Alper GÖRMÜŞ
21 Mayıs tarihli, “Kürtler, Demirtaş’ın PKK’nın rağmına oluşturacağı ‘demokratik siyaset’i destekler mi?” başlıklı yazımın çıkış noktasını, Selahattin Demirtaş’ın T24’ten Murat Sabuncu’ya verdiği söyleşideki şu cümle oluşturuyordu: “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürtlerin demokratik siyasette mücadele etmelerini ve bu yolla güçlenmelerini, dağa çıkıp silah almalarından daha tehlikeli görüyor.”
Bu tespit, Türkiye’nin şiddet dolu son kırk yılında defalarca doğrulandı; arada yalpalasa da devletin ‘son kararı’ hep kendi ‘doğrusu’na itiraz edenleri dinlememek ve onları şiddetle sindirmek oldu.
Peki Demirtaş, devletin korktuğu ‘demokratik siyaset’ten tam olarak ne anlıyor? Mesela bir dönem birine kendisinin de başkanlık ettiği geleneksel legal Kürt partilerinin sergilediği ‘reel’ siyaset, kafasındaki ‘demokratik siyaset’le uyum içinde mi, yoksa Demirtaş bu ‘reel’ siyasetin de ‘sorunlu’ olduğunu mu düşünüyor?
Kolayca anlaşılabileceği gibi, bu partilerin PKK ile ilişkisinin yarattığı demokrasi sorunlarından söz ediyorum.
Sosyolojik gerçekler ölçüsüyle ele aldığımızda kaçınılmaz ve ‘doğal’ görünse de, bu ilişki Kürt meselesini çözümsüz bırakmak isteyen iktidarların tepe tepe kullandığı bir propaganda malzemesi. (AK Parti’nin devletin etki alanının dışına çıkar gibi olduğu o tarihsel momentte bu ‘sosyolojik gerçeklik’ ara ara iktidarın da sessizce kabullendiği bir tespit olabilmişti. Mesela AK Parti milletvekili Resul Tosun 2007’de Yeni Şafak’ta kaleme aldığı bir makalede, Kürtlerin o zamanki partisi olan Demokratik Toplum Partisi’ni PKK’ya ‘terörist’ demeye zorlayanlara karşı şöyle yazabilmişti: “Önce soralım. DTP böyle bir açıklama yapabilir mi? Ya da yapmasının ne faydası olur? DTP’liler, kalkıp bir basın toplantısı yapsalar ve PKK’yı terör örgütü olarak ilan etseler. Buna hangimiz inanacağız? Bence onlardan bu talepte bulunmak onları takıyye yapmaya zorlamakla eş anlamlıdır. DTP karşısında yapılacak iki şey var. Ya PKK yanlısı diye doksanlı yıllarda olduğu gibi partilerini kapatıp vekillerini kodese tıkmak. Ya da terörü bitirmede ve sorunu çözmede DTP’den istifade etmek. Aklın yolu ikinci şıktan yana. Birinci şık denendi ve bir sonuç alınamadı.”)
İşaret ettiğim sosyolojik gerçekliğe rağmen şurası açık: İktidarlar için kullanışlı bir malzeme olmasının ötesinde, legal Kürt partilerinin PKK ile ilişkisi kendi başına demokrasi sorunları yaratıyor ve bu partilerin meşruiyetini zedeliyor. İşte bu nedenle geçen yazıda, Demirtaş’ın sözlerini mefhum-u muhalifi ile birlikte okuduğumuzda, bu sözlerin serencamının PKK’nın etki alanının dışında, ondan tamamen bağımsız bir siyasi partiye çıkacağını söyledim: “Öyle ya, Kürtlerin haklı taleplerinin hayata geçirilmesinin yolu silahlı mücadeleden değil ‘demokratik siyaset’ten geçiyorsa, şimdiye kadarki Kürt partilerinin demokratik meşruiyetini zedeleyen PKK’nın etki alanı içinde olma görünümünden kurtulmak, başta gelen bir zaruret haline gelir.”
Yani Demirtaş’ın koyduğu ölçüyle konuşursak ve bu ölçüyü mantıki sonucuna götürürsek, şöyle demeliyiz: Devlet, PKK’nın etkisinden sıyrılmış ‘demokratik Kürt siyaset’ini yalnız Kürtlerin “dağa çıkıp silah almalarından” değil, PKK’nın gölgesi altında oluşturdukları geleneksel legal siyasetten de “daha tehlikeli” görür. Yani devletin birinci tercihi Kürtlerle dağda hesaplaşmak ise, ikinci tercihi onların PKK’nın etkisi altındaki partileriyle hesaplaşmaktır.
Geçen yazıda da söylediğim gibi, Kürt siyasetinin realiteleri göz önüne alındığında, Selahattin Demirtaş’ın devlet-demokratik siyaset-silahlı mücadele bağlamında kurduğu denklemin çözümü, bizzat kendisinin oluşturacağı, daha doğrusu sadece onun önderliği durumunda başarıya ulaşabilecek yeni bir parti sonucunu veriyor. Ne var ki, böyle bir siyasi hareketin-partinin önünde neredeyse aşılamaz gibi görünen çok sayıda engel var.
