Cemil KOÇAK
Siyasî propagandanın başarısı, Nazi Almanyası’nın Propaganda Bakanı Goebbels’e göre, sürekli aynı şeyi tekrar etmekten geçiyordu. Herkes aynı şeyi sürekli tekrar ettiği sürece, her türlü iddia inandırıcılık kazanırdı. 27 Mayıs darbecileri de, yandaşlarını bu yalanlara inandırdı. İşte o yalanlar.
27 Mayıs öncesinde meydana gelen hükûmet karşıtı öğrenci gösterilerinde polisin sertliği, çatışmanın şiddetini artırmıştı. Fısıltı gazetesi, çok sayıda öğrencinin kurşunlanarak öldürüldüğünü, sayısız yaralı ve tutuklama olduğunu, tutuklanan öğrencilerin korkunç koşullarda baskı altında tutulduğunu yayıyordu. Elbette göstericiler bu türden haberler karşısında sadece dehşete düşmüyorlardı; ama aksine haberler onların direniş gücünü de artırıyordu; katılımı yükseltiyordu. Gerek İstanbul, gerekse Ankara’daki öğrenci gösterileri sırasında vahşi bir katliam gerçekleştirildiği ileri sürülüyordu.
‘Cani şebekenin üç elebaşı....’
Darbeden hemen sonra Vecdi Bürün tarafından hazırlanan “Kansız İhtilâl” adlı bir propaganda kitabında açıkça şöyle yazılacaktır: “Cani şebekenin üç başı; Celâl Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan, canavar ruhlu [İçişleri Bakanı] Namık Gedik’in Türk gençlerine karşı giriştiği vahşiyane katliama memnunlukla seyirci kalıyorlardı. Yapılan ihbarlardan öğrenildiğine göre, gençleri diri diri buzdolaplarına, mezarlara koyan, sonra da cesetleri kıyma makinalarında kıyarak köpeklere veren bu mahlûklar, insan olamaz.”
Nebbaşlar tamam da ‘Şehit hırsızlığı’ nedir
Kitapta şöyle iddialar da vardı: “Bu memleket şehit hırsızlığı diye bir fiilden kat’îyen haberdar olmamıştı. Gerçi nebbaş denilen ahlâksızların fiillerini lügatlerine sokmuş ve teşhir etmişti. Ama şehit hırsızlığı diye bir şeyden değil ciddî olarak lâf etmek, böyle bir şeye şahit olmak hayallerden bile geçirildiği görülmüş, işitilmiş şey değildi. Fakat devlet adamı vakarından en ufak ölçüde olsun nasip almamış bu menfûr adamlar yüzünden memleket, bu derece korkunç, bu derece yüz kızartıcı bir harekete de sahne olmak bahtsızlığına uğrayacaktı. Şimdi de şehit hırsızlığı emrini vereceklerdi.
Emri alan uşaklar, 28 Nisan akşamı gizlice kendilerini her şey ve herkesten saklayarak karanlıkta şehit hırsızlığına çıktılar. Çalabildiklerini, bilinmeyen mezarlara gömdüler. Bazı hastaneler, şehit hırsızlığına çıkan polislere karşı, ilim ve müesseselerine yaraşan bir cesaretle direndi. Bu şehit hırsızlığı emrinin çok tepede bulunan ve komitacılıktan başka bir bilgisi olmayan; politika kelimesini ‘puletika’, prestij kelimesini ‘perestiş’ şeklinde telâffuz eden meşhur ümmîden gelip muhtelif kademelerden geçtikten sonra İstanbul’daki uşaklara kadar geldiğini bilmeyen yok gibiydi.” Burada sözü edilen kişi elbette Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’dı. Kitapta bu “ümmî”nin kimliği daha sonra açıklanmıştı.
EBK depolarındaki cesetler
Darbeden hemen sonra 1 Haziran günü bir MBK üyesi “yüksek rütbeli bir subay” Fransız haber ajansına verdiği demeçte; “bugüne kadar Ankara ve İstanbul civarında çukurlar içinde ve Et ve Balık Kurumu depolarında bazı cesetler bulunduğunu belirterek, kat’î bir rakam veremeyeceğini belirtmişti.” Kitapta, “daha sonraki saat ve günlerde bildirilenlerin de bunlara” eklenmesiyle, “manzara”nın korkunçluğuna dikkat çekiliyordu. “Gençlerin cesetleri kuyulara atılmış ve yem makinalarında kıyılmıştı. Vicdansızlığın bu derecesine tarihimiz boyunca rastlanmamıştı.”
