Halil BERKTAY
Ermeni sorununda, çoğunlukla bir tarihçi olarak konuşmayı ve sadece kendi anladığım, algıladığım, kavramlaştırabildiğim kadarıyla tarihî gerçeğin ne olduğundan söz etmeyi; bu gerçek arayışını Ermeni, Türk, Kürt, Yunanlı, Alman, İngiliz, Amerikalı vb demeden bütün tarihçilerin bir ortak bilgi projesi olarak görme ve yürütmeyi tercih ediyorum. İşin siyasî boyutuna, ülkeler arası çatışma ve pazarlık pozisyonlarına ise pek girmek istemiyorum. Tarihçinin işi ve rolü başka; politikacının işi, rolü ve sorumluluğu başka. Politikacılar, tarihçilerin çalışmasını boğabilecekleri gibi özgür de kılabilir, kuşkusuz. Tarihçiler ise kamuoyuna ve politikacılara yanlış bilgiler gibi doğru bilgiler de sunabilir; bunlar politikacı ve devlet adamlarına neleri (hangi jestler ve ses tonu eşliğinde) söyleyip söyleyemeyecekleri, nelerin kabul edilip edilemeyeceği, hangi beklentilerin gerçekçi olup olmayacağı konusunda bazı ipuçları sunabilir. Nasıl değerlendirecekleri, politikacı ve devlet adamlarının kendi meseleleridir.
Bu genel tavrımdan bugün bir parça ayrılacak ve siyaset açısından arazinin bir krokisini sunmayı deneyeceğim. Başbakan Davutoğlu’nun 20 Nisan’da yayınladığı mesajdan başlayayım. Bu mesajı kimilerinin bardak (hâlâ) yarı yarıya boş diye, kimilerinin ise yarı yarıya dolu (ve dolmaya devam ediyor) diye yorumlayacağını öngörmüştüm (bkz 21 Nisan’daki “Adil Hafıza” Arayışıyazım). Birinci kategoride ya hep ya hiççi ekstremist ve maksimalistler, ikinci kategoride hiçbir ileri adımı küçümsemeyen hem mücadeleci, hem ılımlı ve temkinli evrimciler yer alıyor.
Seçtiğim terimlerin de yansıttığı gibi, ben kendimi bu ikinci kategoride sayıyorum. Ermeni diasporasının tamamı değil ama ANCA gibi Daşnak egemenliğindeki örgütleri ise aşikâr ki ilk kategoride. Türk aydın ve tarihçileri içinde de, kısmen bilgili ama takır tukur, derinliksiz, tahlil yanı zayıf kötü tarihçiler oldukları için, kısmen bütün konum ve kariyerlerini soykırım mutlakçılığı üzerine kurdukları için, kısmen de ben bu alanın padişahıyım ve her şey benden sorulur havasından çıkamadıkları için, kendi dışlarında olup biten her şeyi reddeden bazıları mevcut. Onlara, Ermeni sorununu özel olarak AKP’ye karşı sivriltme ve solculaştırma peşinde olan küçük çevreler eşlik etmekte.
Türk olsun Ermeni olsun, aslına bakarsanız hepsi eski kutuplaşmanın olanca sertliğiyle sürmesinden yana; faraza Şükrü Elekdağ ve Onur Öymen’ler, Yusuf Halaçoğlu, Hikmet Özdemir ve Kemal Çiçek’ler, Ümit Özdağ’lar ve Kemal Gürüz’ler geçmişteki kurum ve konumlarına dönseler ve AKP hükümetinin de bütün yaptığı illâ soykırım değil demekten ibaret kalsa, çok daha rahat edecekler. Çünkü bunlar da bir bakıma PKK’nın şahinlerine benziyor; barışa değil savaşa alışkınlar. Jirayir Libaridian’ın 2000 yılında Chicago’da kullandığı enfes ifadeyle, “çözüme değil, sorunun kendisine tutkun”lar. Bu yüzden, 2014 gibi 2015 Taziyesini de Türkiye’nin geçmişteki kabuğundan çıkıp açılma ve diyaloga yaklaşması olarak değil, sadece yeni bir oyunu olarak değerlendiriyorlar.
ANCA açısından burada, “Ermenilerin gerçek talepleri”ne karşı bir savunma barikatı denemesi söz konusu. Nedir o “gerçek talepler” dedikleri? İngilizce “üç R”leri Türkçeye “üç T” olarak çevrilebilir:Recognition= Tanıma, Reparations= Tazminat, Restitution (of land or territory)= Toprak (iadesi). Bu, Ermeni milliyetçiliğinin en radikal program veya platformu. Amaçları, bunu, küçük ama çok ses getiren bir azınlığı oldukları diasporanın tamamından da öte, asıl Ermenistan’a kabul ettirmek. Çünkü bu talepleri, ancak bir devlet olarak Ermenistan benimserse, uluslararası alanda öne sürebilir ve Türkiye ile pazarlık konusu haline getirebilir.
