Süleyman Seyfi Öğün
24 Hazîran Seçimleri bitti. Türkiye yeni sistemini AK Parti iktidârı mârifetiyle çalıştırmaya başladı. Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’in, Ortadoğu’nun, daha genel manâda tekmil dünyânın meseleleriyle boğuşacağız. Neresinden bakarsak bakalım her tarafıyla kritik bir beş sene bu. Şurası, pek o kadar telâffuz edilmese de katıksız hissediliyor ki; Türkiye 2023’e girildiğinde aynı Türkiye olmayacak. Zâten yeni sistem bu kritik sürece hazırlanmak adına, siyâsal karar süreçlerini almayı hızlandırmayı ve etkinleştirmeyi amaçlıyor. 15 Temmuz gerçekleşmiş olsaydı yaşanacak felâket bir tarafa; bu beş senelik sürece, bir iktidâr belirsizliği ve eski hantal sistem ile girmiş olsaydık, “işimiz Allah’a kaldı” diyerek dua etmekten başka bir şey gelmeyecekti elden.
Bu perspektiften bakıldığında Türk siyâsal kültüründe bir dengesizlik dikkât çekiyor. Bu dengesizlik bir bakıma CHP’nin de içinde bulunduğu duruma ışık tutuyor. AK Parti, bahsedilen sürecin ne kadar kritik olduğuna dikkât çekiyor. MHP de buna iştirak ediyor. Ama sıra muhalefete; özellikle de CHP’ye geldiğinde böyle bir algı ve değerlendirmenin paylaşılmadığını hemen görüyoruz. Bir lâhza, bunun müşterek bir algı olduğunu düşünelim; Türkiye için ne kadar faydalı olurdu… CHP’nin de bu sürecin ağırlığı ile mütenâsip bir kavrayışı, fikri, tespit ve telkini olurdu. Doğrusu, siyâset-ruh ilişkisine gereğinden fazla îtibâr edenlerden değilimdir. Somutlaştırdığım zaman “Yenikapı Ruhu” diye etiketlenen ve duygusallık içeren beklentinin de esasta siyâsal tarafların, durumun nezâketini kavramakta ve mes’uliyet almakta hemhizâ olması olduğunu değerlendiriyorum. Maalesef bu hayâta geçmedl. Bebek ölü doğdu. Sayın Kılıçdaroğlu bu firsatı değerlendiremedi. Hattâ şimdi anlıyorum ki değerlendirmek de istemedi. Sayın Kılıçdaroğlu’nun “AK Parti’nin 15 Temmuz’u” ve “Halkın 15 Temmuz’u“ arasında yaptığı akıllara zarar ayırım bu hususta noktayı koyduruyor…
Keşke böyle yapmasalardı… Belki de CHP’nin kendisini bulması ve yeniden siyâsal etkinlik kazanması da bu sûretle mümkün olabilirdi. Hayır; CHP, “dünyânın sıkışmasını”, “bölgesel alt üst oluşları” AK Parti’nin hatâları olarak görüyor. AK Parti giderse herşeyin kendiliğinden düzelme yoluna gireceğine inanıyor. Ne kadar yüzeysel bir bakış!..
