Halil BERKTAY
On. Geçen sefer sözünü ettiğim, Üçüncü Dünya “devrimci” örgütlerinin şiddete dayalı tahakküm ve hegemonya biçimlerini görmek istemeyişin tipik bir örneği, Yıldırım Türker’in sığ, tek yanlı, çizgisel “muktedirler” anlayışı. Türkiye’deki tek “muktedir” devlet ve birçok Taraf yazarı da ondan yana. Bir de katıksız “mazlum ve mağdur”lar var; “yerine göre tabii katil”liği bile “savaş hali” gerekçesiyle mazur gösterilebilen PKK da böyle bir şey.
Halbuki gerçek öyle değil. Değişik niş ve alt-coğrafyalarda farklı iktidar odakları var ve kendi çevrelerine “hükm”edebiliyor. PKK bu alternatif iktidar odaklarının en güçlüsü, en önemlisi. Diyalektik satayım mı, her şey zıtların birliğidir ve iki yanı vardır diye ? 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında, Türk milliyetçiliği ve örgütlerinin (örneğin İttihat ve Terakki ve ünlü Teşkilât-ı Mahsusa’sının) nasıl hem ezilen hem ezen boyutları vardıysa, bugün de radikal Kürt hareketi ve örgütlerinin (örneğin PKK’nın) hem ezilen hem ezen boyutları var. Ezdi mi de fena eziyor, (silâhlı) örgüt disiplini, iç “adalet”i, her toplantıda boy gösteren ve herkesi markaja alan siyasî komiserleri, KCK’sı, JİTEM benzeri TAK’ı ve (ikna odaları benzeri) özel ikna kamplarıyla. İşin bu yönünü görmezlikten gelen “radikal” duygu gösterimleri, belirli bir bilgi ve düşünce sığlığını kapatmaya yetmiyor.
On bir. Tekrar altını çizeyim; hukuk değil siyasî realite konuşuyorum. Türkiye’de kimse, Kürtlerin ayrılma dahil kendi kaderini tâyin hakkını dahi temel alacak örgütlerin kurulması özgürlüğünü, süper-radikallerin o çok horladığı (çünkü aslında felâket kıskandığı) Ahmet Altan gibi savunamadı. İlginçtir, Roni Margulies ilkeyi teorik olarak dile getirdi de, Ahmet Altan gibi kamuoyuna malolup kitleselleşebilecek bir dile dökemedi. “Komünist” ile “iyi liberal”in bir farkı da bu olsa gerek.
Geçelim. Bu, başka kimsenin ya o kadar cesur ve/ya o kadar kıvrak olmadığı için telâffuz edemediği kadar radikal; Kürt halkının gerçek dostlarının kimler olduğu veya olmadığı tartışmasına da açıklık getirecek kadar net ve namuslu bir tezdir. Ben de Ahmet Altan’la aynı görüşteyim; sırf ana dili ve diğer kültürel haklardan, ya da açık-örtük hiçbir ayırımcılığa uğramaksızın gerçekten, yüzde yüz eşit vatandaşlar olarak yaşama hakkından değil; onun ötesinde, ayrılmayı da konuşabilme ve ayrılma fikri etrafında örgüt kurabilmeleri hakkından yanayım. Bunlar mevcut anayasa ve yasalarda yok. Ben demokratik anayasa değişiklikleri içinde yer almaları, sonra uygun yasa değişiklikleriyle de perçinlenmelerini (ve bu uğurda demokratik, silâhsız, barışçı bir mücadele verilebilmesini) özlüyorum.
Bu, Kürtlerin tercihlerini ayrılmak yönünde kullanmalarından yana olduğum anlamına gelmiyor. Eğer o koşullar bir gün gerçekleşirse, faraza özgür bir referandum ortamında, ben de şahsen çıkar ve ister kendi başıma, ister bir kollektifin parçası olarak, ayrılmamalarından yana görüş belirtirim. Çünkü aslen, Türklerin ve Kürtlerin demokratik bir cumhuriyet içinde hür ve eşit olarak yaşamalarını istiyorum. (Yeri gelmişken, malûm, ben Leninist değil, daha çok Leninizm tarihçisi konumundayım ama, DSİP’in 12 Eylül 2010 referandumu sırasında Kürt illerinde BDP’nin boykot kararına karşı çıkmama, buna gerekçe olarak “biz Kürt halkının temsilcisinin kararına saygı gösteririz” deme tavrının Lenin’e dayandırılamayacağını da bilhassa ifade etmek isterim. DSİP’in veya kendini Leninist, komünist, her neyse, özetle işçi sınıfının [teorisinin] partisi olarak gören başka herhangi bir partinin başında çağdaş bir Lenin olsaydı, asla böyle payeler dağıtmaz; kendisinin Türkiye proletaryasını temsil etme iddiasını ciddiye alır; o iradeyi herhangi bir Kürt örgütüne tâbi kılmaz; boykotu yanlış buluyorsa – ki DSİP yanlış buluyordu – sadece batıda değil her yerde bunu açıkça söyler; “yetmez ama evet” mücadelesini bütün ülke sathında verirdi.)
Bunu da geçelim. Sağda solda, ezilen bir halk olarak Kürtlerin bütün haklarından yana olduğumu söylerken kastettiğim bunlardır. Dolayısıyla ve özetle, PKK, KCK ve BDP’yi tartışırken de pek suç kavramıyla değil, pratik gerçeklikle ilgiliyim.
Şimdi on iki. Bu çerçevede, BDP içinde ve çevresinde barışçı bir siyasî mücadele vermek isteyen pek çok insan (Kürt ve Türk) vardır da, PKK açısından nedir BDP – ve KCK ? Sinirli ve minik beyinli birileri, aklınca bana hakaret etmek için, gidip başbakana sormamı salık vermiş. Hiç gerek yok. Ne bilip bilmediğimiz konusunda birbirimizi aldatmaya kalkmamız abes. PKK açısından BDP, illegal savaş örgütünün daima kontrol altında tutulacak, çelik çekirdeğin çizgisinden sapmasına izin verilmeyecek legal cephesidir. İki anlamda “cephe”dir : Çelik çekirdeğin (bu örnekte PKK’nın) doğrudan otoritesi altında olan (herhalde) bir azınlık ile olmayan (herhalde) bir çoğunluğun koalisyonu, “birleşik cephe”sidir. Aynı zamanda, binanın fasadı anlamında bir “ön” veya “dış cephe”dir.
Peki, PKK ile BDP arasında KCK nedir ve nerededir ? BDP’nin, yani sivil siyasetin (veya umudunun) yukarıya doğru uzanan bir parçası mıdır, yoksa PKK’nın, yani silâhlı mücadelenin aşağıya doğru uzanan bir eklentisi midir ?
Devam edeceğim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024