Hasan CEMAL
İktidarın serbest seçimle ilk kez el değiştirdiği 1950'den itibaren TSK bünyesinde birçok tasfiye gerçekleştirildi. Bir kısmı sivil hükümetler, bir kısmı darbe dönemlerinde yapılan bu tasfiyeler daha çok bir ‘güç mücadelesi’nin aracıydılar, Türkiye'nin daha demokratik bir raya oturmasına yol açmadılar.
Yakın tarihimizde Erdoğan kadar ‘vesayet sistemi’ne karşı somut adımlar atabilmiş ikinci bir başbakan olmadı. Ancak “Erdoğan demokrasi yolunda duracak mı, yürüyecek mi” sorusu geçerliğini koruyor. Çünkü, demokrasiye asker freni çekilirken, yerine sivil freni, yani Erdoğan freni giriyor.
Türkiye'nin siyaset meydanında, serbest seçimlerle iktidarın CHP ile DP arasında ilk kez el değiştirdiği 1950 yılından itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde birçok tasfiye gerçekleştirildi.
Bunların bir kısmı sivil hükümetler eliyle, bir kısmı askerin doğrudan iktidar olduğu darbe dönemlerinde yapıldı.
Ancak bu tasfiyeler daha çok bir ‘güç mücadelesi’nin aracıydılar. Bir başka deyişle, asker içindeki bu tasfiyeler, Türkiye'nin daha demokratik bir raya oturmasına yol açmadı.
Ordu yine hiçbir gerçek demokraside rastlanmayan biçimde devlet içinde devlete benzer konumunu korudu, bir siyasal parti gibi hareket etmeye devam etti.
Türkiye'nin yakın siyasal tarihini bir darbeler ve muhtıralar tarihine dönüştüren bu hastalıklı yapı yıllar yılı bir türlü iyileştirilmedi, darbecilik ve cuntacılık virüsü bünyeden atılamadı.
Bu açıdan, 2000'li yıllarda yaşananlar Türkiye'yi hiç kuşkusuz gerçek bir ‘dönüm noktası’na, bir kavşağa getirdi.
2002 yılı sonunda AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesinden sonra siyaset meydanı bir altüst oluşa girdi. Bu durum, 2007 yılı sonrasında ana baba günlerine dönüştü. 2009 yılı ve 2010'un başındaki büyük Balyoz dalgasıyla artık bu ülkenin de yalanda yaşatılamayacağıgerçeği iyice ortaya çıktı.
Bütün bu gelişmeler, en nihayet Türkiye'nin de gerçek demokrasi rayında ağır ağır yol almaya başladığını gösterdi.
Ancak soru işaretleri de sürüyordu. Örneğin Ahmet İnsel şöyle der:
“Ordu içinde bugün yaşanan büyük temizlik operasyonunun, 1950 ve 1960'ların başındakilerle benzerlik gösterdiği bir nokta var. AKP bu mücadeleyi, kendine esas rakip olarak gördüğüTürk Silahlı Kuvvetleri'ni etkisiz hale getirmek amacıyla sürdürüyor.
Bu tartışmasız meşru bir amaç ve mücadeledir. Çünkü normal bir demokratik parlamenter rejimde, ordunun kurumsal olarak sadece iktidar partisinin değil, herhangi bir siyasal partinin rakibi olmasını hayal bile etmenin mümkün olmaması gerekir. AKP rejimi normalleştirme hamlelerine devam ederken, aynı zamanda bir güç mücadelesi yürütüyor.
Ergenekon, Balyoz vs. soruşturma ve davaları, TSK'nın 1960'tan sonra kendine kurumsal olarak atfettiği, iktidara doğrudan el koyma yetkisinin, hükümete karşı aktif muhalefet yürütme yetkisinin, kısacası aktif bir siyasal aktör olma yetkisinin elinden alınması sonucunu içinde taşıyor.
Bu açıdan bugünkü tasfiye süreci geçmiştekilerden farklı bir yöne, Türkiye demokrasisinin evrilmesini mümkün kılıyor. Ama sadece mümkün kılıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'ni aktif siyasal güç olarak etkisiz kılma uğraşını başarıyla vermiş olan AKP'yi şimdi demokrasi sınavıbekliyor.”
Ahmet İnsel böyle der.
Evet, demokrasi sadece sözle olmuyor!
Türkiye'yi bekleyen ‘demokrasi sınavı’nı Tayyip Erdoğan'la AK Parti verebilecek mi?
Çünkü daha yapılacak çok iş var.
Asker, 1971’de 12 Mart Muhtırası'yla Başbakan Demirel'i iktidar koltuğundan devirmişti. Sonra Demirel ne yaptı? Önce, askeri yönetimin hükümetine parlamentoda güvenoyu verdi. Sonra, kendini deviren askeri yönetimin anayasa değişikliklerini canı gönülden destekledi. Bu arada, kendini devirmiş olan askeri yönetimin Deniz Gezmiş’lerle ilgili idam kararlarını parlamentoda onayladı. Demirel'in kendisine neden böyle yaptınız diye çok soruldu, hep aynı yanıt alındı:
“Parlamentoyu açık tutmak için...”
Demirel'i asker bir kez daha devirdi, 1980 yılı 12 Eylül’ünde. Bu kez parlamentoyu da açık tutamadı Demirel. Ama 12 Mart sonrasında olduğu gibi, yine seçim sandığından çıkıp iktidara gelmeyi başardı.
Yani “Altı kere gittim, yedi kere geldim!” efsanesi...
