Ahmet ALTAN
Polisler, ellerinde makinelileri, kafalarında çelik kasklarıyla, hafifçe öne eğik vaziyette eve giriyorlar, odaları dolaşmaya başlıyorlar, polislerin arada bir duyulan azarlayıcı seslerinden başka bir ses yok.
Epeyce yoksul gözüken evin odalarında polis kamerası da çelik kasklı polislerle birlikte dolaşıyor… Birden bir patlama sesi duyuluyor… Ardından bir çığlık:
“Kızımı vurdular…”
Hiçbir neden yokken vuruyor polislerden biri kızı.
Bir an dehşetle donuyor her şey…
Sonra baba “kızımı öldürdünüz” diye polislerin üzerine yürüyor, polisler “kelepçe, kelepçe” diye bağırıyorlar… Zavallı anne terliğini fırlatıyor polislere.
Vurulan kız kanlar içinde yerde yatıyor.
Türkiye’de bir insan daha ölüyor.
Roger Spottiswoode’un, hırsız diktatör Somoza’nın yönettiği Nikaragua’yı anlattığı “Ateş Altında” filminin bir sahnesini hatırlıyorum.
İki gazeteci, Gene Hackman’le Nick Nolte, iç savaşın sürdüğü başkent Managua’da otellerine giderken yollarını kaybediyorlar… Yıkıntılarla dolu sokaklardan geçiyorlar.
Bir askeri birlik görüyorlar bir köşe başında.
Nolte arabada kalıyor, Hackman elindeki basın kartını havaya kaldırarak, yolu sormak için askerlere yaklaşıyor.
Askerler onu bir duvara dayayıp, kendi aralarında hararetli hararetli bir şeyler konuşuyorlar.
Nolte, arkadaşının ve askerlerin resimlerini çekiyor uzaktan.
Hackman, “ne beklediğimi bilmiyorum” gibilerden ellerini açarak arkadaşına gülümsüyor.
Bir asker, tüfeğini kaldırıp vuruyor Hackman’i.
Hiçbir neden yok öldürmesi için… Ama öldürüyor.
Polislerin genç kızı öldürdüğü gibi öldürüyor.
Sarıyer’deki o küçük evde polislerin Dilek Doğan’ı öldürmesi için de bir neden yok ama öldürüyorlar.
1979’da çekilmiş Nikaragua ile ilgili bir içsavaş filminin gerçeğini 2015 yılında biz Türkiye’de izliyoruz.
Çekip vuruyorlar.
Tek adam yönetimlerindeki ülkeler çeşitli belalar yaşıyor.
Öncelikle, “devlet aklı” kayboluyor, “tek adamın aklı” devlet aklının yerine geçiyor.
Bütün bir devlet, “tek bir adam” ne kadar akıllıysa ancak o kadar akıllı oluyor.
Tek bir akıl, büyük bir devletin karşısındaki bütün olasılıkları kavramaya yetmeyeceği için devlet aklı tekliyor, yetersizleşiyor, saçmalamaya başlıyor.
Bu, böyle ülkelerde sık görünen, bilinen bir sorun.
Ben, başka bir sorun daha olduğunu düşünüyorum, pek dile gertirilmeyen bir sorun.
Tek adamın sinir sistemi, devletin sinir sisteminin yerini alıyor.
Belki de asıl bela bu.
Tek adam öfkelendiğinde bütün devlet öfkeleniyor.
Tek adam korktuğunda bütün devlet korkuyor.
Tek adam paniklediğinde bütün devlet panikliyor.
Tek adam intikam almak istediğinde bütün devlet intikamcı kesiliyor.
Koskoca devlet aygıtı, akıl almaz, anlaşılmaz işler yapmaya başlıyor.
Gidiyor, Rus uçağını vuruyor mesela.
Vurduktan sonra panikliyor.
Rusya, “burnunu Suriye sınırından bir uzat da bak sana ne yapacağım” diye dünyanın gözü önünde aşağılayarak tehdit ediyor.
Bu tehdit karşısında NATO’ya sığınıyor.
NATO, panik atak geçiren bir ülkenin güvenilmezliğini fark edip, ülkenin sınırlarını korumak için kendi uçaklarını, askerlerini geritirip, devletin koruması gereken sınırı kendisi korumaya başlıyor.
Korkunun ve aşağılanmanın getirdiği öfkeyle ve bir “kahramanlık yapma” sevdasıyla kimseye sormadan Irak’a asker sokuyor.
Irak “çıkın” diyor.
“Asla oradan çekilmeyeceğiz” diyorlar, Obama telefon edip “çıkın oradan” diye azarlayınca, “oradan asla çıkmayacağız” lafından sadece dört gün sonra Irak’tan apar topar çekilmek zorunda kalıyorlar.
Dışarda ard arda yaşanan aşağılanmalar artarken, bu sefer içerde bir kahramanlık aranıyor.
Güneydoğu’nun ilçelerine, mahallelerine tanklar sokuluyor, evler top ateşine tutuluyor, binalar yıkılıyor, insanlar öldürülüyor.