CHP’nin bu siyâsetini içinde küçük hesapların yüzdüğü “mikroskopik siyâset” misâli olarak görüyorum. Küçük hesapların içinde yüzmek de bir varoluş tarzıdır. Çok sıkışırsanız bu hesaplara bir pertavsız tutar, onları sun’i olarak büyütürsünüz. CHP’nin âdetâ bir tiryakiliğe dönüştürdüğü “kurultay yapma tutkusunu” bu çerçevede değerlendiriyorum. Bir çoşku, bir vur patlasın, çal oynasın, bir tantana… Seçimler öncesi; birbirini doldurmak sûretiyle oluşturulan bir hava; “Bu sefer tamam gâliba” sanrısı… Sonra bildik tablolar; bildik hayâl kırıklıkları… Kızgınlıklar, köpürmeler, iç hesaplaşma ve kavgalar... Sonra gelsin trankilizan dozu yüksek yeni kurultay…
CHP’nin bir dünyâ okuması yok. Sayın Kılıçdaroğlu’nun da; ilk Kurultay’da kendisinin rakibi olacağı belli olan Sayın İnce’nin de yok… İçi boş konuşmalar yapıyorlar. Fark Sayın İnce’nin, Sayın Kılıçdaroğlu’ya göre nâtıkasının daha iyi olması.. Pekiyi bir Türkiye okumaları var mı? Mustafa Kemâl Atatürk’ün mirasçısı olduğunu iddia ediyorlar. Gerekçe?.. Altı Ok... İyi de bunlarda bir tereddüt mü var? Meselâ Cumhûriyetçilik ilkesi tehdit altında mı? Meselâ AK Parti monarşist mi? Saltanatı mı geri getirmek istiyor? Türkiye’de halkın kâhir ekseriyeti; belki de tamâmı Cumhûriyetçi... Devletçilik de tartışma konusu değil. “TeCe” küçümsemesiyle bu ilkeye burun kıvıranların oranı nedir ki? AK Parti “Tek Devlet” demiyor mu? Milliyetçilik konusunda bir sıkıntı var mı? AK Parti “Tek Millet”, “Tek vatan” demiyor mu? Lâiklik AK Parti’nin sâhiplendiği, hattâ Mısır’da İhvancıları “öyle olmamakla” eleştirdiği; eğer özümsemezlerse başaramayacaklarını telkin ettiği bir ilke değil mi? Hâl böyleyken Altı Ok dogmatizmi dışında bir şey söyleyememek nedir?.. Tabiî ki büyük bir kitlenin Cumhûriyet ve Mustafa Kemâl Atatürk’ün mirası ile esastan ve ilkesel seviyede bir sorunu olmadığını biliyorlar. Siyâsal kültürel kodlarla âlâkalı bir sorun yoksa, sorun hâline getirilen nedir? karşı çıktıkları bu kodların CHP hâricindeki yorumları... Bu kurucu kodların zamâna ve zemine bağlı olarak içlerinin farklı şekillerde doldurulabileceğini kabûl etmiyorlar. En küçük bir farklılığı “felâkete giden bir sapma” olarak değerlendiriyorlar. İstedikleri aslında hiç de demokratik değil. Hem kodlar onların olsun; hem de yazılımını kendileri yapsın istiyorlar.
Dogma dışarıya kapanmaktır... Belki bir nev’i savunma... Şikâyet edilen dış dünyâya kapıları kapatmak, başlangıçta bir iç serinliği sağlar... Ama zaman içinde serinleme, soğumaya dönüşür. Onun için dogmatik, dünyâya soğuk bakar... Bu soğuma, dünyâya dâir bir yargının yansıması olmaktan çok iç soğumasının tezâhürüdür… Ama bundan daha kötüsü var: dogmanın paylaşımı. Bunun ekolojik-kültürel etkileri olacaktır. Bir kere iklimi buzullaştıracağı âşikârdır. Dogmanın paylaşılması bir ortak eylemi gerektirir. Eylem bireysel kapanmalardan dışarıya ateş püskürmeye evrilir... Bu ateş dışarıya verilirken içerisi de buzhâneye döner… Bir süre sonra etraf “donuklardan” geçilmez. Donukluk, donukların çok defâ farkına vardığı bir şey değildir. Bu şumûllü gerçek, etraftakilerden bilinir ve husûsen başarısızlık durumlarında karşılıklı suçlamaların konusu olarak açığa çıkar. Geçici ateşler yakılır... Bu ateş etrafında çeşitli ritüeller tertip edilir. Kaybedilen iklimin geri kazanıldığı sanrısı yaratan ritüellerdir bunlar. Rahatlamanın ardından dogmaya geri dönülür... Süreç tam bir fâsit dâire olarak işler. Mahâret bu dâirenin dişlilerini gizli gizli yağlamak ve işletmek değil, esaslı bir kırılmayı göze alıp bizzat dogma ile yüzleşmek olsa gerekir...
Aklıma geldi, sormadan edemiyorum: Mustafa Kemâl Atatürk’ün en büyük kavgası dogmalara karşı verdiği kavga değil miydi?
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2021
29.04.2021
22.04.2021
4.06.2020
22.04.2019
4.02.2019
14.02.2019
11.02.2019
4.02.2019
28.01.2019