Yıldıray OĞUR
Netflix’in bol ödüllü dizisi Crown’ın ikinci sezonunda İngiliz Kraliyet ailesinin bu yüzyılda karşılaştığı en güçlü meydan okumalardan birinin hikayesi de anlatılıyor.
1957 yılında 33 yaşındaki genç bir gazetecinin yüzyıllarca dokunulmaz, ulaşılmaz, eleştirilemez, kilisenin başı sıfatıyla da kutsal olan Kraliçe’nin itibarını ve otoritesini sarstığının hikayesi bu.
Eski siyasetçi ve aileden soylu gazeteci Lord Altrincham, çıkardığı National and English Rewiew dergisinde 1957 yılında yayınladığı “Monarşi’nin Bugünü” adlı makalesinde Kraliçe için eski kafalı, sıkıcı, boğuk bir sesle konuşan, yazılı metinler dışında konuşamayan cahil biri demiş, monarşilerin devrilip, cumhuriyetlerin ilan edildiği bir zamanda bu durumun İngiliz Kraliyet ailesinin de otoritesini sarstığını söylemişti.
Tabii büyük tepkiler aldı. Gazetelerde yerden yer vuruldu. Avustralya Başbakanı, Anglikan Kilisesi’nin Başpiskopos’un aralarında olduğu isimlerce sert ifadelerle kınandı. Her gittiği yerde protesto edildi, hakkında soruşturma açıldı ve bir televizyon yayınının çıkışında milliyetçi bir yaşlı gazi gelip suratına bir yumruk attı.
Ama çıktığı popüler bir televizyon yayınında bu eleştirilerini ikna edici argümanlarla bir kere daha anlatınca bir anda hava değişti.
Bu kez gazeteler bu eleştirilerin haklı tarafları olduğunu yazmaya başladılar.
Bu sırada Lord Altrincham hiç beklemediği bir yerden, Saray’dan bir davet aldı. Resmi hikayeye göre görüştüğü kişi Kraliçe’nin özel sekreteriydi, diziye göre ise sekreterin odasında bizzat Kraliçe ile görüşmüştü. Eleştirilerini ve önerilerini ilk elden sundu.
Kısa bir süre sonra Kraliçe, Noel mesajını çocuklarının fotoğraf çerçeveleri önünde televizyondan verdi, o güne kadar saraya davet edilmemiş sıradan insanları saraya çağırıp onlarla tanışıp, çay içti, Saray’ın katı kuralları gevşedi, Kraliçe’nin yüzü gülmeye başladı.
Birkaç yıl sonra Buckingham Sarayı, artık lord sıfatını da terk eden, yeni adıyla gazeteci John Grigg’e monarşiye katkıları için resmen teşekkür ederken, “20. yüzyılda kimse onun kadar Monarşi’yi değiştirmemiştir” diyerek hakkını da teslim etti.
Ama bundan 70 yıl önce üzerinde güneş batmayan İngiliz Kraliçe’sinin bile gazetecilerin eleştirel haberleri karşısında gösterebildiği olgunluğu ve basireti, 2018 yılında Kocaeli’deki idareciler gösteremediler.
Astakoshaber adlı yerel haber sitesinin genel yayın yönetmenliğini yapan İzmitli gazeteci Ergün Demir, “Çocuğuna pantolon almakta zorlanan ve intihar eden baba ” haberi yüzünden önceki gün Jandarma tarafından gözaltına alındı. O bırakıldıktan sonra bu kez de mahallenin muhtarı gözaltına alındı. Ardından da soruşturmaya gizlilik kararı kondu.
Büyük bir trajediden doğan bu çıldırma hali, İzmit’te yaşayan gazeteci Ergün Demir’in aldığı bir ihbar üzerine intiharın yaşandığı Yukarı Hereke’ye gitmesiyle başlamıştı.
Acılı eşi evinde ziyaret eden Demir’e, intihar eden İ.D.’nin eşi, eşiyle geçirdikleri son akşamı ve eşini intihara sürükleyen olayları anlattı, gazeteci Demir de bu sohbeti kayda aldı.
http://www.astakoshaber.com/haber/asayis/iste-ismail-devrim-haberinin-belgesi/15976.html
Eşinin anlatımına göre aslen Balıkesirli olan İ.D. Dilovası’nda bir şirkette tornacı olarak çalışmaktaydı. İki çocukları olan aile, son zamanlarda aldıkları evin taksitlerini ödemekte zorlanıyordu. Bayramda bir motosiklet kazası geçirmiş olan baba İ.D.’nin omuzu ezilmiş, sargıya alınmıştı.
