Zeki ALPTEKİN
Enerji Sorunu açısından Potansiyeller ve Olanaklar üzerine kısa bir analiz
İnsanların kendi ihtiyaçlarından fazlasını üretmeye ve güdüsel olarak sürekli yaşam koşullarını iyileştirmeye başlamasından beri; diğer bir ifade ile sınıflı toplumların ortaya çıkışından itibaren, enerjiye duyulan ihtiyaç da arttı. Başlangıçta üretimde kullanılan öncelikli enerji kaynakları canlı varlıklar, odun (ateş), su ve rüzgar iken, Avrupa’daki burjuva devrimleri ve endüstriyel devrim ile birlikte enerji üretiminde fosil kaynaklar ağırlıkla öne çıktılar. Buna, 20. yüzyılın başlarından itibaren, yaygınlaşan baraj bağlantılı Hidroelektrik Santraller (HES) eklendi. II. dünya savaşından sonra ise, giderekten moda haline gelen “atomun parçalanması” tekniğine dayalı atom santralleri öne çıktı. Gelişen dünya nüfusu ile birlikte uzun vadede beklenen (yada olması gereken) %3,5’luk genel ekonomik büyüme, dünya klimasını tehdit eden karbon salınımının kontrol altına alınması zorunluluğu ve kimi ülkelerin enerji konusunda dışarıya bağımlılıklarını azaltma çabaları, geçtigimiz yüzyılın ikinci yarısından itibaren insanlığı enerjı kaynaklarını çeşitlendirmek üzerine yeni kaynaklar aramaya, yaratmaya yöneltti. Bu nedenle 20. yüzyıl sonlarından itibaren yeni, ekonomik ve ekolojik açıdan dikkat çeken yenilenebilir enerji üretim kaynakları önem kazanmaya başladı.
Dünyada enerji ediniminin giderek çeşitlenmesine karşın, klasik biçimde fosil kaynaklardan enerji kullanımı henüz daha ağırlığını devam ettirmektedir. 2009 yılı itibarı ile dünyada elektrik üretiminde kömürün payı yaklaşık %40 civarında olup kaynaklar bazında dünyada birincil enerji tüketimi 2010 yılı itibarı ile aşağıdaki şekilde gerçekleşmiştir:[1]
|
Gaz |
%23,8 |
|
Petrol |
%33,6 |
|
Nükleer |
%5,5 |
|
Kömür |
%29,6 |
|
Hidro |
%6,6 |
|
Diğer Yenilenebilir |
%1,0 |
Buna karşılık BP’nin (British Petrolium) yıllık yayınladığı raporlarda fosil enerji kaynakları rezervlerinin ömürünü petrol için 54 yıl, doğal gaz için 64 yıl, kömür içinse 112 yıl olarak belirlemekte.[2]
Öte yandan fosil kaynaklarla enerji ediniminin ekolojiyi olumsuz etkilemesi ve bir dizi endüstriyel gelişmenin getirdiği (çevresel) sorunlar, insanlığın önüne Sürdürülebilir Gelişme (sustainable development)gibi bir sorunu koydu. İlk defa 1987 yılında Birleşmiş Milletler “Dünya Çevre ve Gelişim Komisyonu” tarafından yayınlanan “Ortak Geleceğimiz” adlı raporda kullanılan bu deyim, çevrenin ve doğal kaynakların savurganlığa yol açamayacak biçimde akılcı yöntemlerle ve geleceği de gözeterek kullanılması ilkesinden vazgeçmeden ekonomik gelişmenin sağlanmasını amaçlayan çevreci dünya görüşünü ifade ediyor.
Literatürde 3 E harmonisi olarak da dile getirilen bu gerçek, Enerji (enerji güvenliği)-Ekoloji (çevrenin korunması)-Ekonomi (ekonomik büyüme) üçlüsününün uyumu perspektifinde birincil enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve enerjinin rasyonel kullanımı (verimlilik ve tasarruf) yolu ile yüzyılımız çevre sorunu olan CO2 salınımının azaltmasına katkıyı gözetiyor.[3] Özellikle bu noktada “yenilenebilir enerjiler”in önemi ortaya çıkıyor.
