Sanem ALTAN
Dün sabah şehirde, tüm şehri olduğundan daha yeşil, daha parlak gösterecek, toprağın kokusunu kimsesiz ara sokaklara taşıyacak kadar coşkulu yağan bir yağmur vardı.
Pencereden bakarken toprak kokan o yalnız sokakları düşündüm...
Yağmur her defasında şehri, sokakları, insanları yalnızlaştırıyor sanki diye geçti içimden.
Oysa ne zaman yağmur yağsa, ne zaman toprağın o tütsülü kokusunu duysam daha da kalabalıklaşıyorum ben.
Toprağın kokusunu ne zaman duysam, çocukken ‘toprak kokusu çok güzeldir, içine çek’ diye beni yürüyüşlere çıkartıp, yağmuru, ağacı, toprağı, gökkuşağını anlatan babaannemi hatırlıyorum.
Çocukluğum onun bahçesinde geçti; tepesine tırmandığımda kendimi gerçekten çok büyümüş, güçlü ve farklı hissettiğim ağaçlar vardı bahçede. Yıllar sonra büyüdüğümde o ‘büyük’ ağaçların ne kadar küçük olduğunu görmek beni çok şaşırtmıştı.
Hâlâ da çocukluğumun geçtiği yerlerde dolaştığımda aynı şaşkınlığa düşerim, ‘bu park bu kadar küçük müydü?’
Dün çocukluğun bu masum şaşkınlığından çok farklı şaşırmalarla başladım güne.
Toprağın kokusuyla çoğalıp, bazılarının zekâsız hainliğiyle azaldım.
Yazıya başlamadan internette öylesine dolanırım, neler olmuş hayatta diye bakarım, ilgimi çeken yeni şeyler varsa heyecanla okurum...
Dün de yağmur kokusu içime dolsun diye pencerelerimi açıp, çayımı yanıma alıp, bilgisayarın başına oturdum. Daha ilk baktığımda Ahmet Altan’ın bir gün önce yaptığı konuşmanın sarsıntıları devam ediyordu.
‘Gazeteciliğin yüzde doksan dokuzu alçaklıktır’ dediği için ‘yüzde doksan dokuzun parçaları’ bundan incinmiş, ‘asıl alçak sensin’ diye bağırma yarışına girmişlerdi.
Bir yanda yağmur ve toprak kokusu, bir yanda ‘askeri vesayet’ artıklarının alçaklık yarışı... Bir seçim yapmalıydım.
Ve ben toprağı seçtim.
Hepimiz alçakları, mesleklerini satanlarını tanıyoruz... İsim isim yazmaya gerek var mı, nasılsa bütün hafta boyunca teker teker ortaya çıkışlarını beraberce izleyeceğiz.
Onun yerine ben size T24’te rastladığım nefis bir yazıdan bahsedeceğim.
Nurhayat Gül, sebze yemenin niye gerekli olduğunu harika istatistiklerle anlatmış, gel de toprağı seçme vesayetçilerin alçaklarına karşı.
nationalgeographic.com’a göre vegan beslenen biri et veya peynir yiyen birine göre, (yeryüzünün kaynaklarından) günde 600 galon daha az su harcıyormuş.
1 gram bitkisel protein üretmek için harcanan fosil yakıtı, hayvansal protein için harcanandan 11 kat daha düşükmüş.
Bir çevresel çalışma grubunun incelemesine göre 1 kg et üretimi için 59,6 pound, (yaklaşık 120 kg/metreküp) 1 kg peynir üretimi için 30 pound karbondioksit atmosfere salınıyormuş.
Yarım kilo biftek üretimi için 20 kilo tahıl, yarım kilo tavuk için 3 kg civarı tahıl gerekiyormuş.
İngiliz açlıkla mücadele yardım kuruluşu Vegfam, 40 bin metrekare tarım alanında 60 kişiye yetecek kadar soya fasulyesi, 24 kişiye yetecek kadar buğday, 10 kişiye yetecek kadar mısır fakat sadece 2 kişiye yetecek kadar sığır yetiştirilebileceğini tahmin ediyormuş.
California-Riverside Üniversitesi’ne göre sadece bir hamburger pişirmek, 18 tekerleğin 230 kilometre yol almasıyla ile aynı miktarda atmosfer kirlenmesine neden oluyormuş.
Carnegie Mellon Üniversitesi’nden inşaat ve çevre mühendisi profesörü Chris Weber’e göre insanlar haftada sadece bir gün et ve süt ürünleri yemeyip yörelerinde yetişen yiyecekleri tüketmekle, küresel ısınma ve iklim değişikliği bakımından çok büyük bir etki yaratabiliyorlarmış.
Birleşmiş Milletler’e göre et üretim çiftliklerindeki yetiştiricilik, dünyada ormansızlaştırmaya yol açıyormuş. 1,5 kg konserve ton balığı, 13,4 pound sera gazı üretimine neden oluyormuş. Balık çiftlikleri de çevreye dost bir seçenek değilmiş.
BM raporuna göre tüm dünyanın vegan beslenmeye geçmesi dünyayı açlık sorunundan kurtaracak, orman yıkımını durduracak ve iklim değişikliğiyle mücadele edecek tek yolmuş.
Toprağın kokusunu duymayı sürdürebilmek, toprağı, hayatı, iklimleri koruyabilmek için sebze yemenin önemini öğrendim böylece.
Öğrendiklerim, bu yağmurlu sabaha yayılan toprak ve çiçek kokusuna çok uygundu..
Alçaklara gelince... Onlar ne yerlerse yesinler hep alçaklar, onları kurtarabilecek bir sebze ne yazık ki bu topraklarda yok!
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları



































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2016
28.02.2016
26.02.2016
21.02.2016
17.02.2016
10.02.2016
5.02.2016
31.01.2016
29.01.2016
27.01.2016