Bu engelleri şöyle sıralamıştım:
Birincisi: Rawest’in son araştırmasının da doğruladığı gibi böyle bir parti girişiminde bulunup onu başarıya götürme potansiyeline sahip yegâne siyasi şahsiyet Selahattin Demirtaş’tır. Ne var ki o cezaevindedir ve üstelik aktif siyaseti bıraktığını açıklamıştır.
İkincisi: PKK böyle bir oluşumun doğmaması, doğsa da yaşamaması için elinden geleni yapacaktır.
Üçüncüsü: Kürt halkının Demirtaş’a teveccühü ve sevgisi ortada olsa da, meselenin “PKK’ya rağmen” boyutunu da içermesi durumunda Kürtlerin ne yapacağı, nasıl davranacağı belirsizdir. Çünkü ‘Kürt dairesi’ içindeki Kürtler PKK’nın şiddet siyasetine karşı olduğunu defalarca göstermiş olsa da, çok açık ki bu PKK’yı dışladıkları anlamına gelmiyor. Şiddet karşıtlığında buluşma, Kürtlerin yüzde kaçı için, PKK karşıtlığını da içeren bir siyasetle yol yürümede yeterli ve geçerli sebeptir? Bunları araştıran bir araştırma henüz yapılmadı, yapılması da Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi atmosfer koşullarında imkânsız.
Birinci ve ikinci maddeler yeterince açık; cevabının belirsiz olduğunu söylediğim son maddeyi ise burada tartışmak istiyorum.
Kürtler PKK’yı dövebilir, fakat başkasına dövdürtmez!
Kürtleri PKK’dan ‘boşanmaya’ davet etmenin nasıl bir sonuç vereceğinin, benim saptayabildiğim ilk ve en somut testi, 2009 yerel seçimlerinde yapıldı.
AK Parti, 29 Aralık 2009’da yapılan yerel seçimlerin Güneydoğu ayağını “Biz ‘hizmet’ siyasetiyle bölgeyi süpüreceğiz” propagandasıyla götürdü. Gerçekten de kamuoyu araştırmacısı Tarhan Erdem bölgeyi gezip “en ücra köylere bile su götürüldüğünü” gözlemledikten sonra AK Parti’nin bölgede yüzde 70’e yakın oy alacağı tahmininde bulunmuştu. Fakat o seçim bölgede AK Parti için hüsranla bitti. Sonuç gerçekten çok şaşırtıcıydı, çünkü AK Parti “hizmet siyaseti”ni kimlik konusunda da pozitif sayılabilecek çıkışlarla birlikte yürütmüştü. Fakat AK Parti’nin seçim propagandasının önemli bir parçasını da Demokratik Toplum Partisi’ni ve onun üzerinden PKK’yı Kürtlerin kalbinden silme propagandası oluşturmuştu. Kürtler bunu, uzun zamandır kendilerine hissettirilen “PKK’ya terörist deyin, onu satın, PKK’ya terörist demeyi reddeden DTP’yi de satın, bunu yaparsanız sizi yatırıma boğacağım, ayrıca kimlik konusunda da adımlar atacağım” vaadinin bir parçası saydı ve reddetti. Bunun altında, tayin edici bir psikolojik etmen yatıyordu, o da şu: Kürtler, doğruluğu yanlışlığı bir yana, PKK zoru oyunu bozmasaydı o âna kadar elde ettikleri hakların elde edilemeyeceğine inanan bir kitleyi oluşturuyordu. Bu kitle, “Kürtler PKK’ya terörist desin” talebini, “Tamam, PKK zor kullanarak sizin adınıza bazı şeyler elde etti, ama artık onu satın, satarsanız size bir şeyler daha veririm” şeklinde algıladı ve talebi reddetti. Çünkü PKK’yı haklarının elde edilmesini sağlayan özne olarak gören insanların, devletin bu çağrısına “evet” cevabı verip de sonrasında kendilerini onurlu insanlar olarak hissetmeye devam etmesi mümkün değildi.
2009 seçimlerinde AK Parti’ye hüsran yaratan sonuçlar, bu psikolojinin kuvveden fiile çıkması neticesinde ortaya çıkmıştı.
Fakat madalyonun bir de öteki yüzü var: Kürtler, 2009 sonrasında, başkalarının azarlamasına bile tahammül edemedikleri çocuklarını yeri geldiğinde döven ana-babalar misali, PKK’ya pekâlâ tavır alabildiler, çağrılarına uymadılar.
Bu anlattıklarım, Selahattin Demirtaş’ın PKK’dan tamamen bağımsız bir ‘demokratik siyaset’ oluşturma girişimi karşısında Kürtlerin nasıl davranacağına dair bize yardımcı olabilir mi? Doğrusu, pek olabilir gibi görülmüyor, çünkü bu örnek çok farklı. Bu örnekte PKK’yı ‘dövmeye’ teşebbüs edeceğini varsaydığımız kişi, Kürtlerin en sevdiği siyasetçi. Dolayısıyla “Kürtler PKK’yı dövebilir, fakat başkasına dövdürtmez!” tespiti bu örnekte pek yerine oturmuyor. Çünkü Demirtaş kesinlikle ‘başkası’ değil.
Gördüğünüz gibi soruyu sordum ama cevabını veremedim. Verebilmem de mümkün değil zaten. Bunu ancak test ânında, yani mutasavver yeni ‘demokratik siyaset’in oluşturulması sürecinde anlayabileceğiz.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025