Dünyada enerji sorunu
Bugün 7 milyarı aşan dünya nüfusu, Birleşmiş Milletlerin (BM) verilerine göre 2050 yılında 10 milyarı bulacak. Uzun vadede dünya ölçeğinde tahmin edilen ekonomik büyüme ise %3,5 olarak tahmin ediliyor. Bu gelişmeler, yeryüzünde giderek artan şekilde sanayileşme ve kentleşmeyi, dolayısı ile yeryüzündeki doğal kaynaklara ve enerjiye olan talebi daha da artırıyor.[4] Güncel enerji politikalarının devam ettirildiği varsayıldığında, 2035 yılında dünya enerji talebinin (yıllık ortalama %1,5 artışla) 2010 yılına göre %46,7 daha fazla olacağına işaret ediliyor. Burada ABD ve Avrupa Birliğinin (AB) yanında özellikle Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin öne çıkacağını belirtelim. Tüm bu gelişmeler enerji sektöründe ve politikalarında değişimleri, devasa ekonomik yatırımları beraberinde getiriyor. Uluslararası Enerji Ajansı (WEO) tarafından hazırlanan senaryolara göre mevcut enerji politikalarının devamı temelinde 2010 yılındaki 21,408 Twh*) civarındaki dünya elektrik üretiminin, enerjiye olan talep artışı nedeniyle 2035 yılında 40,364 TWh’ya yükselmesi, 2012-2035 yılları arası enerji sektöründe yapılacak olan 37,4 trilyon dolarlık yatırımı beraberinde getiriyor.[5]
Yukardaki rakamların -her ne kadar tartışmaya açık olsa da- dünyanın belli yerlerinde hala varlığını sürdüren açlık ve fakirlik olgusunun tamamen yeryüzünden silinmesi açısından önem taşıdığını ifade edelim. Bu olguların, sadece ekonomik zenginliğin paylaşımı sorunu değil, öncelikle ekonomik zenginliğin üretilmesi sorunu da olduğunu belirtelim. Afrika’nın açlığın hüküm sürdüğü kimi ülkelerinin dünya ekonomisinden de facto “bağımsız” olduğu, yani her türlü gelişme şansından bağımsız olduğunu gerçeği bu bağlamda göz önünde bulundurulmalıdır.
Türkiye’nin de aralarında olduğu “gelişmekte olan ülkelerde” görülen göreceli büyük ekonomik gelişmeler nedeniyle, buralarda enerji ve elektriğe olan talep daha da fazladır. Buna ilişkin en bariz ekonomik parametrelerden biri olan Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın ve kişi başına gelirin artması ile yaşam standardları yükselmekte, bu ise her açıdan tüketimi tetiklemekte, tüm bunların sonucunda da üretim ve enerjiye olan talebi artırmaktadır. Aşağıdaki tablo günümüze kıyasla 2035 yılı dünyasındaki olası kaynaklara göre elektrik üretiminin üç değişik senaryo bazındaki tahminleri içeriyor:
|
YILLAR
|
|
1990 |
2010 |
2035 Yeni Politikalar |
2035 Mevcut Politikalar |
2035 450 Senaryoları |
|
|
Kömür |
TWh |
4.425 |
8.118 |
12.035 |
16.932 |
4.797 |
|
|
|
% |
37 |
41 |
33 |
43 |
15 |
|
|
Petrol |
TWh |
1.337 |
1.027 |
533 |
591 |
360 |
|
|
|
% |
11 |
5 |
1 |
2 |
1 |
|
|
Doğalgaz |
TWh |
1.727 |
4.299 |
7.923 |
8.653 |
5.608 |
|
|
|
% |
15 |
21 |
22 |
22 |
17 |
|
|
Nükleer |
TWh |
2.013 |
2.697 |
4.658 |
4.053 |
6.396 |
|
|
|
% |
17 |
13 |
13 |
10 |
20 |
|
|
Hidrolik |
TWh |
2.144 |
3.252 |
5.518 |
5.144 |
