Yasin AKTAY
Malum, tarihi hiçbir zaman yaşandığı dönemin şartlarına giderek, onu yaşayanların hissettiklerini hissederek, anladıklarını anlayarak anlama şansımız yok. Her geçmiş okuması bugün o geçmişin bir tarafına ilgi duymamızı sağlayan gelişmeler veya ilgilerin etkisi altında yapılır. O yüzden tarih genellikle geçmişin aydınlatılmasıyla ilgili olmaktan ziyade günümüzün kavgalarıyla ilgilidir. Devam eden bir kavgada taraflar kullanabilecekleri her malzemeyi kullanırken bundan geçmiş defterler de nasibini alır. Müflis tüccarların geçmiş defterlere müracaatı, tarih yazımı için çok önemli bir malzeme olmuştur her zaman.
Fiilen yaşamadığımız olayların tarihini yaparken durum, kuşkusuz çok daha vahimdir. Tarihsel olaylar bugünün kimlikleri için simgesel anlamlar kazanmıştır ve olayın aydınlatılmasıyla kimsenin ilgilenecek hali yoktur. Yapılabilen tek şey simge kavgasının tarihe yansıtılmasından ibarettir. Tarih o yüzden çoğu zaman ideolojinin en yoğun gerçekleşme ve uygulama alanıdır. Milli Eğitim müfredatının en sorunlu alanını da tarih dersleri ve müfredatları oluşturuyor ki, şimdi konumuz bu değil.
Fiilen yaşamadığımız olayların tarihiyle ilgili durum bu, ama tarihin bir de fiilen yaşadığımız kısmı vardır. "Yakın tarih" diyoruz ona. Birbirimizin yüzüne bakarken hatırlamaktan geri duramadığımız, yakın geçmişimizde birbirimize yaptıklarımızla ilgili yakın tarihten bahsediyoruz. O tarih bile her zaman yaşanmış olduğu şekliyle hatırlanmaz, hatırlanamaz. Olayın bütün failleri ve tanıkları hayattadır, yaşıyordur, ama dönüp o olayları hatırlamaya veya hatırlatmaya birileri can atarken başka birileri olayı unutmanın ve unutturmanın derdine düşer. O olaylarla ilgili hafıza da her gün değişen ve gelişen olayların eşliğinde, değişen konumlarımıza bağlı olarak sürekli değişir.
Sesi şu veya bu nedenle daha gür çıkanlar her şeyin kendi istedikleri gibi hatırlanmasını hâlâ sağlamaya devam edebiliyordur. Ama ya iklim değişmişse, işte o zaman hatırladığımız şeyler bile değişmeye başlar. Hatırlarken övündüğümüz veya üzüldüğümüz, gurur veya nedamet duyduğumuz şeyler de değişir. Hatırlayanlar da değişir, unutanlar veya unutmak isteyenler de...
28 Şubat'ta yaşananlara dair daha birkaç yıl öncesine kadar gururla bahsedilen olaylar bir anda örtbas edilmesi gereken kabahatler kapsamında görülmeye başlanmıştır. Çünkü iklim değişmiştir ve değişen iklimle birlikte hafıza da kaçınılmaz olarak değişmektedir.
28 Şubat'ta kendi yaptıklarını, o esnada nerede durduğunu, nasıl bir suç ortaklığı yaptığını unutup bir anda bu sürecin sonucunda kimin kârlı çıktığına bakmayı akıl etmek bir teselli arayışıdır bir yanıyla. Sürecin vaat ettiği iktidar vehmine kapılıp kendinden geçercesine suç ortaklığına gark olanların sürecin sonunda hafızalarının "keşke" ile başlayan cümlelerle başka türlü kurulması evrensel bir insani durumdur, ama genellikle fayda vermez.
Hele dönüp bu işten kimin kârlı çıktığından hareketle fail değerlendirmesine girmek, tamahkâr müflisin çaresiz teselli arayışından başka bir şey değil.
Bunun bir örneğini 27 Nisan değerlendirmesinde daha önce Kılıçdaroğlu yapmıştı. O sürece verdiği aşırı iştahlı desteğe bakmaksızın sonucunda AK Parti'nin iktidara gelişinden hareketle bütün bu süreci bir Erdoğan-Büyükanıt ortak komplosuna bağlamıştı Kılıçdaroğlu. Doğal olarak kötü bir şaka gibi gelmişti bu.
Şimdi ise AK Parti'nin iktidara gelişini topyekûn 28 Şubat'ın hedeflediği bir sonuç olarak açıklıyor. Üstelik bu sefer yalnız da değil. Bir anda Kılıçdaroğlu'ndan Demirtaş'a, Bahçeli'den diğerlerine herkes, kendileri 28 Şubat sürecinde nerede durduklarına bakmaksızın, Erbakancı kesilmişler. 28 Şubat'ı kötülemekle kalmıyorlar onun asıl büyük kötülüğünün AK Parti iktidarını planlamak olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.
Bugün 28 Şubat'la ilgili bütün detayların bir bir ortaya döküldüğü bir ortamda bu açıklamalar gülünüp geçilecek gibi değil. Şu basit ama alabildiğine evrensel gerçeği unutmalarını sağlayan şeyin ne olduğunu merak ediyoruz tabi:
"Her cinayetin, katilinin işine yarayacağı ve sonucunda katilini abat edeceğinin garantisini kim vermiş?"
Kusursuz planlanmış bile olsa, büyük kazançlar elde etme gayesiyle de olsa, bütün cinayetler, hırsızlıklar, cürümler, yakalandıkları takdirde faillerinin bütün hesaplarını altüst eder.
Kendi cinayet teşebbüsünün sorumluluğunu yok edemediği hedefine atmak sadece bir hafıza meselesi midir? Keşke öyle olsaydı, sanırım sorun bundan da daha vahim.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.06.2020
6.01.2019
16.10.2019
14.10.2019
9.09.2019
8.07.2019
8.07.2019
22.04.2019
1.02.2019
25.02.2019