Oya BAYDAR
Birbiri içinde, sarmaş dolaş süren iki tartışma geçtiğimiz haftanın gündemine damgasını vurdu: Uludere katliamında kimin/ kimlerin sorumlu olduğu dalaşı, 19 Mayıs’ta resmî kutlamaların kaldırılması/yasaklanması tartışmalarına karıştı. Çok farklı görünen iki konunun buluştuğu nokta, toplumun ve devletin iliklerine işlemiş savaşçı, militarist (askercil) ruhtu.
Tankların, topların, askeri birliklerin rap rap geçtiği; asker-sivil omzu kalabalıkların şeref tribününe ciddi suratlar, abus çehrelerle bardak gibi dizildikleri; erlerden sadece giysileri farklı okul çocuklarının askeri nizamda yürüyerek tribünleri selamladıkları; gençlerin birbirlerinin omzuna basarak etten kuleler yapıp tepesine bayrak diktikleri, rüküş ve özenti giysiler içinde rondlar, danslar yaptıkları; kızların etek boylarının iktidarın boyuna göre uzayıp kısaldığı o ruhsuz, yapay gösterilerden hiç hoşlanmadım. Sadece bizdekilerden değil, Sovyetler Birliği’ndekilerden de... Komünizm zamanında Moskova’da, Kızıl Meydan’da yapılan Ekim devrimini kutlama törenlerini ilk kez izlediğimde, Kremlin’in duvarları önündeki tribünde fötr şapkaları, donuk yüzleri, birörnek koyu renk paltolarıyla sıralanmış politbüro üyelerinin önünden geçen tankları, füzeleri, tepeden tırnağa silahlı askerleri ve yine askerî nizamda yürüyen sendikaları, işçileri, bindirilmiş kıta edalı sivilleri gördüğümde buruk bir duyguya kapılmış, hayal kırıklığına uğramıştım. Baskı ve sömürüden kurtulmuş özgür insanların yepyeni bir dünya, sınıfsız bir toplum kurmak için yola çıktıkları; şiddet tekeline sahip devletin ve onun savaş aygıtının sönümleneceği barış ve özgürlük toplumunu yaratacak devrim böyle kutlanmamalıydı. İçimde “bu uygulamada bir yanlış var” düşüncesinin ilk filizlendiği anlardan biridir o resmigeçit. Benzerleri, daha da beterleri Nazi Almanyası’nda, faşist Mussolini İtalyası’nda vardı ve kendini bu rejimlerin antitezi ilan etmiş sosyalist sistem aynı görüntüyü ve aynı ruhu yansıtıyordu: Askercil- totaliter ruh...
Bizim bütün ulusal bayramlarımızın resmî kutlaması, o totaliter askercil ayinlerin kötü birer kopyasıdır. Neyin kutlandığı, ne için sevinmek, kucaklaşmak gerektiği, neyin hatırlanmasının, içselleştirilmesinin istendiği çoktan unutulmuştur. Bir yanda yürekten gelmeyen, âdet yerini bulsun, mahallenin raconu bozulmasın diye tekrarlanan içi boş hamasi nutuklar, öte yanda resmi ideolojinin beyin yıkamasıyla körüklenen klişe papağan söylemlerinin beslediği marazî vecd hali, tabloyu tamamlar.
Bu yüzden, 19 Mayıs kutlamalarının resmî olmaktan çıkarılması, halkın bayramı ruhuyla kutlanması kararını destekliyorum; o askercil ve totaliter, tek tip robot görüntülerinin sona ermesinden memnunum. Ulusal Bayramlar Yönetmeliği’nde yapılan değişikliğin, züccaciye dükkânında gezen fil misali, geniş kesimlerin hassasiyeti hiçe sayılarak aceleyle yürürlüğe sokulması; çelenk koyma, saygı duruşu, vb. yasağı gibi anlamsız, budalaca, maksadı aşan abukluklar; resmî törenlerin yerine, hepsi savaşla, çatışmayla ilişkili oyunların, yarışmaların, -ne alâkası varsa- kung fu, güreş karşılaşmalarının, mehter gösterilerinin konulması ise madalyonun öteki yüzü. Bayramları sivilleştirmek, halka mal etmek istediklerini iddia edenlerin hayallerindeki ve çevrelerindeki “muhafazakâr-dindar-kindar gençlik” dışında gençliği tanımadıklarının ve tanımaya niyetli olmadıklarının göstergesi.
Fetihçi savaşçı ruh yaşadıkça...