6.052 |
|
|
|
% |
18 |
16 |
15 |
13 |
19 |
|
|
Odun, çöp, vb. |
TWh |
131 |
288 |
1.497 |
1.150 |
2.025 |
|
|
|
% |
1 |
1 |
4 |
3 |
6 |
|
|
Rüzgar |
TWh |
4 |
273 |
2.703 |
2.005 |
4.320 |
|
|
|
% |
|
1 |
7 |
5 |
13 |
|
|
Jeotermal, Dalga |
TWh |
36 |
89 |
1.382 |
840 |
2.666 |
|
|
Güneş, CSP |
% |
|
|
4 |
2 |
8 |
|
|
Toplam Üretim |
|
11.819 |
20.043 |
36.250 |
39.368 |
32.224 |
|
|
Kaynak: Word Energy Outlook IEA 2011, Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi• Enerji Raporu 2011, Ankara, S. 24 |
|
||||||
Yukardaki tabloya göre „Mevcut politikalarda“ özetle şimdiye kadarki politikaların devamının öngörüldüğünü (ki bu 2035 yılı itibarıyle dünyada %45 fosil kaynaklar, %23 yenilenebilir ve %10 nükleer enerji kaynaklarına talep olması demek), bunun „yeni politikalar“ itibarı ile %34 fosil kaynaklar, %30 yenilenebilir ve %13 nükleer enerji kaynaklarına talep şeklinde, „450 enerji senaryosuna“[6]göre ise %16 fosil kaynaklar, %46 yenilenebilir ve %20 nükleer enerji kaynakların talep şeklinde oluşacağı tahmin ediliyor. Burada dikkati çeken, „yeni“ yada „mevcut politikalar“ın uygulanması durumunda 2035 yılında fosil ve nükleer kaynaklardan enerji üretiminin bugünlere göre hissedilir ağırlıkta ve aynı yada daha yukarı düzeyede kalmasına karşılık, „450 enerji senaryosun“da nükleer ve yenilenebilir enerji payının fosil enerji kaynaklarının payının aleyhine açıkça artması.
Bu noktada 2010 yılında oluşturduğu Energy Concept ile, 21. yüzyılın ortalarında enerji ihtiyacını tamamen yenilenebilir kaynaklardan karşılamak isteyen Almanya’nın yanında, yüzyılın sonlarına doğru Amerika Birleşik Devletleri’nde de %100 yenilenebilir enerjiye geçiş için kayda değer planlamalar yapıldığını belirtelim. Bu bağlamda gelecekte, gelişmiş ülkelerde nükleer santrallerden elde edilen elektrik miktarının giderek azalırken, yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerjinin buna paralel olarak artacağını, Çin, Rusya ve Hindistan gibi ülkelerin ise, tam tersine, nükleer kaynaklardan enerji üretiminde başı çekeceğinin tahmin ediliyor.[7]
2. Türkiye’de enerji sorunu
Yukarda sayılarla ifade ettiğimiz olgular, Türkiye örneğinde 2011’de 230,3 milyon MWh olan elektrik tüketiminin 2021 yılında (yüksek talep senaryosuna göre) 467,26 milyon MWh’a ulaşacağı, böylelikle Türkiye’de elektrik tüketiminde orta vadede her yıl %6,5-7,5 arası artış olacağı tahminlerinde somutlanıyor.[8] 2023’de dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri olmak üzere 10 bin Dolar olan kişi başına milli geliri 25 bin Dolara, ihracatı ise 500 milyar Dolara çıkarma hedefindeki Türkiye’de bunu destekleyecek enerji kaynaklarına bakıldığında % 72 oranında enerji ithalat bağımlılığı ile karşı karşıya olduğunu görmekteyiz.[9] Bu ise, ekonomik olarak „ülkenin başında demoklesin kılıcıgibi sallanan“ ve en azından orta vadede çözülmesi gereken cari açığın önemli etmenlerinden birini oluşturuyor.
