Osman CAN
Demokratik süreçler, sorunlara bigane kalınmasını mümkün kılmıyor. Hükmünü bir şekilde icra ediyor. Ankara’nın ilerisinde olan toplum, demokrasi mücadelesinin başat unsurlarına, mevcut düzenle başta Kürt sorunu olmak üzere hiçbir sorunun çözülemeyeceği realitesini hatırlatıyor.
Geçen yazıda cumhuriyetin sadece bir kılıf olduğunu, esas meselenin onun içeriğini dolduran ve cumhuriyetçi ideolojiye göre biçimlendirilen anayasal düzen olduğunu ifade etmiştik. Buradan devam edelim.
Türkiye Anayasa tarihi iki farklı siyasal tasavvur üzerinden yürüyor. Bunlardan biri çok kısa süre ile sınırlı bir başarıya imza atmış olan katılımcı-ademi merkeziyetçi-çoğulcu 1920 tasavvuru iken, diğeri, Osmanlı modernleşmesiyle birlikte bugüne değin hakim olan siyasal tasavvurdur. Osmanlı döneminde İttihatçılık, sonrasında ise Kemalizm olarak etiketlenen bu tasavvurun yüz yıllık bir başarı hikâyesi olduğundan kuşku yok. Böyle olduğu için, homojen olmayan Türkiye toplumunda, bu başarının, “asimilasyon, soykırım, inkâr, endoktrinasyon, militarizasyon vs.” gibi yıkıcı sonuçların olacağını söylemek için çok iyi tarih bilgisine sahip olmaya gerek yok. Zaten bu yüzden de yakın tarih üzerindeki karartmalar sonlandıkça ortaya çıkan her bir insanlık dışı olay karşısında şaşırmıyoruz. En son AİHM’nin Türkiye’yi 6 Milyon TL’ye mahkum etmesine yol açan köy bombalaması da haliyle şaşırtmıyor.
Şimdi bu ideolojinin bir iki özelliğine daha değinerek geçen yazıda sorduğumuz sorunun cevabına geçelim.
Erkler ayrılığı ve Anayasalar
Cumhuriyetçi ideoloji erkler ayrılığı ilkesini tanımaz. Totalitarizmden, çeşitli nedenlerle, nispeten demokrasiye doğru evirilmeye başlasa bile, homojen bir toplum tasavvuru değişmediğinden, tüm erkler uyum içinde o tasavvura kilitlenir. Mantık gereği bu böyle.
Mustafa Kemal de bu ideolojiye sahip biri ve hep erkler birliğini savundu. Bu ideolojinin eseri olan 1924 Anayasası erkler ayrılığı ilkesini tanımıyor. 1961 ve 82 Anayasaları da, görüntüde tanıyor görünse de devlet yapısına bakıldığında, gerçekte “erkler eşgüdümü”nü kabul ediyor. Meclisin seçime dayanması, hiç olmazsa yasama erkinin demokratik temsile özgülendiği sanısı uyandırabilir. Ama gerçekte meclis erk sahibi değil, muhalefetin sadece nefes alma alanıdır. Zira anayasa ve yasal düzen, meclis açılmadan sistem tarafından tamamlanmış durumda. Ve elbette buna itiraz eden partilerin akıbeti herkesin malumudur biliyoruz.
(Burada 21 Anayasasının da erkler birliği ilkesini benimsediği hatırlatılabilir. Ama unutmamak gerekir ki, 21’de erklerin toplandığı mekan toplumsal tüm farklılıklarının temsil edildiği ve devlete meydan okunabildiği mekan olan Meclis idi. Ayrıca özerk vilayetler öngören ademi merkeziyetçi yapı, merkezi iktidarı önemli ölçüde sınırlayabilmekte ve siyasal işleyişin toplumsal katılıma dayalı olarak yürümesine imkan sağlamaktaydı. 24 ile tüm bu özelliklerin kaybolduğunu, erklerin pratikte “Ebedi Şef”te toplandığını hatırlatalım).