11 yaşındaki bir çocuğu başından vuruyorlar, annesiyle babası ellerinde “beyaz bayrakla” çocuklarını hastaneye yetiştirmeye çalışıyor, tankların, topların, damlardaki keskin nişancıların kuşatmasını yaramıyorlar.
Yıkıntılar arasındaki bir sokakta çocukları kucaklarında ölüyor.
Ölümler arttıkça, kuşatılan mahallelerin sayısı da artıyor.
Evden çıkma yasakları konuyor.
Türkiye devletinin mi yoksa “tek bir adamın” mı polisiyle jandarması olduğu bilinemeyen üniformalı insanlar, okullardaki karatahtalara “tehdit” mesajları yazıyorlar, tekbirler getirerek havaya kurşunlar sıkıyorlar, geceyarıları mehter marşları çalarak sokaklarda dolaşıyorlar.
Korktukça korkutuyorlar.
Korkuttukça, içsavaş görüntüleri yayılıyor, önce bölgeyi sonra ülkeyi yakacak bir nefret birikiyor, silah sesleri, top gürültüleri, çocuklarını kurtarmaya çalışan beyaz bayraklı kadınlar çoğalıyor.
Okullar, camiler, evler alev alev yanıyor.
Kürtçe haykırışlar, çığlıklar, öfkeli kalabalıklar büyüyor.
Devlet dengesini kaybedince, adalet de dengesini kaybediyor.
Bir mahkeme, baskın yapılan bir evde kitapları bulundu diye Hasan Cemal’le Tuğçe Tatari’nin kitaplarını toplatıyor.
Yargıç kitapları okumuyor bile.
Tek adamın kızdığı herkesin kitabının toplatılabileceği, hukuk ölçülerinin yok olduğu, devletin “temel direğinin” kırıldığı bir belirsizlik yayıldıça yayılıyor.
Bir genç kızı vuran polis serbest bırakılırken, bir haber yaptı diye gazeteciler hapishanelere dolduruluyor.
Cumhuriyet Gazetesi’nden Kemal Göktaş, sınırda “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin askerleriyle IŞİD’liler arasındaki “samimi” konuşmaların tapelerini yayınlıyor.
AKP’lileşmiş askerlerle karşılaşıyor, polisten sonra ordunun da belli kademelerde AKP’lileştiğine tanık oluyoruz.
Devlet, polisiyle, ordusuyla, adalet sistemiyle birlikte çözülerek, herkesi düşman gören “dinci” bir intikam örgütüne dönüşüyor.
AKP’li olmayan herkese düşmanlar.
Evlerini basabilir, çocuklarını öldürebilir, kitaplarını toplatabilir, kızdıklarını hapsedebilirler.
İstedikleri kadar para çalabilirler.
Her türlü yasadışı işi yapabilirler.
Sadece Gene Hackman’in vurulduğu film sahnesi değil, Türkiye’deki bütün hayat Somoza’nın Nikaragua’sına benziyor yavaş yavaş.
Ülke yönetimi “Somoza”laşıyor.
Devlet yıkılıyor ve o korkunç moloz yığını ölüm ve dehşet putrelleri halinde toplumun üstüne çöküyor.
Bu ağırlığı bir toplum taşıyamaz.
Güneydoğu bu ağırlığın baskısı altında kanlı çatışmalarla, hendeklerle kırıldı.
Böyle devam ederse ülkenin birçok yerinde, hiç beklenmeyen anlarda yeni kırılmalarla karşılaşacağız.
Yıkılan bir devlet, bu devleti ayakta tutmaya gücü yetmeyen bir toplum, bu yıkılışı paraya çevirmeye çalışan insafsız bir hırsız çetesi, kaybolan adalet, hapishaneler, yasaklar ve her geçen gün biraz daha çöken bir ekonomiyle bir “finale” doğru koşuyoruz.
Kürt kadınlarının taşıdığı bayraklar kucaklarındaki bebeklerinin ölümünü engelleyemiyor, beyaz bayraklara aldırmadan öldürüyorlar.
Bu korkunç yönetim karşısında canlarını ve mallarını, sayfalarında “beyaz bayraklar” çekerek kurtaracaklarını sananlar, o beyaz bayraklar sizi kurtarmaya yetmez, yetmeyecek, bunu göreceksiniz.
Beklediğiniz istikrar asla gelmeyecek bu yönetimle.
Hukukun sağlam direğine tutunarak direnmekten, devleti ve toplumu korumak için adaletin bayrağını yükselterek mücadele etmekten başka bir çare gözükmüyor.
Teslim olanlara merhamet göstermeyecekler.
Bana inanmayabilirsiniz.
Ama hayat size gerçekleri gösterecek.
Eğer direnmezseniz çok da uzun olmayan bir gelecekte, o gerçekler hepimizin kapısını çalacak.
AHMET ALTAN / HABERDAR
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları














































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018