Peki, Demirel o kadar gidip geldi de ne değişti? Askeri, Avrupa demokrasilerindeki gibi siyasetin dışına çıkartan, askeri sivil otoriteye bağlı kılan demokratik reformlar mı yapıldı? Hayır.
Her seferinde gidip gelen Demirel, siyaseten yasaklı olduğu 1980'lerde “Bu asker sorunu çözülmeden demokrasi olmaz!” diye sık sık Hasan Cemal’e gaz verebilen Demirel, askerin 12 Mart'ta, 12 Eylül'de koymuş olduğu kırmızı çizgiler içinde oynamaya devam etti. Bunu da maalesef demokrasi sandı.
Demirel gitti, geldi ama kökleri tarihimize uzanan vesayet sistemi ya da Erdoğan'ın deyişiylebürokratik oligarşi yerini korumaya devam etti.
Turgut Özal ne kadar farklıydı?
Devleti bilerek, devletin içinden gelerek siyasette tırmanan, 12 Eylül askeri dönemini de ustalıkla kullanarak başbakanlık koltuğuna 1983'te oturan Özal,Türkiye'de asker sorunu nedir sorusunun yanıtını iyi biliyordu. Asker sorunu çözüm rayına oturmadan, örneğin bir Kürt sorununun, bir Kıbrıs sorununun çözülemeyeceğini, böylece bu ülkenin önünün de açılamayacağını görmüştü.
Özal, böyle bir ‘vizyon’a sahip olduğu içindir ki, cumhurbaşkanı olmak istedi. Çankaya'yı almadan askeri ‘demokratik boyutu’na indirmenin neredeyse imkânsız olduğunun farkındaydı. Çankaya Köşkü'ne çıktıktan sonra meşhur “İki Necdet'ler operasyonu”nu da gerçekleştirdi, kendi istemediği komutanı genelkurmay başkanı yaptırmadı.
Önemliydi bu da. Ama orada kaldı Özal. ‘Vesayet sistemi’ne, ‘bürokratik oligarşi’ye dokunamadı. Tayyip Erdoğan'ın özellikle asker meselesine bakış konusunda belki de en çok etkilendiği, kendine örnek aldığı bir lider olan Özal, sistemin kendisine dokunamadığı ve meselenin özüne el atamadığı için de Türkiye'nin rejiminde değişen fazla bir şey olmadı.
Bu nedenle yerindedir, Erdoğan ne yapacak, ‘demokrasi sınavı’ndan geçebilecek mi diye sormak...
Yakın siyasal tarihimizde Erdoğan kadar ‘vesayet sistemi’ne ya da ‘bürokratik oligarşi’ye kafa tutmuş, onunla hesaplaşmaya çalışmış ve bu açılardan somut adımlar atabilmiş ikinci bir başbakan olmadı.
Eğer Erdoğan'ın bir başbakan olarak siyasal iradesi ile kararlılığı olmasaydı, -ve tabii Çankaya'da da Cumhurbaşkanı Gül oturmasaydı- Balyoz, Sarıkız, Ergenekon'un ülkede yargı sahnesine getirildiğini, darbecilerin de yargı karşısına çıkarılabildiğini görmezdik.
Ancak akla takılan sorular da devam ediyor. Erdoğan duracak mı, yürüyecek mi demokrasi yolunda?
Askeri, Avrupa demokrasilerindeki gibi, Amerika'daki gibi sivil otoriteye gerçekten tabi kılacakkurumsal değişiklikler yapacak mı? Yoksa Demirel'in bir zamanlar yaptığı gibi, ‘kendi genelkurmay başkanı’nı bulunca, bu kadarı yeter deyip uzlaşacak mı Tayyip Erdoğan da?
Türkiye siyasetinde Demirel'lerin, ‘eskiler’in çektiği çizgi, bu ülkede asker sorununun aynı zamanda bir ‘sivil sorunu’ olduğunu da ortaya koyar.
Ben de 2008 yılı Mayıs ayında bir gece vakti Tayyip Erdoğan'a, “Teslim olacak mısınız Sayın Başbakan?..” sorusunu, Demirel örneğini kendisine anımsatarak sormuştum. Benim bu soruma Erdoğan'ın yanıtı hayır olmuştu.
Gereğini yapabilecek mi Erdoğan?..
Demokrasi sadece sözle olmuyor!
* * *
Bu satırlar üç küsur yıl önce, 2010 yılı Mart ayında yazıldı. Türkiye’nin Asker Sorunu isimli kitabımın sonunda 535-538. sayfaları arasında yer alıyor.
Tayyip Erdoğan’a yönelik 2010 başındaki bu sorularım bugün de geçerliğini koruyor. Çünkü,demokrasiye asker freni çekilirken, yerine sivil freni, yani Tayyip Erdoğan freni giriyor.
Kısacası:
Türkiye’nin asker sorunu yerine şimdi de sivil sorunu var demokrasi adına çözülmesi gereken…
Ergenekon kararları sonrasında ikinci yazım da böyle…
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilNeden gelişmiş bir ülke değiliz? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDört Tarz-ı Siyaset 31.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSüveyde’den sonra: Eski çamlar bardak olurken… 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya değişiyor, Suriye’nin Türkiye politikası da mı değişiyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHüseyin için matem, Gazze için ağıt 25.07.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Boraİhtiyatlı İyimserlik 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayReel sosyalizm neden çöktü? 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımının toplumsal meşruiyeti nasıl artar? 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024