Yukarıda sıralanan enerjinin evrensel gerçekleri ve Türkiye’nin bu bağlamdaki özgün sorunları, onun diğer ülkeler gibi enerji konusuna geleceğe ve çözüme yönelik eğilmesine yol açtı. Ve Türkiye’de son zamanlarda tarihinde ilk defa derli-toplu ve belli bir hedefi olan bir enerji politikası oluşturuldu. Şüphesiz bu politika da diğerleri gibi eleştiriye yada tartışmaya açıktır. Ancak böylesi bir politikanın varlığının, bu anlamda işimizi kolaylaştırdığını burada belirtelim. Genelde 2023 yılına odaklanmış olan bu politikanın köşe taşları şöyle ifade ediliyor;
- 2023 yılında elektrik enerjisi ihtiyacının bugüne kıyasla ikiye katlanarak yaklaşık 500.000 GWh/Yıl olacağı tahmininden hareketle, bu talebi karşılayabilmek üzere bugünkü kurulu gücün de 2 katına çıkarılması ve 100.000 MW’a ulaşılması gerekiyor.
- Bunun için de her yıl 5 milyar dolar tutarında enerji yatırımının hayata geçirilmesi,
- Enerjide üretim tesislerinin özelleştirilmesiyle özel sektörün payı % 75’e çıkarılması,
- Şu anda yalnızca % 37’lik kısmı değerlendirilen kömür kaynaklarının 2023 yılında tamamının ekonomiye kazandırılması,
- Türkiye’nin hidrolik santrallerden elde edilebilecek enerji potansiyeli 140.000 GWh’i gerçekleştirmek üzere 2023 yılına kadar yaklaşık 20.000 MW toplam kurulu güce sahip hidroelektrik santralın özel sektör tarafından yapılmasının hedeflenmesi,
- Rüzgar enerjisindeki kurulu gücün 2.260’dan 20.000 MW’a, güneş enerjisinde sıfırdan 3.000 MW’a ve jeotermal enerjide 162’den 600 MW’a ve Biyokütlede 44’den 2.000 MW’a çıkarılması,
- Bunlarla 2023’e kadar elektrik üretiminde yenilenebilir kaynakların payının %30’a çıkarılması, doğalgazın payını da %30’a düşürülmesi, kömürün payının %30 civarında oluşması ve kalan %10'unun da nükleer enerjiden sağlanması ve
- 2023 yılında petrol ve doğalgaz ithal etmeyen bir Türkiye’nin gerçekleştirilmesi,
şeklinde özetlemek mümkün.[10]
Yani bir önceki sayfadaki 2035 yılına ilişkin dünyadaki enerji görünümündeki „yeni politikalar“ ve „mevcut politikalar“ versiyonlarında belirtilen tahminlerin 2023 itibarı ile bir ortalaması olan hedeflerdir bunlar,dersek yanılmış olmayız.
Fosil enerji kaynaklarının giderek tükendiği ve dünya klimasını tehdit eden karbon salınımının kontrol altına alınması zorunluluğu temelinde, giderek artan nüfus ve ekonomik gelişme ile artan enerji ihtiyacı sorununa verilen cevap yukarıdaki gibi mi olmalıdır? Çevre ile uyumlu, gelecek nesillerin yaşam haklarını gözeten, doğal kaynakları (onların tükenirliğini düşünerek) ekolojik sorumluluk ile kullanan bir dünyada yaşamı güvence altına alan sürdürülebilir bir ekonomik gelişme mümkün müdür? Mümkünse, ne şekilde? Yaşam, enerji demek olduğuna göre sürdürülebilir ekonomik gelişme hangi enerji politikaları temelinde mümkündür? Enerji edinim kaynaklarının giderek çeşitlendirilmesi gerçeğinde “Yenilenebilir Enerji”nin yeri nedir? Sürdürülebilir ekonomik gelişme temelinde bunun yeri ne olabilir, yada olmalıdır?“Sürdürülebilir Enerji Politikalarında” klasik enerji kaynaklarına gereksinim var mıdır?
