Yıldıray OĞUR
Yüzbaşı Charles Cunningham Boycott, 1880’lerde İrlanda’nın küçük bir kasabası olan County Mayo’da görev yapan İngiliz bir toprak yöneticisiydi. Köylülere verdiği haksız cezalar ve ücretlerinde yaptığı kesintilerle büyük tepki toplamış, bu tepkiler onun Protestan bir İngiliz olması yüzünden de İrlanda milliyetçiliğini kışkırtmıştı.
Köylüler canlarına tak ettiren Yüzbaşı ve toprak sahiplerini durdurmak için örgütlendiler. Ellerinde güç yoktu, şiddet kullanamazlardı. Buldukları yol Yüzbaşı Boycott ve toprak sahiplerini kasabada izole etmek oldu. Onlara kimse yiyecek vermiyor, konuşmuyor, evlerine gitmiyor hatta postaları dahi dağıtılmıyordu.
Bugüne kadar bu tarz bir direniş görülmemişti. O yüzden İngiliz gazeteleri bunu tarif ederken yeni bir kavrama ihtiyaç duydular. The Times muhabirinin aklına protestoya sebep olan yüzbaşının soyadı geldi. Böylece bütün dünyaya yayılacak ve başka dillere de çevrilemeden kullanılacak “Boykot” kavramı ortaya çıktı.
Boykotlar, milliyetçiliklerin, uluslaşma süreçlerinin başladığı 19. yüzyılın sonun ve 20. yüzyılın ilk yarısında zayıf milletlerin güçlülere karşı bir silahına dönüştü. Aynı zamanda yükselen milliyetçilikler için kitleleri bir amaç etrafında mobilize etme yöntemi olarak iş gördü.
1880 ile 1930 arasındaki “boykot çağı” nın en bilinen örnekleri; 1890’larda İran’da İngilizlere verilen imtiyazlara karşı başlayan ve bir ulusal uyanışa dönüşen tütün boykotu, 1905 yılında Çinlilerin ABD’ye girişinin engellenmesine tepki olarak Çin’de Amerikan ürünlerine yönelik boykot, yine 1911 ve 1919’da Çin’de Japonya’nın saldırgan politikalarına karşı Japon ürünlerine boykotlar, 1919’da Mısır’da İngiliz hakimiyetine karşı başlatılan boykot, 1930’da Hindistan’da Gandi’nin İngiliz ürünlerine yönelik başlattığı boykot, Yahudilerin 1933’de Nazi iktidarına karşı Avrupa’da Alman ürünlerine karşı yaptıkları boykottu.
Aynı dönemde 1908 yılında Osmanlı’da da geniş katılımlı bir boykot yaşanmıştı. Ya da Fransızcadan alınan adıyla “boykotaj”.
23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından dört ay sonra, İttihat ve Terakki iktidarı 5 Ekim’de Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesi, bir gün sonra da Avusturya-Macaristan imparatorluğunun Bosna Hersek’i işgal etmesiyle sarsıldı.
Bu adımlar herkesi kızdırmış, onurunu rencide etmişti ama yeni rejimin bunun için savaşacak durumu da yoktu.
Çözüm, Servet-i Fünun dergisinde “Horasani” imzasıyla yazan, dünyayı ve Amerika’yı da iyi bilen renkli bir Jön Türk olan Ubeydullah Efendi’den geldi. İlk kez “boykot” kelimesinin kullanıldığı yazısında, Avusturya ve Bulgar ürünlerinin bu kararlara tepki olarak boykot edilmesini öneriyordu. Bu öneri İttihatçıların usta yazarı Hüseyin Cahit tarafından Tanin gazetesinde işlendi.
Boykot çağrısı bu işgali ve bağımsızlık ilanını kaba güçle ya da diplomasiyle engelleyemeyeceğinin farkında olan İttihatçıların her bakımdan işine geldi. Hem halkın tepkisini ve kırılan onurunu boykotla onarabilecekler, hem de kitleyi mobilize ederek 1908’in devrimci heyecanını sürdüreceklerdi.
Tabii böylece bir kaç ay patlak veren işçi isyanlarının üzeri örtülecek, Avusturya ve Bulgaristan’a karşı Osmanlı’nın eli güçlenecek ve böylece tazminat için bastırılacaktı.
Avusturya ürünlerine boykot denince akla gelen iki ürün vardı; Avusturya’dan ithal edilen herkesin kafasındaki kırmızı fesler ve Avusturya’dan getirilen şeker.
Boykot kararı gazetelerin yardımı ve boykotu takip için kurulan Boykotaj Sendikası’nın çalışmalarıyla, tabii ki İttihatçıların geniş örgütlenmesiyle bütün ülkeye yayıldı. Tüccarlar fes ve şeker siparişlerini iptal ettiler. Limanlara yaklaşan gemilerdeki ürünler liman işçileri ve hamallar tarafından indirilmedi.
Sokakta insanların başındaki fesler alınıp, yırtılıyor, gösterilerde Avusturya yapımı fesler parçalanıp, üzerlerinde tepiniliyordu. Yerli üretim fesler de vardı ama fese alternatif olarak kalpak bu boykot üzerine popüler hale gelmişti.
İşgali tanıyan Rusya tepkilerden nasibini alırken, işgale karşı çıkan İngiltere ve Fransa’nın konsolosluk binaları önünde teşekkür gösterileri düzenleniyordu.
Yurdun her yerinde yürüyüşler ve “fes yırtma bayramları” organize edilmekteydi. Avusturya ile iş yapan şirketler teşhir ediliyor, Galata’daki Avusturya menşeli dükkanlara girenler protesto ediliyor ve o günlerin meşhur tabiriyle “hamiyetsizlik”le suçlanıyordu. Gazetelere göre boykot “iktisadi savaş”tı, yabancı ürünlere karşı “milli iktisat” kavramı da bu boykotla tedavüle girmişti.
