Mücahit BİLİCİ
İki çeşit Türk(lük) var: Türk doğanlar ve kendilerine Türk diyenler. Türk doğanların Türklüğü “hakiki”dir. Bu Türkler ikinci gruba (kendilerine Türk diyenlere) nispetle ve ikinci grup için etinden, sütünden ve isminden yararlanılan bir insan kaynağı mesabesinde kalagelmiştir. Kendilerine Türk diyenlerin Türklüğü ise “nispi”dir. Kendilerine Türk diyenler, Türk doğanların ismini alıp yeni devlete sancak yaparken, onların cismini en fazla seferberlikte kullanılacak asker olarak tutmuştur. Türklük bir ırk mıdır türü tartışmalardaki bulanıklığın sebebi bu iki Türklüğün kasten ayrıştırılmamasıdır.
İşte Türk milleti denen millet ismini “hakiki” Türklükten, içeriğini ise “nispi” Türklükten almıştır. Kendilerine Türk diyenler Türklüğün içeriğini kendi tecrübeleri ile doldurmuşlardır. Nedir bu tecrübeler? Kendilerine Türk diyenler bazen istemeseler de her şeyden önce ve mutlaka Müslüman’dırlar. İkinci olarak kâfirlere düşmandırlar. Üçüncü olarak daetnik olarak Türk değiller ama kendilerine Türk deme imkânı doğmuştur. Peki, bu üç faktör nasıl biraraya geldi diye sorabilirsiniz? Zira bu acayip bir kombinasyondur.
Bu milli kimliğin tarif ettiği vatandaş modeli küffara düşmansa o hâlde dindar olmalı derseniz yanılırsınız. Dindar olmasa da küffara düşmandır. Peki, Müslüman’dır, o hâlde bu onun için iradi bir tercih olmak zorunda derseniz yine yanılırsınız. Çünkü bu ayrıca onun yeni milliyeti hâline gelmiştir ve Müslüman olma mecburiyeti içinde kalmıştır. Son olarak Türk olmadıkları hâldeTürk olma yüküne veya lüksüne nasıl sahip oldular diye sormanız gerekir: Çünkü kâfirlerin katliamlarından kaçtılar ve yeni bir vatanda yeni bir başlangıç yapmaları gerekti.
Yani anlayacağınız bu “nispi” Türkler, Türk olmadıkları hâlde Müslüman oldukları ve bu sebeple küffar tarafından Türk olarak görüldükleri ve görülmekle kalmayıp savaş ve katliamlarla sürgün edildikleri için kendilerine ait olmayan bir Türklüğün içine Müslüman olarak göç etmişlerdir. Anadolu’nun onlar için “son vatan” olması bu yüzdendir. Çünkü ilk vatanları Anadolu değildir. Her diyasporik tecrübenin yolaçtığı güngörmüşlük, dayanışma zarureti ve bir daha asla o mazlumiyeti yaşamama endişesi ile kurulması gereken devletin kurucuları, tutucuları ve savunucuları olmuşlardır. Göç ettikleri yerlerin elitleri ve yeri geldiğinde kurucu şiddetin müellifleri olmuşlardır.
Türkiye’nin bu son dönemindeki elit sirkülasyonunu hariç tutarsak herhangi bir ekonomik, bürokratik, kültürel veya medya elitini toplumsal hiyerarşinin üst katlarındaki bir sembolik sokakta şöyle bir durdurun ve kendilerine aslen nereli olduklarını sorun: Bir tarafı Rumeli’ye bir tarafı Kafkaslar’a çıkacaktır. (Bu tespit insanların milliyeti önemli olduğu için değil, Türkiye toplumunun kurucu etos’unu anlama sadedinde gerekli bir tarihselleştirme olduğu için önemlidir.)
Türkiye, büzüşmüş bir Osmanlı’nın Müslim ama ekseriyetle Türk olmayan elit bakiyesinin kaçınılmaz Müslümanlığına etnik Türk’ün Türklüğünün şemsiye yapıldığı bir devlettir.
Bugün Türkiye’de Türk olmayan bir Müslüman’ın ağzından hem “Türk diye bir ırk yoktur”u hem de “ben de Türk’üm”ü çıkartan sır budur.
Twitter: @mucahitbilici
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kendiliğin kazanılması ölçüm sorunlarına yolaçıyor
25.07.2025 - Dağlar ve tüneller
22.07.2025 - Öcalan’ın 7 dakikası
10.07.2025 - İnsan yerin yüzüdür
1.07.2025 - Otoriterlik ve Medya
28.06.2025 - Modern katil
17.06.2025 - Said Nursi’yi solcular neden tanımıyor?
1.06.2025 - Kürtlerin Lozan yanılgısı
21.05.2025 - Türkiye’nin Sanayi İnkılabı
11.05.2025 - Kullu Şey’in Halikun İlla Wechehu
4.05.2025
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
alican
benim gördüğüm suriye nin durumu ve uçağın düşürülmesi hiçte dünyanın umurunda falan değil.avrupa kendi krizi ile uğraşıyor biz kendi kendimize yalancı abartıcı basın sayesinde esip gürlüyoruz. kuzey kore güney kore ve japonyayı tehdit ediyor kimin umurunda oluyorki suriyenin bize olan tavrı kimsenin umurunda olsun.şimdi vah vah ah ah deniliyor zaman içerisinde herşey unutulacak.
alican
benim gördüğüm suriye nin durumu ve uçağın düşürülmesi hiçte dünyanın umurunda falan değil.avrupa kendi krizi ile uğraşıyor biz kendi kendimize yalancı abartıcı basın sayesinde esip gürlüyoruz. kuzey kore güney kore ve japonyayı tehdit ediyor kimin umurunda oluyorki suriyenin bize olan tavrı kimsenin umurunda olsun.şimdi vah vah ah ah deniliyor zaman içerisinde herşey unutulacak.