Halil BERKTAY
[27-28 Ocak 2019] Neredeyse tam bir ay önce, 29 Aralık’ta Elizaveta Zachariadou’yu anarken yazmıştım: 1996 Ekim sonlarında zengin bir Yunan vakfı “Avrupa ve İslâm” ya da “Avrupa ve Müslümanlar” konulu bir atölye çalışması düzenlemişti Toledo’da. Sanırım ikinci günüydü. Bir Suudi prensi de vardı (varmış) katılımcılar arasında. İsviçre’de Müslümanlar için bir özel okul kurmuş, yönetiyormuş. Tartışmayı başlatmak bakımından, uzunca bir “tematik konuşma” yaptı oturumlardan birinde. Batılılara hitaben (özetle) “benim inancım da aynen sizinki kadar geçerlidir” dedi. “Benim inancımın ve benim bir Müslüman olarak varlığımın geçerliliğini [validity] tanımak zorundasınız.”
Sovyetler dağılalı ve Soğuk Savaş sona ereli daha altı yıl olmuş; Samuel Huntington’ın “The Clash of Civilizations?” (Medeniyetler Çatışması mı?) makalesi 1993’te yayınlanmış ve aynı 1996 yılında kitap şeklini almıştı (The Clash of Civilizations and the Remaking of World Order). Yani Batı için İslâmiyet sorunu daha yeni başlıyordu. Bu erken aşamada, herhalde önemli bir duruştu, şimdi adını hatırlayamadığım Suudi prensininki. Gelgelelim iş orada kalmadı. Suriye’nin yıllarını sürgünde geçiren ünlü Marksist düşünürü, yukarıda gördüğünüz Sadık Celâl el-Azm da vardı toplantıda. O sırada 60 küsurdu. Yirmi yıl daha yaşadı ve 2016 sonlarında Berlin’de hayata gözlerini yumdu. Vefatının ardından, Şükrü Hanioğlu’nun Sabah’ta çıkan anma ve değerlendirme yazısını şimdi dönüp tekrar okumanızı kuvvetle öneririm (Bir Suriyeli daha öldü, 25 Aralık 2016). El-Azm’ın “yerli” liğini; tutarlı demokratlığını; ülkesinde kitapları yakılırken Batı elitlerince ehlileştirilemeyişi ve “marjinal” görülmesini; otoriter sekülerliğin kutsallaştırılmasına karşı direnişini; modernizmin yukarıdan dayatılmasına despotizm demekten çekinmeyişini; hem diktatörlüğe hem emperyalizme karşı çıkabilmesini; bütün bu özellikleriyle, sol mahallenin çatlak sesi, hattâ zındığı hüviyetine bürünmesini; Arap Baharına sahip çıkmasını; öte yandan Edward Said’i de “tersten Oryantalizm” açısından eleştirebilmesini... Prof. Hanioğlu tane tane anlatmış. Ben de sanki her seferinde kendimi el-Azm’a daha yakın hissediyor, hattâ biraz da benzetir gibi oluyorum.
Bunlar önemli, çünkü Sadık el-Azm’ın Toledo’daki çıkışını bütünsel bağlamına oturtmamızı sağlıyor. Kısacası, karşımızdaki adamın Avrupa-merkezci ve din düşmanı bir Marksist olmadığı çok açık. Öte yandan, dünyaya bağımsız ve çok-yönlü bir eleştirellikle bakıyor. Nitekim 1996’da el kaldırdı, söz aldı ve şu çok yalın ve derin soruyu sordu Suudi prensine (hatırımda kaldığı kadarıyla): “Tamam, tabii ki geçerlisiniz. Benim, sizin ve inancınızın geçerliliğiyle hiçbir sorunum yok. Ben de geçerliyim, onlar [Batılılar] da geçerli, siz de geçerlisiniz. İyi de, ne yapacağız şimdi bütün bu geçerliliklerle? Birlikte bir şey yapabilir miyiz; bunu anlatır mısınız bana? Her birimizin geçerliliği böyle ayrı ayrı mı duracak? Yoksa ortak pratiklere mi açılacak?”