Avusturya’nın boykot kararına protestolarına karşı, İttihatçı hükümetin bahanesi ise belliydi; “Bu halkın tepkisi, bizimle ilgisi yok.”
Beş ay süren boykottan hem Osmanlı hem de Avusturyalı tüccarlar büyük zarar görmüştü. Onların girişimleriyle Avusturya ve Bulgar hükümetleri cüzi bir miktarda da olsa Osmanlı’ya tazminat ödemeyi kabul ettiler ve boykot sona erdi.
( Kaynak: Doğan Çetinkaya, 1908 Osmanlı Boykotu: Bir Toplumsal Hareketin Analizi, İletişim Yayınları, 2004)
20. yüzyılın ikinci yarısından sonra ulusların devletleşme süreçlerinin tamamlanması, ticaretin ve şirketlerin küreselleşmesi, ülkelerin ve sermayenin birbirine bağlanması, tüketim toplumuna geçilmesi ve toplumların devletler tarafından bu kadar kolay mobilize edilememesi gibi sebeplerle boykot etkili bir protesto yöntemi olmaktan çıktı.
Akıllarda kalan son büyük boykotlar olarak İsrail’le iş yaptığı için Arap ülkelerinin 1970’den 1991’e kadar sürdürdüğü Coca Cola boykotu ve 80’lerde Güney Afrika’daki apartheid rejimine karşı başlatılan boykot sayılabilir.
Yakın zamanlarda çevre, insan hakları gibi gerekçelerle yapılan sınırlı boykotlar dışında dünyada boykot bir yöntem olarak artık kullanılmıyor. Ya da kullanıldığı örneklerde etkili sonuçlar alınamıyor.
Türkiye’de buna örnek olarak 1998’de Öcalan’a oturma izni veren İtalya’yı protesto için yapılan İtalyan ürünleri boykotu ve 2005’de meclisi Ermeni Soykırımı’nı tanıyan Fransa’ya yönelik boykot gösterilebilir.
Her ikisi de kısa ömürlü olan bu boykotlardan geriye elçilik önlerinde yakılan Versace kravatlar, parçalanan buzdolapları ve yere dökülen Fransız parfümleri gibi tuhaf manzaralar kaldı. En son Hollanda’yla yaşanan krizde de bıçaklanmış portakallar...
O yüzden muhtemelen son ABD ürünleri boykotundan da geriye kırılan, kurşunlanan iphone görüntüleri kalacak.
Halbuki, Trump’ın göreve geldiğinden beri tehdit ettiği, gümrüklerini yükselttiği tek ülke Türkiye değil. “Önce Amerika” diyerek iktidara gelen, ülkesinin gücünü kaba yöntemlerle ve kaba sözlerle gösteren Trump kısa iktidarında müttefikleri Avrupa’dan, komşuları Meksika’ya Kanada’ya, rakibi Çin’den hasımları İran ve Kuzey Kore’ye kadar pek çok ülkeyle kavgaya tutuştu ve onları tehdit etti. Uyguladığı korumacı politikalarla pek çok ülke para birimi de dolara karşı değer kaybetti.
Trump, hakkında 70 tweet attığı komşusu Meksika’ya “uyuşturucu satıcısı ve tecavüzcüler” dedi, “Eğer sınırdan uyuşturucu ve insan geçidini durdurmazsanız NAFTA anlaşmasını askıya alırım, sınıra duvar örüp, parasını da sizden alırım” diye tehdit etti. Meksikalılar ayağa kalktı, protesto gösterileri oldu, Meksika başkanı ABD ziyaretini iptal etti ama Starbucks’lardan alışveriş yapma çağırıları yapılmadı.
Trump, 89 kez tweetlerinde bahsettiği Çin’i ABD’ye tecavüz etmekle, Amerikan ekonomisini baltalamakla suçladı, başta çelik olmak üzere pek çok üründe gümrükleri yükseltti. Çin Trump’ı ticaret savaşı açmakla suçladı ama üretimi kendi ülkesinde yapılan Iphone’a karşı boykot çağırısı yapmadı. Gümrük yükseltmeye cevabı gümrük yükseltmeyle verdi.
Trump müttefiki Avrupa’nın da gümrüklerini yükseltti, Avrupa ülkelerini NATO’ya para vermeyerek “beleşçilik”le suçladı, Almanya için “biz onları Rusya’ya karşı koruyoruz onlar Rusya’ya bağımlı hale gelen gaz anlaşmaları yapıyorlar” dedi, terör saldırılarından sonra İngiltere’yi beceriksizlikle suçladı ama bütün bunlara Avrupalı ülkeler de boykotla değil karşı gümrük yükseltme hamleleriyle cevap verdiler.
Kendi girişimcilerimizin ortağı, temsilcisi olduğu, bazıları Türkiye’de üretilen, gelirlerinin çoğu Türkiye’de kalan, kendi insanlarımızın çalıştığı şirketleri boykot ederek bu çağda küresel şirketlerin merkezlerinin olduğu ülkelere zarar vermek mümkün değil.
Deli numarası yapan milliyetçi, ilkesiz kaba bir işadamı tarafından yönetilen büyük bir güce karşı da bir devletin elinde vatandaşlarını ürün boykotuna davet etmekten daha etkili silahlar karşı ittifakları güçlendirmek, alternatifleri çoğaltmak gibi etkili çareler var.
Herhalde kimse sonunda krizler bitip ülkeler anlaşınca elinde kırık telefon, bıçaklanmış portakalla kalmayı istemez...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025