Ahmet ALTAN
Yirmi iki yaşındaydım. Babam hapisteydi.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mühendislik Bölümü’nden atılıp İstanbul’a dönmüştüm.
Evliydim, bir çocuğum vardı ve işsizdim.
Annemin yanına sığınmıştım.
Sinemayı çok severdim, babamın da arkadaşı olan, o zamanların en büyük film prodüktörlerinden Hürrem Erman’a gittim bir gün, “Sinemada çalışmak istiyorum” dedim.
Beni “ikinci asistan” olarak işe aldı.
Önce Orhan Aksoy’un yönettiği, Cüneyt Arkın’ın başrolünü oynadığı, İran sinemasından “adapte”edilmiş bir filmde ikinci asistanlık yaptım.
Film dünyası, değişik bir dünyaydı.
Doğrusu epeyce de hayalkırıklığıydı benim için.
Ben daha ışıltılı setler, daha üst düzey insanlar bekliyordum.
Soğukta, kötü şartlarda çalışıyorduk, sanatla ilgili konuşmalar hemen hemen hiç olmuyordu.
Birinci asistan “astsubaylıktan” ayrılmış bir adamdı.
Hatırladığım kadarıyla sinemanın yaratıcı kısmıyla hiç ilgilenmezdi, daha ziyade sahnelerin düzenlenmesiyle ilgiliydi.
O zamanlar Cüneyt Arkın içkiyi seven bir artist olarak tanınırdı.
Bir gün filmin yönetmeniyle sahne amirinin Arkın’ın bu filmi sarhoş olmadan bitirip bitiremeyeceğine dair iddiaya girdiklerini duymuştum.
Birkaç gün her şey düzgün gitti ve bir sabah Arkın sete içkili geldi.
Sette herkes bana mesafeli dururdu, Arkın o sabah yanımdan geçerken omzuma vurup “Ne haber komünistin oğlu” dedi ama düşmanlık yoktu sesinde, sanki dost olduğunu göstermeye çalışıyordu.
Gülmüştüm, o gün de çok eğlenceli geçmişti zaten.
Biraz sorunlu da olsa film kısa zamanda çekilip bitti.
Ben bu sinema işinden vazgeçsem mi diye düşünürken bana Lütfi Akad’ın çekeceği Gelin filminde ikinci asistanlığı verdiler.
Karlı bir havada bir gecekondu semtinde çalışmaya başladık.
Lütfi Bey, sinemanın en büyük isimlerinden biriydi.
İlk karşılaşmamızdan hemen zihnime yerleşen üç özelliği dikkatimi çekmişti.
Elli yaşını geçmiş olmasına rağmen neşeli çocuk gözlerine benzeyen, muzip parıltılı gözleri, gözlerinin aksine olgun ve güngörmüş gülümsemesi ile dervişvârî, sahici tevazuu.
Benimle birlikte çalışan başka bir ikinci asistan daha vardı, sanırım Lütfi Bey’in bir tanıdığının oğluydu, onun da adı Ahmet’ti, ikimiz arada ahbaplık ederdik.
Doğrusu ya biz “rejisörlüğün” cakalı kısımlarını da seviyorduk, setin tek hâkimi olmasını, öyle zamanlarda kimsenin rahatsız etmeye cesaret edemediği “düşünceli” hallerini, kesin emirler vermesini, boyunlarına taktıkları “vizör” denen merceklerden çekilecek sahneyi incelemelerini...
Lütfi Bey’de bunlardan hiçbiri yoktu.
Herkese takılır, herkesle şakalaşır, otorite kurmak için en küçük bir çaba göstermeden doğal bir saygı yaratır, kızdığında bağırıp çağırmaz sadece sesini biraz keskinleştirir ve boynuna “vizör” asmazdı.
Biz, en çok, “vizör asma hakkına” sahip birinin bu fiyakalı haktan vazgeçmesine şaşardık.
Ahmet bir gün Lütfi Bey’e, “Neden vizör kullanmıyorsunuz” dedi, Lütfi Bey’in yüzünde hiç unutamadığım alaycı bir ifade belirdi, “Ne o öyle koç taşağı gibi boynuma asacağım” dedi hınzır bir gülümsemeyle.
Bizim “fiyakacılıktan” hoşlandığımızı anlamış, böyle şeylerin saçmalığını bize unutamayacağımız şekilde anlatıvermişti.
Bir gün de yönetmenliğe nasıl başladığını anlatmıştı iki çekim arasında, “Ben şirketin muhasebecisiydim, bir gün Hürrem Bey geldi ‘Hadi film çekeceksin’ dedi, ben, ‘Nasıl olur, ben ne anlarım’ dedim, o da ‘Anlamayacak ne var, herkes anlıyor’ dedi, ben de film çekmeye başladım”.
Film çekmeye başlamadan önce şirkette mali danışman olduğunu biliyordum.
Film çekmeye gerçekten böyle mi başladı yoksa bizim gibi gençlerin “rejisörlüğü” putlaştırmasını önlemek mi istedi bunu tam kestiremiyorum ama bütün sözleri, imaları ve uyarılarıyla bizi“gösterişçilikten” uzaklaştırmaya çalıştı.
Cakasını değil sinemanın kendisini sevmemizi istedi, etrafındaki herkese de davranışlarıyla bunu gösterirdi zaten.
Türk sinemasının en büyük isimlerinden biriydi, unutulmaz filmler çekmişti ve sinemanın caka kısmına hiç bulaşmamıştı, çelebi bir hâli, çocuksu bir dalgacılığı, asla sorgulanmayan ve saygıya dayanan sağlam bir otoritesi vardı.
Çok kısa bir süreliğine tanıma şansım oldu.
Ve, ancak gerçekten büyük adamların yaratabileceği bir etkiyle bende unutulmaz izler bıraktı.
Dün aramızdan ayrıldığını öğrendim.
Minnetle andım kendisini.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları














































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018