Daha dinlerken sarsıldığımı unutmuyorum. Tam bir praxis problemini dile getiriyordu el-Azm; İslâm âleminin ezilmişliği ve tanınma ihtiyacını hem görüyor, hem de kimsenin sırtını sıvazlamakla yetinmeyip önüne -- daha doğrusu, kendisi dahil hepimizin önüne -- ileri bir hedef koyuyordu: farklı inançlarımız ve kültürel arkaplanlarımızla birlikte, somut faaliyetler etrafında, üreterek ve üretimimizin ortak koşulları üzerinde a priori değil, pratikten hareketle anlaşarak varolmak. İnanç (veya inançsızlık) özgürlüğümüzü karşılıklı kabullenmekle yetinmemek. Ötesine geçmek. Kavanozlarımızdan çıkmak. Gettolaşmaksızın, gerçek hayatta ne yapabileceğimize bakmak.
Toledo’dan yirmi küsur yıl sonra bugün, Sadık el-Azm’ın sorusunun Türkiye için muazzam önem taşıdığı, belki en kritik soru olduğu kanısındayım. Şu aşırı-kutuplaşmışlık koşullarımızda dahi, siyasî duruş ve tercihleri itibariyle birbirine zıt kesimlere mensup insanlar, kuşkusuz bu makro-aidiyetlerinden daha aşağı seviyedeki becerileri, meslekleri, zevkleri, merak ve yeteneklerinden hareketle, somut projeler etrafında işbirliği yapabilir mi günlük hayatta? Politika her şeyi yutmak zorunda mı? Ya da her şey din, ideoloji ve siyasete mi indirgenmek zorunda? Hiç mi özgüllüğü ve özerkliği yok, farklı yaşam alanlarının?
Kendimden örnek vereyim. Ben toptancı değilim; tarihçi ve eğitimciyim. Diyelim ki önüme bir üniversite tasavvuru gelmiş. Ciddî bir üniversite olup olmayacağı mı önemli, hangi taraf veya kesimin kuracağı mı? Ya da şu veya bu üniversitenin içindeki bir tarih bölümü. Amerika’da olunca, solcular ve sağcılar, liberaller ve muhafazakârlar, siyahlar ve beyazlar, dindarlar ve dinsizler, homoseksüeller ve heteroseksüeller, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler yanyana barınabiliyor pekâlâ. Birlikte kitap yazabiliyor, müfredat tasarlayabiliyor, kabul jürilerinde oturabiliyor, doktora tezlerini değerlendirebiliyorlar. Çünkü tarihçilik yapıyorlar, siyaset değil. Mesleklerinin evrensel ölçütlerini biliyor ve uyguluyorlar. Neden bu ülkede olamasın? Neymiş; çoğu tesettürlüymüş kadın öğrencilerin. Ne olur? Onlar insan değil mi? Genç değil mi? Okuma hakkı yok mu? Bilgiyi aramıyor mu? Ben kendi bilimimden eminsem, neyi ve nasıl esirgerim onlardan?Hayatın tesadüfleri öyle denk gelmiş ki, otuz kırk yılımı bu memleketin laik kesiminin çocuklarına ders vererek geçirmişim, hasbelkader. Şimdi bir on yıl da (umarım) daha çok Müslüman kesimin genç kadın ve erkeklerine hocalık yapsam, sınıfıma ve mahalleme ihanet mi etmiş olurum?
Kim zarar görür bundan? Hale bakın; iş âlemi bile ikiye bölünmüş durumda. Cumhuriyetin kurucu büyük burjuvazisi bir yanda, yeni Müslüman burjuvazi diğer yanda. Holdingleri ayrı, vakıfları ayrı, finanse ettikleri kültür ve eğitim kurumları ayrı. Diyelim bir Müslüman vakıf, alla franca bir delikanlıya yüksek öğrenim için burs verse. Ya da bir Beyaz Türk vakfı, başı örtülü bir genç kadını Amerika’ya yollasa. İlkinde Necip Fâzıl, ikincisinde Türkân Saylan mezarından mı doğrulur? Her yaptığımıza, ceddimize yüzde yüz sadakat mı yön vermeli? Bir klasik Batı müziği piyanisti, konserine cumhurbaşkanını çağırmış. O da gitmiş, dinlemiş, kutlamış. Sanatın farklı bahçelerine girip çıkmak, değişik estetikleri tanımak fena mı? Dünya mı batar? Evrenin düzeni mi sarsılır?
Sadık el-Azm’ın sorusu, hepimiz için bir meydan okuma. Bir medenî cesaret sorunu. Bu toprakların gerçek bekası asıl bu tür sosyo-kültürel dinamiklere bağlı. Yeryüzünün ve insanlığın gerçek bekası asıl bu tür sosyo-kültürel dinamiklere bağlı.
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024