Bu çalışmada bu ve benzeri soruların cevaplarını özellikle Türkiye’deki enerji sorunu örneğinde vermeye çalışacağız. Sorulara ve sorunlara açıklık getirmek amacı ile yerine göre diğer ülkelerle -özellikle Avrupa ve Almanya ile- karşılaştırmalı analizlere başvurup Türkiye’deki enerji sorununu ele alacak, “Yenilenebilir Enerji”yi mevcut enerji politikaları temelinde irdeleyeceğiz; buradan Türkiye’de “Sürdürülebilir Enerji Politikaları” açısından -konunun ekonomik ve ekolojik yanını gözeterek- sonuçlar çıkarmaya çalışacağız.
Çalışmanın devamı aşağıdaki link adresinden okunabilir:
www.aktolga.de/z1.pdf
[1] Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi • Enerji Raporu 2011, Ankara, S. 42 ve 25
[2] BP, “Statistical Review of World Energy”, 2012:
http://www.bp.com/content/dam/bp/pdf/Statistical-Review-2012/statistical_review_of_world_energy_2012.pdf
[3] T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 12 haziran 2012 TÇMB Ankara Çalıştayı
[4] EUAŞ, Elektrik Üretim Sektör Raporu 2012, S. 2
* ) TWh =1.000 GWh, 1 GWh =1.000 MWh, 1 MWh =1.000 KWh
[5] a.g.y.
[6] 450 ppm senaryosu (Atmosferde bir milyon partikül içerisinde 450 partikül sera gazı hedefi) özetle ekonomik makul fiyatlara –yani büyüme hedeflerinde uzun boylu değişme yapmadan- ekolojik denge açısından sorun teşkil eden karbon salınımını azaltmak için Uluslararası Enerji Ajansı‘na (UEA) önerdiği çözümü ifade ediyor. Buna göre; 2020 yılına kadar fosil yakıt kullanımında tepe noktasının aşılacağı ve emisyonların 2020 yılında 2007’ye göre yüzde 6 oranında artacağını öngörüyor. Buna karşın, 450 ppm’in altında kalınması için 2020 yılına kadar 3,8 giga ton emisyon indirimi gerekiyor. Bunun 1,6 giga tonunun Türkiye’nin de içinde bulunduğu OECD ülkeleri tarafından, 1 milyar giga tonunun ise halihazırda konuştuğu politikaların hayata geçirilmesiyle Çin tarafından gerçekleştirilmesi öngörülüyor.
[7] http://enerjienstitusu.com/2014/01/29/bpnin-2035-enerji-gorunumu-raporuna-gore-enerji-talebinde-2035e-kadar-a-artis-olacak/
[8] EUAŞ, Elektrik Üretim Sektör Raporu 2012, S. 11
[9] T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, “Dünya’da ve Türkiye’de Enerji Görünümü”, S.15
[10] T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, “Dünya’da ve Türkiye’de Enerji Görünümü”; T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Nükleer Güç Santralleri ve Türkiye, Nükleer Enerji Proje Uygulama Daire Başkanlığı, Yayın No:2, Ankara
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları












































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.08.2025
13.04.2025
25.02.2025
4.02.2025
22.12.2024
1.07.2024
12.05.2024
15.04.2024
3.02.2024
24.11.2023