İşyerinden izinli olarak evdeydi. Ama baba İ.D. bu kaza yüzünden bir daha omuzunun iyileşemeyeceği, çalışıp çocuklarına bakamayacağı endişesine kapılmıştı. Yine eşinin anlatımına göre intihardan önceki gün Lise-1’e başlayan küçük oğulları, pantolonunun rengi okulun formasındaki gibi siyah olmadığı için yok sayıldığını söyleyerek eve gelmişti. Annenin anlatımına göre okul açılırken formanın üstünü almışlar, pantolonu sonra almak üzere bırakmışlardı.
Baba İ.D. bu duruma çok üzülmüş, oğlunu alıp Hereke’ye pantolon almaya götürmüştü. Döndükten sonra da eşine “çocuğuna bir pantolon dahi alamamaktan” şikayet etmiş, eşinin teskin etmeye çalışmasına rağmen, evdekileri erkeden yatırmıştı. Sabah da aile acı tabloyla karşılaşmıştı.
Ergün Demir’in sitesinde çıkan haber tamamen bu anlatım üzerine kuruluydu. Ardından Kocaeli’deki diğer yerel internet siteleri aynı haberi yaptılar. Haber akşam sosyal medyadan bütün Türkiye’ye yayıldı. Siyasi tartışmalara konu oldu. Bu sırada gerçek eğilip büküldü, egzajere edildi.
Normal olarak böyle bir trajedi karşısında, acılı bir eşin kendi sesinden anlatımları ortadayken bir devlete yakışan, taziye için eve gitmek, acıyı paylaşmak, okulda böyle bir uygulama varsa bununla ilgili inceleme yapılacağını söylemekten ibaret olabilirdi.
Ama bunun yerine devlet durumdan vazife çıkarıp ard arda açıklamalar yaparak acılı anneyi yalanlamayı tercih etti.
Neredeyse siyasi büro soğukluğunda, başsağlığı dileği bile içermeyen üç cümlelik bir açıklama yayınlayan Valilik “intihar sebebi çocuklarına kıyafet alamadığı ve bu sebeple okula alınmadıkları şeklinde yayınlanmıştır. Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, bu haberlerin gerçeği yansıtmadığı olay sebebinin psikolojik nedenlere dayandığı anlaşılmıştır” bile dedi.
Bir intiharın sebebini tespit edip, açıklamak valiliğin görevi ve işi olmadığı gibi, sanki bütün intiharların arkasında psikolojik nedenler yokmuş gibi açıklamada “psikolojik nedenlerle dayanıyor” demek de hayatını kaybetmiş bir insanın anısına saygısızlık ve ailesini ve çocuklarını düşünmeyen bir nezaketsizlik örneği.
Ama valiliğin derdinin nezaket değil, siyaset olduğunu açıklamanın son cümlesi anlatıyor: “Haberlerin kamuoyunu yanlış bilgilendirerek, olumsuz algı oluşturmaya sebep olduğu anlaşılmaktadır.”
Bir haberle ilgili insanların yorumları ve haberin yarattığı algının olumlu ya da olumsuz olması bir valiliği neden ilgilendirir gibi safça sorular sormaya herhalde gerek yok.
Valiliğin açıklamasından sonra diğer kurumlar da açıklama sırasına girdiler.
Ortada bir şikayet, herhangi bir suçlama, şüphe yokken “Haberlerin gerçeği yansıtmaması sebebiyle bu açıklamayı yapma zaruriyeti (kelime hatası savcılığa ait) hasıl olmuştur” diyerek yazılı açıklama yapan Başsavcılık açıklamasından esas tuhaf olan, “evinin kendisine ait olduğu, bir borcunun olmadığı, Diloavası’nda bir şirkette çalıştığı tespit edilmiştir” diyerek vefat eden babanın maddi duruma hakkında bilgi vermeye çalışılmasıydı. Sanki bir insanın çalışması, evi olması maddi sorunları olmadığının deliliymiş gibi. Ayrıca bir savcılıktan özel hayata, soruşturmanın gizliliğine saygı duymasını da bekliyorsunuz. Ama “Haberlerde belirtildiği gibi oğlunun okul pantolonunu alamaması söz konusu değildir” tespitini yapıp açıklama yapma ihtiyacı hisseden bir savcılık için büyük beklentiler olabilir bunlar.