19 Mayıs’ta militarizmi gerilettiklerinden, bayramları özgürleştirdiklerinden söz eden iktidar çevreleri, hararetle savundukları, bizzat katılıp en ateşli söylevleri verdikleri başka kutlamaları, günleri, anmaları özgürleştirmeyi, sivilleştirmeyi, militarizmden arındırmayı akıllarına bile getirmiyorlar. Gelişigüzel birkaç örnek: 29 Mayıs’ta İstanbul’un fethi, 559 yıl sonra, yine atın üstüne oturtulmuş çakma Fatih figürüyle, Haliç’e kaydırılan kayıklarla okul müsameresi kıvamında kutlanacak. Fetih nutukları atılacak, Türklerin ne biçim cengâver oldukları, şehri küffardan iman gücüyle nasıl kurtardıkları ballandırılarak anlatılacak. Eğitimde en büyük proje olarak gururla sunulan teknoloji kullanımına dayalı projenin adı da Fatih projesi zaten... Bir başka örnek, hiç işgal görmemiş olanlar da dahil, Anadolu şehirlerinin kurtuluş günü törenleri. Beş yaşında çocukların ellerine oyuncak tüfekler tutuşturulup, sırtlarına asker giysisi geçirilerek meydanlara salındığı, kimilerinin kahraman Türk askeri kimi zavallıların da hain düşman askeri (bazen Ermeni çeteci) rolünde birbirlerine hücum ettikleri, öğrencilerin resmi zevatın önünden rap rap geçit yaptığı, valinin, kaymakamın gözü yaşlı kahramanlık nutukları attığı, düşmanı nasıl ezdiğimizin anlatıldığı ve mutlaka Ata’ya çelenk konan kurtuluş günleri. Daha vahim bir örnek, Sarıkamış kırımının geçtiğimiz yıl İçişleri Bakanı’nın öncülüğü ve katılımıyla, sıcak yün başlıklarının alınlıklarında kızıl şehadet bantları taşıyan süslü püslü, sıcacık giyimli gençler tarafından şehitlik yüceltmesi, kahramanlık nutukları ve Bakan’ın hem Ermeni hem de Kürtlere gönderme yapan düşman lanetlemesiyle anılmasıydı.
“Halkı askerlikten soğutmak” diye bir suçun ceza yasalarında yer aldığı, vicdani red hakkının bölücü hainlerle eşcinsellerin ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğüne karşı saldırısı sayıldığı; şehitlik, vatan, millet edebiyatıyla insanları ölüme göndermenin gelmiş geçmiş bütün iktidarların buluştukları ortak payda olduğu bir ülke burası. Militarist zihniyetle mücadele gerekçesiyle Kemalist Cumhuriyet’in ulusal bayramlarındaki resmî düzeni ve zorlamayı haklı olarak değiştirmek isteyenler, savaşçı askercil zihniyetin diğer belirtileri ve uygulamalarıyla da aynı heves ve cesaretle hesaplaşabilselerdi, bu törenlerin “ilelebed” sürmesini savunan laik askercilliğin sivil alternatifi sayılabilirlerdi.
Ama yapamazlar, çünkü...
Cihat, fetih, savaş, şehitlik yüceltmesi; milliyetçi-mukaddesatçı sağın, ırkçı-Türkçü kesimin zihniyet ikliminin ve kimliğinin derin bileşenlerindendir. AKP ideolojisi ve siyaseti, bu zihniyetin 2010’lar dünyası ve Türkiyesi’ndeki neoliberal sosa bulanmış yansımasıdır. Sivilleşme adımlarının ve militarizm karşıtlığının sınırları, tıpkı demokrasi anlayışının sınırları gibi, milliyetçi muhafazakâr totalitarizmin ve otoriter biat kültürünün kodlarıyla çizilmektedir.
Peki, 19 Mayıs’ta AKP’nin getirdiği yeni düzenlemeye karşı çıkan CHP’ye, Atatürkçü, laik, ulusalcı kesime ne demeli? Onlar bu kadarına bile razı değiller. Militarizme karşı en küçük sivilleşme girişimi, askeri vesayete, darbeciliğe karşı her adım onların gözünde Cumhuriyet’in temellerine dinamit koymaktır, çünkü Cumhuriyet’i asker-sivil oligarşinin tapulu malı, kendilerini de bu malın sahibi sayarlar.
Bugün içinde debelenip durduğumuz dağ gibi sorunların özünü temelini araştırırsak, tümünün savaşçı, askercil, milliyetçi zihniyet ve ideolojiden kaynaklandığını görürüz. Diyaloğun, uzlaşmanın, pasifizmin, “erkekliğe yakışmaz” zaaf sayıldığı savaşçı eril kültür derinlemesine sorgulanmadan; muktedirlerin sıkı sıkıya sarıldıkları kutsallaştırılmış kavramların ardındaki riya ve sahtecilik açığa çıkarılmadan, militarizmin zihinlerden ve toplumsal dokudan silinmesi mümkün olmaz. Yine de bu yolda atılan her adım iyidir, kısıtlı ve biçimsel bile olsa... Gerçek değişim ve özgürleşme ise ezberleri, tabuları aşmış, geçmişe hapsolmadan geleceğe yönelen, yerele hapsolmadan dünyalılaşan “fikri hür, vicdanı hür” genç kuşakların direniş ve isyanlarının eseri olacak. Bir gün mutlaka...
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024