Vahap COŞKUN
PKK, Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleye başladığında bu kararını iki nedene dayandırıyordu: Biri, Cumhuriyet rejiminin kuruluşundan itibaren Kürt kimliğini inkâr etmesi, reddetmesi, baskılaması ve asimilasyona tabi tutmasıydı. Devlet, Kürtleri ve Kürtlüğü imhayı hedeflemişti. Bütün demokratik kanalları tıkamış, Kürtlere maruz kaldıkları haksızlıkları sonlandırmak için gayret sarf edebilecekleri meşru bir zemin bırakmamıştı. Kürtlerin sivil sahada mücadele yürütmelerinin imkânı yoktu. Ağır bir baskı ve zülüm rejimi hüküm sürüyordu, bunu kırmanın tek bir çaresi vardı ve o da silahtı. Siyaset ile mesafe alınabileceğini düşünenler boş bir hayalin peşinden koşanlardı. Silahın haricinde bu devleti yola getirebilecek herhangi etkili bir mekanizmadan bahsedilemezdi.
PKK’yi silaha yönelten diğer neden ise onun bağımsızlıkçı perspektifiydi. Buna göre, Cumhuriyeti bir işgalciydi. Birinci Dünya Savaşı’nın ertesinde oluşan dengelere bağlı olarak Kürdistan’ı işgal eden dört devletten biriydi. Devlet, Kürdistan’ı alabildiğine sömürmüş ve tarihi boyunca Kürtleri katletmekten geri durmamıştı. Türkiye, her tarafından zorbalık akan bir devletti, Kürtlerin onunla birlikte yaşamları düşünülemezdi. Federasyon ve özerklik gibi önerileri revizyonistler ve işbirlikçiler savunabilirdi. Özgürlük ancak Kürtlerin kendi devletlerini kurmaları durumunda gerçek olabilirdi. Hedef “bağımsız, birleşik, milli ve sosyalist bir Kürdistan” olmalıydı. Türkiye’nin buna hiçbir şekilde razı olmayacağı açıktı. Bu hedefe ancak silahla varılabilirdi; Bağımsız Kürdistan’a giden yolun taşları silahla döşenecekti. Bu itibarla silahlı mücadeleden başka bir alternatif kabul edilemezdi.
“Zorunlu ayrılık” düşüncesinden kopuş
Vakit geçtikçe çok şey değişti. Köprülerin altından çok sular aktı. Hem PKK’de, hem devlette ve hem de zemin ve şartlarda geniş çaplı dönüşümler yaşandı. PKK, zamanla bağımsızlığın peşinden koşmayı bıraktı. Bir süreç içerisinde oluştu bu. Yanılmıyorsam, ayrılmanın bir zorunluluk olmadığı Öcalan tarafından ilk olarak 1991’de Turkish Daily News’e yaptığı bir açıklamada dile getirilmişti. 1993’teki ilk ateşkesten sonra PKK içinde Türkiye’de birlikte yaşamanın koşullarının oluşturulabileceğine dair düşünce daha çok işlenmeye başlandı.
1999’da Öcalan’ın yakalanmasının ardından ise PKK, ayrılma ve bağımsız devlet kurma fikrini tamamen terk etti. Öcalan, cezaevinde ulus-devleti mahkûm eden bir teorik yaklaşım geliştirdi. Yeni bir Kürdistan kurup ulus-devletin tüm hastalıklarını bir de Kürtlere yaşatmaya gerek yoktu. Çözüm, yeni bir devlet kurmaktan değil, var olan devletteki eksiklikleri gidermekten ve hataları düzeltmekten geçiyordu. Cumhuriyet’i demokratikleştirmek lazımdı. Bu, hem Kürtlerin hakkına kavuşmasını sağlayacak, hem de bir bütün olarak ülkeyi daha demokratik ve müreffeh kılacaktı. PKK’nin Türkiye’den ayrılma gibi bir siyaseti yoktu. Artık ayrılıkçı bir hareket olmaktan çıkan PKK, Türkiye’nin bütünlüğünü savunuyor ve özerklik talep ediyordu.
Savaş koşullarının bitmesi
Geçen zaman zarfında değişim dalgası devlette de etkisini gösterdi. Asayiş tedbirleriyle bu işin altından kalkamayacağını gören devlet, katı inkâr ve ret politikasını bıraktı. Kürtlerin kimlik halklarının bir kısmını tanıdı. Siyaset imkânları çoğaldı. Bedeli çok ağır olsa da Kürtlerin siyasi sahada hatırı sayılır kazanımları oldu. Yerel yönetimlerde iktidara gelindi. Ulusal parlamentoda güçlü bir grupla temsil hakkı elde edildi. Kürt meselesinin siyasetle hallini mümkün kılacak bir vasata ulaşıldı.