Bu arada okul yönetimi pantolon yüzünden öğrencinin geri çevrilmediğini açıklarken, durumdan vazife çıkaran İ.D.’nin çalıştığı şirket de “yerli ve milli” kelimelerini kullandığı bir açıklama yaparak çalışanlarının işsiz olmadığını açıklama ihtiyacı hissetti. İşsiz olmamak, maddi zorluk çekmemek demekmiş gibi...
Bu arada sosyal medyada, sanki bir insan çıkmış gibi savunmaya geçenler, İ.D.’nin oğlunun polise verdiği ifadede pantolondan bahsetmemesinden hareketle annesini yalanlamaya çalıştılar. Çektirdiği fotoğraflarda lisanslı forma giymesinden, maça gitmesine kadar utanç verici gerekçelerle maddi durumunun iyi olduğunu ispata çalıştılar.
Ama olayla ilgili en serinkanlı açıklamayı okul hakkında soruşturma açtıklarını söyleyen Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürü yaptı. Onun açıklaması, diğer devlet ricalinin telaşlı yalanlamalarından farklıydı:
“Okulda yapılan ön araştırmada olay öncesi okul idaresi kıyafetlerle gelinmesini istemiş ancak iddia edildiği gibi çocuğun derse alınmaması gibi bir olay yaşanmamış. Okula normal kıyafetlerle alınmış ve daha sonra evine gitmiştir anladığımız kadarıyla çocuğun kıyafetle ilgili sorununu evde anlatması ve ailenin de herhangi bir yardım talebinde bulunmaması sonrası baba yaşadığı durum neticesinde üzücü olayı gerçekleştirmiştir.”
Hiçbir şey bir intiharın gerekçesi olamaz. İntihar mantıklı bir karar değildir, sorunlu ve sağlıksız bir kararın sonucudur. “İntihar etmek zorunda kaldı”ya çıkan her yorum da sorunludur, yanlış bir akıl yürütmesidir.
Ama bir insanın hem çalışıyor hem de maddi zorluklar çekiyor olması, geçirdiği kaza yüzünden çalışamama endişesine kapılması, üstüne evlatlarıyla ilgili madi bir eksikliği kafasına takmasının nesi şüpheli? Hele de ekonomik sorunlar yaşarken...
Dünyanın her yerinde insanlar maddi zorluklar çeker, bazıları bunu kaldıramaz. İşçiler durumlarından şikayet eder, grev yapar, eylem yapar. Gazeteciler bunları haberleştirir, muhalefet bu şikayetleri iktidara karşı eleştiri olarak kullanır. Bazen abartır, acımasız olur. İktidarlar bu şikayetleri soğukkanlılıkla dinleme yeridir. İktidar olmak, devlet olmak bunları göğüslemeyi ve sorunları çözmeyi gerektirir.
Ama her türlü eleştiriyi sanki iktidara son verecek, devleti ortadan kaldıracak bir isyanın fitili, planlı bir provokasyon, algı operasyonu olarak görmek, sanki 80 milyonun yaşadığı bir ülkede hiçbir sorun olmuyormuş gibi bütün eleştiriler, şikayetler karşısında ilk refleksin karşı suçlama ve inkar olması, her sorunun üzerine polisi, jandarmayı savcılığı göndermek bir devletin kırılganlığının ve psikolojik sorunları olduğunun işaretidir.
O yüzden devletin bir an önce kendini toparlaması, toplumsal hareketler ve her türlü eleştiri karşısında beka kaygısına kapılmadan soğukkanlığını korumayı, her olaya inkar ve karşı suçlamayla değil, anlama ve empati kurma, sorun çözme duygusuyla yaklaşmayı öğrenmesi gerekir. Bir devleti devlet yapan, güçlü gösteren de bu soğukkanlılık ve kuşatıcılıktır.
Bir devletin psikolojik sorunlarını çözmemesi bir toplumu intihara sürükler.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025