Tutarlı bir şekilde Mısır Darbesini de açıktan desteklediler.
Türkiye ve dünya kamuoyuna ulaştırılan bilgi ve raporlamalarda, gezi olaylarının Türkiye tarihinde eşine rastlanmayan “koordineli olmayan bir çoğulcu hareket” olarak nitelendiriyorlar.
Evet, hareketin çoğulculuğundan kuşku duymak mümkün değil. Olağan bir toplum düzeninde bir araya gelmesi çok mümkün olmayan farklı gruplar kişi ve durum bazlı olarak bir araya gelip slogan ve talep kardeşliği içinde bir eylem ortaya koymuş durumda.
Bu bir araya gelişin ortak referansı, yukarıda değinilen küçük bir kaç grup ve aktivist dışında, demokrasi değil. Demokratik bir anayasal düzenin inşası değil. Demokratik bir anayasal düzenin inşasıyla sorunu olan tüm dinamikler Gezi olaylarının içinde ve arkasında yer alıyor.
Ortada bir çoğulculuk var, ama sözleşme yok, bir vizyon yok, öngörülebilirlik, işleyebilir bir siyasal düzen tasavvuru yok.
Ortak hedef belli ve sadece bu hedef uğruna bir araya gelmişlik söz konusu. Kişi ve fırsat bazlı bir hedefin bir araya getirdiği çoğulculuğun ruhundan pek hayır gelmez, mümkün kılacağı bir sistem ancak Behemoth olabilir.
Hobbes’in tasavvurunda, Behemoth’un başarı şansı yok. Neumann’da da öyle.
Türkiye’de de...
Gezi ruhunu Behemoth’a üflemenin faydası yok.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015