2013 Newroz’unda Öcalan, ülkedeki bu değişimin silahlı mücadeleyi tükettiğinin altını çizdi. Öcalan’a göre, Türkiye’nin anti-demokratik ve anti-özgürlükçü yapısı nedeniyle PKK kuruluş döneminde silahlı mücadele vermek zorunda kalmıştı. Silahlı mücadele elbette boşa gitmemişti, ama artık mücadeleyi silahtan kurtarıp demokratik bir kulvara taşımak icap ediyordu. Zira Türkiye’de demokratik alanın genişlemişti ve silah miadını doldurmuştu.
Sadece Öcalan değildi bunu söyleyen, Kandil’deki PKK’li yöneticiler de aynı kanıdaydılar. Mesela, Şubat 201bir HDP heyeti Kandil’e gitti. Heyettekiler, Kandil’den iki mesajla döndüler: Evvelâ, Kandil, Öcalan’ın çözüm çerçevesine sadıktı. Ve saniyen, Kandil’e göre de Türkiye’de silahlı mücadele dönemi kapanmıştı. Nitekim bir süre sonra Kandil, bu düşüncesini bir heyet aracılığıyla değil doğrudan verme ihtiyacı hissetti. Mart 2015’te Amberin Zaman’a konuşan Cemil Bayık “Türkiye’de savaşmamızı gerektiren koşullar kalmadı” diyerek silahın devrinin bittiğini ilan etti.
“Barış talep eden”
Öcalan, 2015 Newroz’unda silaha bir son verilmesinin gerekliliğini bir kez daha vurguladı. PKK hareketinin kırk yıllık mücadelesi acılarla dolu geçmiş ve Kürt halkına birçok fayda sağlamıştı. Lakin hareket artık aynen sürdürülemez bir aşamaya gelmişti. Dönemin ruhu siyasetten ve barıştan yanaydı.“Tarih ve halklarımız bizden dönemin ruhuna uygun demokratik bir çözümü ve barışı” talep etmekte” idi. Bu nedenle PKK, bir silahsızlanma kongresi toplamalı ve Türkiye’ye karşı verdiği silahlı mücadeleye bir nokta koymalıydı.
Şimdi, elimizdeki verileri bir kez daha hatırlayalım: Bir, PKK bağımsız bir Kürdistan’ı değil, Türkiye’nin sınırlarına herhangi bir halel getirmeyen bir özerkliği istiyor. Keza PKK, sadece Kürtlerin halklarının teslimini değil, aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesini öngören bir siyaset izlediğini belirtiyor.
İki, Türkiye’de siyasetin yolları açık. Siyasi statüye ilişkin federasyon ve bağımsızlık dâhil olmak üzere dile getirilemeyen hiçbir talep yok. Siyasi aktörler, herhangi bir konudaki fikirlerini kamuoyuna iletmek ve onların desteğini almak için elverişli vasıtalara sahipler. BU noktada PKK, diğer Kürt hareketleriyle kıyaslanamayacak derecede, büyük bir kuvvete sahip.
Ve üç, PKK de Türkiye’de mücadele yürütmek için silahın icap etmediğini kabulleniyor. Silah ile belli bir merhaleye gelindiğini ama şartların değişmesine paralel olarak mücadele yönteminin de değişmesi gerektiğini kabulleniyor. Ayrıca PKK, silah ile mutlak bir sonuca ulaşmayacağını da gayet iyi biliyor.
Kanlı uzatma
Öyleyse halen silahlı mücadele vermenin anlamı nedir? PKK’nin taleplerinin silah kullanmayı kaçınılmaz kılan bir boyutu var mıdır? Mesela “özerklik”e ulaşmanın doğru metodu silah mıdır? Özyönetim için elde silahla dolaşmak mı, yoksa 80 milletvekili ile parlamentoda ve 100’den fazla belediye ile yerelde çalışmak mı daha doğrudur? Eli federasyondan ve/veya bağımsızlıktan açanlar siyasi arenada mücadele ederken, Türkiyelileşme ve Türkiye’yle bütünleşme iddiasında olanların silaha başvurmasında bir gariplik yok mudur? Eğer dert ve gaye Türkiye’nin demokratikleşmesi ise, bunun için neden Kürt gençleri ölüme gönderilir? Siyaseten ve ahlaken bu tolere edilebilir mi? Savaşın, çatışmanın ve silahın bugün Kürtlere bir yararı dokunabilir mi? Savaşın Kürtlere kaybettirdiğini görmek çok mu zor? …
Soruları çoğaltmak mümkün. Ama nerden tutarsanız tutun, nereden bakarsanız bakın, silahın vadesi doldu. Bu yönde edilen laflar hiç edilmemiş gibi davranılmaz. Birtakım gerekçelerin arkasına sığınılarak bu gerçek değiştirilemez. Uzatmanın ne manası var, ne de faydası. Bu nedenle hepimize kaybettiren bu kanlı uzatmaya hemen son verilmeli ve siyaset dönülmeli. Uzun ve meşakkatli olabilir ama demokratik siyasettin dışında bizi çıkışa götürecek başka bir yol yok.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025