Ermenistan ise şu ana kadar sadece Recognition= Tanıma, yani soykırım olarak tanıma üzerinde ısrarlı. Ardından diğer T’lerin gelip gelmeyeceği belirsiz. Başka bir ifadeyle, Ermenistan’ın tam ne istediği veya isteyeceği henüz belirsiz. Yani Türkiye soykırım diyecek olsa, Ermenistan’ın karşılığı tamam, oldu, bu kadarı yeter, Ermeniler için gerekli manevî “sonlanma”yı (closure) sağlar demek mi olacak, yoksa soykırımın kabulünün üzerine atlayıp ikinci ve üçüncü T’lere mi geçecek; ya kendileri de bilmiyor veya hiçbir şey belli etmiyorlar bu konuda. Belki epey bir süre de belli etmeyecekler.
Bu koşullarda, benim de dışarıdan bir gözlemci olarak tahminim (özlemim veya temennim değil, nesnel olmaya çalışan tahminim), bu belirsizlik devam ettikçe Türkiye hükümetlerinin de asla soykırım demeyeceği yönünde. Çünkü onlar da Ermenistan’ın bütünsel pozisyonunun açıklanmasını isteyecek ve bekleyecekler. Nasıl Ermenistan “önce Türkiye soykırım desin”de ısrarlıysa, Türkiye de “önce Ermenistan en fazla ne isteyebileceğini açıklasın”ı şart koşacak. Bu da, işin Türkiye tarafında, 2014-2015 Taziyelerinin özü ve ruhundan daha kötü bir noktaya doğru kaymaların önünün alınamaması anlamına gelecek. Örneğin bir kısım AKP politikacıları, bu mesajları kendi istedikleri yöne çekmekten geri durmayacak. Kimisi çıkacak, Davutoğlu’nun herkesin acılarını vurgulamasını soykırım gerçeğinin karşısına dikecek. Bu gibi zigzaglar, gene AKP’nin “geleceğe bakalım” vurgusu doğrultusunda, Türkiye içindeki ve dışındaki Ermenilerin koşullarını iyileştirme ve gönüllerini almaya yönelik başka jestlerin çoğalmasıyla elele gidecek (vakıflar, mülkler, kültür mirası, belki vatandaşlık, belki Abdullah Gül’ün bir zamanlar Kürtler bağlamında ilk işaretini verdiği yer isimleri gibi). Ayrıca bu gibi adımlar sırf kendileriyle sınırlı kalmayacak; sivil toplum insiyatiflerine giderek daha geniş bir alan açacak.
Özetle (a) devletler arasındaki bu kol güreşi şahsen öngöremeyeceğim bir süre devam edecek. Dolayısıyla (b) bilim ve akademik tartışma alanı da işbu “soykırımı kabul ettirme” ve “kabul etmeme” siyasalarının gölgesinden kolay kolay sıyrılamayacak. Fakat buna karşı (c) dürüst ve düzgün tarihçi ve sosyal bilimcilerin bireysel ve kollektif çalışmaları, gerçeklerin bilimin sâkin sesiyle konuşulup tartışıldığı ara zeminde büyüyen ve derinleşen bir özgürleşmeyi besleyecek.
2014-2015 Taziyelerinden inkârcılık yönünde kaymalarla ne kastediyorum? Bilim bu tür politikacılığa nasıl bir cevap verebilir? Yarın bunu Bülent Arınç üzerinden göstermeyi deneyeceğim.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- PKK ve Türk solcuları (3) Silâh, savaş, “Önderlik
10.03.2025 - Yarısı biten sürecin kalan yarısına dair
8.03.2025 - PKK ve Türk solcuları (2) “Adam öldürmeyi oyun mu sandın?”
8.03.2025 - PKK ve Türk solcuları (1) Silâh ve şiddet fetişizmiyle dolu otuz yıl
6.03.2025 - Trump’ın, yeni tip Hitler ve bilinçsiz Leninist olarak portresi
10.02.2025 - Bir demokrasi ve mücadele alanı olarak “ahlâklı denetim”
29.01.2025 - Eksik ve kaygılı bir devrimperestlik: Amerikan Devrimi
25.01.2025 - Marksizmden önce devrim, terör, diktatörlük
16.01.2025 - “Bir günde giriverdik demektir Şamı Şerif şehrine”
24.12.2024 - Kültür Bakanına birkaç soru
20.11.2024
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
















































































ibrahim emin
sözler çok etkileyici tek kelimeyle harika yazmışınız ahmet hocam yüreyünize bereket yağsın