Yıldıray OĞUR
Bundan 12 yıl önce Türkiye’nin her yeri kazılıyor ve üzerinde insanların oturduğu evlerin altından domuz bağıyla bağlanmış insan cesetleri çıkarılıyordu. O gün herhangi birine Hizbullah’ın bir süre sonra silah bırakacağını, sonra sivilleşeceğini, en sonunda parti kurup seçimlere gireceğini söyleseniz herhalde ancak iyi niyetinizin apoloji mi salaklık mı olduğu arasında bir kararsızlık yaşanırdı.
Ama tam da öyle oldu. Hizbullah önce silahlı mücadeleye son verdi. Sonra Mustazaf-Der adı altında sivil toplum alanına geçti. Bu arada ilginç bir şekilde belki de devletle bir çeşit Oslo müzakereleri sonucunda Hizbullah tutukluları tahliye edildi. PKK’nın siyasileşmesine, bunun için her tülü görüşmeye, affa sıcak bakanlar Hizbullah’ın bu 10 yıllık sivilleşme macerasına pek itibar etmediler ama sonunda Hizbullah muhtemelen bir sonraki seçimlerde Meclis’e bağımsız adayları girecek bir parti kurdu. Hür Dava Partisi’nin adı neredeyse kısaltması için seçilmiş gibi: Hüda-Par. Hüda yani Xweda ya da Xuda. Kürtçe Tanrı, Rab demek. Yani Hüda-Par aslında Allah’ın Partisi demek olan Hizbullah’ın zekice bulunmuş resmî tercümesi.
Hizbullah gibi bir hareket silahlı mücadeleden vazgeçip, yoluna bir siyasi parti olarak devam etmeye karar verirken, ondan tırnak için de “daha modern”, siyaset bilen, dünyayı takip eden PKK’nın silahlı mücadelesi de sona doğru yaklaşıyor.
Tabii bu iyimser analizler, “Kürtler koptu gidiyor”, “AKP milliyetçiliğe oynuyor”, “bu son kuşak, yoksa savaş geliyor”, “bu (bazen idam, bazen açlık grevi bazen dokunulmazlık olarak değişiyor) olursa kıyamet kopar”lar kadar itibarlı değil. Meşrebine, nüfus kâğıdındaki doğum hanesine göre cahş, hain, ajan, apolojist, salakça iyi niyetli, kandırılmış yapabiliyor insanı.
Ama bazen bu ışığı bir lapsus vesilesiyle bir PKK liderinde bile görebiliyorsunuz. Geçen hafta Aslı Aydıntaşbaş’a konuşan KCK’nın tepe yöneticilerinden Zübeyr Aydar bir ara şöyle demiş: “Zaten silahlı gruplar devreye girmeseydi, Esad çoktan yıkılmış olacaktı. Günde 500 bin kişinin katıldığı gösterilere daha fazla dayanamazdı.”
Aydar’ın daha birkaç ay öncesine kadar Türkiye’ye karşı hakları için Devrimci Halk Savaşı ilan etmiş bir örgütün liderlerinden biri olduğuna inanmak zor.
Önce idam isteyen, o olmadı açlık grevindekilerle dalga geçen son olarak da BDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldırmak isteyen “kötü kalpli” Erdoğan’a rağmen Öcalan da apolojinin isim babası gibi konuşmayı sürdürüyor nedense.
Akşam gazetesinden Helin Alp, İmralı’da kardeşi Öcalan’la görüşüp açlık grevini bitiren mesajı getiren Mehmet Öcalan’la konuşmuş. Mehmet Öcalan, kardeşinin o görüşmede söylediği ama nedense bugüne kadar kamuoyuna açıklamadığı çok önemli bir mesajını ilk kez ona açıklamış:
“Görüşme süremiz fazla değildi. Buna rağmen açlık grevi dışında çok önemli bir konuya daha değindi. Bunu ilk kez şimdi açıklıyorum. Ağabeyim 15-20 gün içinde yeni bir açılım olabileceğini söyledi ve 'devlet oyalama taktiği uygulamazsa ve derin güçler sabote etmezse, bu açılımdan netice alınabilir.”
