Vahap COŞKUN
Anayasa değişikliği maratonunun Meclis etabı bitti. 18 maddeden oluşan teklif 339 oyla kabul edildi. Cumhurbaşkanının onayından sonra teklif halkoyuna sunulmak üzere Resmi Gazete’de yayınlanacak. Altmış gün içinde referandum yapılacak. Dolayısıyla, onayın gerçekleşeceği sürece bağlı olarak, muhtemelen Nisan ayının ilk yarısında sandık halkın önüne gelecek.
Şahsi kanım o ki, hâlihazırda ne “evet” çantada keklik ne de “hayır.” Elbette daha şimdiden oyunun rengi belli olanlar var. Hattâ teklife içeriğinden bağımsız bir şekilde “evet” ya da “hayır” diyeceklerin toplumun ağırlıklı kesimini oluşturduklarını söylemek de mümkün. Bir taraf, teklifte ne yazıldığına bakmadan “bunlardan bize zarar gelmez” diyecek; diğer taraf da aynı şekilde “bunlardan bize yarar gelmez” diyerek teklifin karşısında duracak. Halk oylaması kendi sathı mailinde ilerledikçe tarafların tavrı daha da keskinleşecek.
Lâkin bu kemikleşmiş tabanların dışında, kafası karışık ve her iki tarafa da meyledebilecek hatırı sayılır miktarda insan da var. Ve sanırım önceki seçimlerde AKP ve MHP’ye oy vermiş olanların arasında kafa karışıklığı ve ortada durma hali daha fazla. Neticeyi de onlar belirleyecek. Onları ikna edebilme becerisini gösteren taraf sandıktan mutlu çıkacak.
“Yeni Türkiye’yi kurmak”
Meclis görüşmeleri, teklifin sahibi ve destekleyicisi olan AKP ve MHP’nin iki yönlü bir strateji izleyeceğini gösterdi. Kabul cephesi bir taraftan teklife karşı olanların ileri sürdüğü itirazları çürütmeye çalışacak. İtirazların kitlelerin kafasında soru işaretleri oluşturmasına mani olmak isteyecek. Diğer taraftan temel noktalara dikkat çeken, akılda kalan ve olumlu çağrışımlar içeren bir “evet” kampanyası yürütecek.
Bu meyanda AKP ve MHP, koalisyonlara son vermek, iktidarın devamlılığını sağlamak, hızlı ve etkin bir yönetim yapısı kurmak, siyasi ve ekonomik istikrarı kalıcı kılmak, idarenin her katmanında halkı söz sahibi yapmak, her tür vesayeti ortadan kaldırmak, “yeni Türkiye”yi kurmak gibi argümanlarla halkın kapısını çalacak. Kendini değişimci, yenilikçi ve inşa edici safa yerleştirecek; karşı bloku statükoculukla ve eski Türkiye savunuculuğuyla kodlayacak.
Tavan yapmış agresiflik
Red cephesi ise buna karşı “sert muhalefet” yapmak niyetinde. Kafalarındaki sertlik, öncelikle eylemde kendini belli ediyor. Mecliste yaşananlar bunu teyidi niteliğinde. Kadın ya da erkek fark etmeksizin, vekillerin karşılıklı saç baş yolduğu, boğaz boğaza geldiği, birbirlerine etmedik laf bırakmadığı görüldü. Kendini kürsüye kelepçeleyene de tanık olundu, arbede sırasında kolundan bacağından yaralanıp hastaneye düşene de.
Peki, bu hadiselerden ne çıkar? Değişiklikten yana olanlara mı yarar, yoksa değişikliği kabul etmeyenlere mi?
Bana göre bu, yanlış bir muhalefet çizgisi. İki açıdan. İlki, anayasa değişikliğini derinliğine konuşma imkânını ortadan kaldırması. Eğer muhalefet halka sunulacak metnin kötü olduğu kanaatindeyse, metni sürekli tartışmaya açık tutmalı. Çünkü ancak bu sayede, metindeki kötülüğü fâş edebilir ve metni savunma babında dile getirilen (Atatürk dönemi anayasalarını dönüyoruz, vb) bazı tezlerin ipliğini pazara çıkarabilir. Oysa kavgaya, döğüşe, küfüre abanıldığında söz rafa kalkar; kimsede anayasa münakaşası yapmak iştahı kalmaz.
Kimliğe yönelme
İkincisi, gerilim yükseldikçe siyaset kimlik zemininde işlemeye başlar. İçinde yer aldığı kesimin tasarrufları konusunda mütereddit olanlar bile, kendilerine yönelik bir saldırı yapıldığı izlenimi edindiklerinde, itirazî kayıtlarını bir kenara koyar. Böyle bir durumda artık önerinin doğruluğu veya yanlışlığı tali bir mesele haline gelir. O da en iyi ihtimalle! İnsanlar kimliklerine dönük bir tehdit algıladıklarında, tercihlerini -- önlerinde duran bir teklifin ne getirip ne götürdüğüne bakarak değil -- teklifin kimler tarafından sahiplenildiğine bakarak şekillendirir.
Tansiyonu yüksek Meclis kavgalarının bilhassa AKP’nin muhafazakâr orta sınıfında böyle bir duyguyu tetiklediği kanısındayım. Topyekûn bir kuşatma altına alınmak istendikleri hissiyatını kuvvetlendirdi. Anayasa teklifine dair mahalle içi eleştiriler daha kısık sesle ifade edilir oldu. Eleştiride ısrar edenlerin üzerine daha fazla gidilmeye başlandı. “Şimdi yanlışları söylemenin sırası değil, bak her taraftan saldırıyorlar” denilerek tahkimat duvarı yükseltildi. Böylece anayasa taslağı hakkında içleri rahat olmayanların tercihlerini değiştirme olasılığı, Meclis görüşmeleri öncesine nispetle düşüşe geçti.
Sertlik, muhalefetin tabanında bir kenetlenme yaratabilir tabii. Eğer bununla iktifa edilecekse sorun yok. Fakat hedef halk oylamasından galip çıkmaksa, bu, AKP ve MHP tabanındaki kararı netleşmemiş olanlara seslenmeyi, onlara değecek bir söz üretmeyi gerekli kılıyor. Bunun yolu ise daha sert ve daha slogancı olmaktan değil, daha mutedil ve daha yaratıcı olmaktan geçiyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025