Siyasileri ‘zehirleyen’ sistem
Kısaca toplumu belirli bir dünya görüşüne göre biçimlendirme, düzeltme, aydınlatma vs. hedefine sahip cumhuriyetçilik ideolojisi, bu hedefe ulaşmak için de siyasal sistemi ona göre tanzim eder. Özellikle Türkiye bunun en yıkıcı ve hoyratça yaşanmış örneğini oluşturuyor. Pek çok değişim olsa da sistemin bu ana aksı değişmiş değil. Dolayısıyla cumhuriyetçi ideoloji, Kemalist referanslar kullanmasa da kendini bu cari sistem sayesinde yeniden üretebiliyor.
Zira mevcut yapı ile yönetmek, mevcut yapının mantığı içinde yönetmeyi, onun mantığı içinde siyasetini meşrulaştırmayı, hukuka, anayasaya, devlet-toplum ilişkilerine, bireysel tercihlere ve devlet-din ilişkilerine onun mantığı içinde bakmayı zorunlu kılıyor.
Ankara’yı kontrol eden güç hangisi ise, onun tüm güçleri merkezde ve tek elde toplayan yapısına, onun endoktrinasyon gücüne, toplum mühendisliği yeteneğine ve elbette ekonomik gücüne de sahip olmakta. Kemalizm ancak böyle bir devlet sistemiyle ayakta durabilirdi.
Bu sistem var oldukça Türkiye’nin ürettiği siyasetleri ve siyasi partileri de zehirlemekten geri kalmıyor. Hepsi o mücadele sürecinde az çok ondan etkileniyor ve benzer şekilde bir toplum projesi/ideali üretiyor. Bu ideali hayata geçirmek için, cari sistem cazip bir seçenek olarak duruyor. Muhafazakârlık ondan etkilendiği gibi, Kürt siyasal hareketi de aynı dile ve mantığa kapılabiliyor. Diğerleri zaten bu ideolojinin siyasal temsilcileri.
Sonuçta ortaya çıkan tabloyu, farkı boylarda, açılarda ve renklerden aynalarla donatılmış bir odada bir zihniyet ve onun her bir aynaya düşen farklı yansımaları biçiminde resmetmek mümkün. İttihatçılık ve devamı olan Kemalizm, o ideolojinin en yıkıcı ve zararlı olanı.
Toplum Ankara’nın ilerisinde
Cumhuriyetçi ideolojiyi ve onun ürettiği sistemi bir bütün olarak reddetmedikçe, hiç bir siyasal hareketin kendini o sistemin cazibesinden kurtarma imkanı yoktur. Aynı durum muhafazakar demokratlar için de, Kürt siyasal hareketi için de geçerlidir.
O sistemin içinde kalındığı sürece, muhafazakarların yapacağı şey, cumhuriyetçi ideolojinin toplumsal tabanını, Kemalizm’in aksine, genişletmekten başka bir şey değil.
Bunun ölümcül bir hata olduğunu söylemeye bile gerek yok.
Bu sistem demokrasinin kurumsallaşmasına elverişli bir sistem değil. Total bir hakimiyet ile bunun karşısında darbelere veya savaşa mecbur bırakan muhalefet dışında seçenek sunmuyor. Bu sistem içinde siyasetin normalleşmesi mümkün değil.
Son üç yıl içinde yaşanan tüm olaylar bunu açıkça kanıtlıyor.
Modern, işbölümünü tamamlamış, demokratik bir sekülerleşme yaşayan, heterojen, sokağından başlayarak bireysel ve kültürel otonomisini korumak isteyen, nihayetinde devleti özgürlük alanının dışında görmek ve katılımcı toplumsal iradeye dayandırmak isteyen bir toplumsal ortalama karşısında, bunda ısrar etmenin anlamı yoktur.
Toplumun doğası mühendisliği kaldırmıyor.
Neyse ki demokratik süreçler, sorunlara bigane kalınmasını mümkün kılmıyor. Hükmünü bir şekilde icra ediyor. Ankara’nın ilerisinde olan toplum, demokrasi mücadelesinin başat unsurlarına, mevcut düzenle başta Kürt sorunu olmak üzere hiçbir sorunun çözülemeyeceği realitesini hatırlatıyor. Aynalı odanın sihrini bozabiliyor.
Cari düzeni yeniden üretmeye odaklı anayasa çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlanmış olması da, bu sihrin bozulduğuna işaret olarak yorumlanmalı.
Diyarbakır çıkarması ise yeni bir başlangıcın adeta imkânını sunuyor.
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015