Birdenbire hızlıca Meclis’e gelen, tartışmaya açılan, kimisi kanunlaşan kimisi görüşülen Büyükşehir Yasası, Kürtçe savunma, Kürtçe Anadil’de kamu hizmeti, anayasadaki vatandaşlık maddesi, valileri halk seçsin önerileri ve son olarak terör suçuna şiddete karışma şartı getiren 4. Yargı Paketi’nin sebebi hikmeti bu olsa gerek.
Peki, ya dokunulmazlıklar neden kaldırılıyor o hâlde?
Öcalan’ın çözüm takvimi vermesiyle Erdoğan’ın dokunulmazlık konusundaki şahinleşmesi arasındaki derin çelişkiyi en iyi Taraf’ta Kurtuluş Tayiz analiz etti:
“Başbakan Kürt hareketinin siyasi kontrolünü tekelinde tutan Kandil’i zayıflatmak, Öcalan’ı ise güçlendirmek peşinde. Bunun için de BDP içerisinde Kandil’den yana isimleri devre dışı bırakmak istiyor.”
Dokunulmazlıklar konusu AKP’nin kapalı grup toplantısında Erdoğan’ın verdiği mesajlara bakılırsa iki ay ertelenecek. Taraf’ta Arzu Yıldız’ın haberine göre, Ankara Cumhuriyet Savcılığı, BDP’nin “silahlının” çağrısı bile yapmış, “Çılgın Kürt” vekillerinden Özdal Üçer, Bengi Yıldız, Sabahat Tuncel ve Gültan Kışanak hakkında PKK propagandası yapmaktan açılan soruşturmada 3. Yargı Paketi’nin 53/52. maddesi uyarınca üç yıl erteleme kararı verdi. 4. Yargı Paketi’ndeki terör suçuna şiddet şartı getiren düzenleme bu iki ay içinde Meclis’ten geçerse “dokunulabilir” BDP’lilerin bile yargılamasının hiçbir hukuki zemini ortada kalmayacak.
Böyle de olmak zorunda.
Çünkü bu coğrafyada Kürtler, 100 yıl sonra tarihte ilk kez Türklerle hem de bu kez kendi adlarıyla yan yana geliyor.
Öcalan’ın son görüşmede verdiği “Suriye Kürtleri için sadece altı ili ele geçirmekle Suriye'deki sorunu çözemezler” mesajından sonra Suriye’de PYD, hem Barzanici Kürtlerle hem de muhaliflerle anlaştı ve Esed’e karşı safını seçti. Geçen hafta Barzani’nin eğittiği Suriyeli Kürt taburlar da Kamışlı’ya yerleşti.
Maliki karşısında da Türkiye ve PKK Barzani’nin tarafında yan yana duruyor. PKK, “bir peşmergenin kanı akarsa Kerkük’te Maliki’nin askerlerine saldıracağın” bile açıkladı. Yani bir savaş çıksa Türkiye ve PKK aynı cephede savaşacak neredeyse.
“Kürtlerle Türkler, geniş demokratik bir ittifak kurmalıdır bu bölgede. O zaman 1500’lerin, Osmanlı’nın Ortadoğu’ya açıldığı dönemi anımsatır. Türk-Kürt ittifakı Türkiye’yi bu bölgede lider konumuna çıkarır” diyenin bir neo-Osmanlıcı AKP’li dış politika analisti değil de PKK liderlerinden Zübeyr Aydar olduğuna inanmak zor.
Şimdi top PKK’nın ayağında. PKK’dan beklenen hükümetin son adımları sonrası silahlı mücadeleye son verdiğini açıklaması. Ne daha fazlası ne de daha azı. Ne ateşkes ilan etmesi ne de silahları teslim etmesi.
Yüksek bir beklenti değil bu. Yer altına domuz bağıyla adam gömen Hizbullah’ın yaptığını 10 yıl sonra yapması isteniyor PKK’dan.
“Devlet oyalama taktiği uygulamazsa ve derin güçler sabote etmezse, bu açılımdan netice alınabilir.”
Tabii 21 aralıkta kıyamet kopmazsa.
Not: Bir kitap çalışması için aralık sonuna kadar yazılara bir ara veriyorum.
Baştan söyleyeyim: Ne baskı, ne mobbing, ne de sansür bu, şöyle diyelim: Yıllık iznimin bir bölümünü kullanıyorum. Yeni yılda görüşürüz, tabii arada kıyamet kopmazsa...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025