Darbecilerin kan donduran imha planları
27 Mayıs’tan sonra ele geçirildiği belirtilen bir plâna göre; DP iktidarı, basın, ordu ve “millî müesseseler”de, aydınlar arasında tasfiyeye gidecekti. Plâna göre, en başta İsmet İnönü, İsviçre’ye sınır dışı edilecekti; CHP’li milletvekilleri ile çok sayıda general ve İstanbul Üniversitesi’nden yirmi kadar profesör ve pek çok gazeteci için ağır cezalar öngörülmüştü. Hele ordu içinde plânlanmış tasfiye gerçekten de kan dondurucuydu: “Bu aydın subaylarımız, manevralarda kendilerince uygun bulunan yerlere çekilecekler ve imha edileceklerdi.” Plâna göre, silâhlar taraftarlarına dağıtılacaktı. Böylece “işlerine gelmeyen vatandaş topluluklarını bunlar vasıtasıyla ortadan kaldıracaklardı.” Plâna ilişkin bütün belgeler hükûmetin eline geçmişti artık.
SIDDIK SAMİ ONAR’IN İDDİALARI
İstanbul Üniversitesi Rektörü Sıddık Sami Onar, 2 Haziran’da basına yaptığı açıklamada; “şehitlerin listesini tam olarak tesbit etmek üzere gerek İstanbul dahilinde, gerek taşrada bulunan ailelerden, yüksek tahsil yapmakta olan çocuklarından haber alamayanların bize müracaat etmelerini, yarından itibaren radyo ve gazeteler vasıtasıyla ilân edeceğim. Bazı mezarlıklara kamyonlarla getirilip gömülen talebelerden, buzhanelere konulanlardan, kıyma makinalarında çekilenlerden bahsedilmektedir. Bu iş için üniversitede bir teknik kurul teşkil edilmiştir. Ölenler hakkında ileri sürülen rakamlar mübalağalı değildir. Ölenler vardır ve bunların tesbitine çalışılmaktadır.” demişti!
‘BUZHANEDEKİ CESET MESELESİ’
Istanbul Askeri Emniyet Müdürü Kurmay Yarbay Abdülvahit Erdoğan, 2 Haziran tarihli basın toplantısında; “cesetlerle ilgili bir heyetimiz vardır; üniversite ile temas halinde tahkikata devam edilmektedir” derken; ikinci şube müdürü Vedat Sokollu şu açıklamayı yapmıştı: “En ziyade genç üniversitelilerimize insafsızca ateş açanları ve bunlara kimlerin ve ne sebeple emir verdiklerini tesbitle meşgulüz. Bu iş için de ayrı komisyon kurulmuş bulunmaktadır. Cesetlerin ikişer ikişer gömüldüklerine ve Üsküdar’da beş kişinin yan yana gömüldüğüne ve topraklarının taze olduğuna dair ihbarlar almaktayız. Bütün haberlerin sıhhat derecelerini tahkik etmekteyiz. Buzhanedeki ceset meselesini tahkik etmekteyiz.”
MBK’NİN AÇIKLAMASI
MBK tarafından yapılan açıklamada da şöyle denilmişti: “Kahraman ve fedakâr üniversiteli gençlerimizin 22 Nisan 1960’dan 27 Mayıs 1960 tarihine kadar hürriyet uğruna yaptıkları masum ve inançlı gösteriler sırasında, bu asil gençliğimize eski hükümetlerce coplarla, kılıçlarla hücum edildiği, hiç müdafaa vasıtası olmayan gençlerin teşkil ettiği kitleler üzerine insafsızca ateş açıldığı, kendilerinin ağır şekilde dövülüp yaralandığı ve birçok gençlerin öldürüldüğü artık muhterem halkımızın malumu olmuştur. Hürriyet şehitlerimizin tesbiti işine Silahlı Kuvvetlerimizin idareyi ele aldığı andan itibaren ehemmiyetle devam edilmektedir. Bugüne kadar yapılan inceleme ve araştırmalarda birçok ipucu ele geçirilmiştir. Cinayetleri yapanların kendi suçlarını örtmek ve cesetleri yok etmek için akla hayale gelmeyecek canavarca tedbirlere başvurdukları anlaşılmaktadır. Şehitlerin gizli yerlere gömüldükleri, ıssız yerlerdeki kuyulara atıldıkları, biz kısmının buzdolaplarına konulduğu ve bir kısmının da hayvan yemi yapılan makinalarda kıyılarak toz haline getirildiği hakkında korkunç haberler alınmaktadır. Aramalara dikkat ve hassasiyetle devam edilmektedir. Korkunç bir vahşetle işlenen bu cinayetler er veya geç mutlaka meydana çıkarılacak ve sayın umumi efkara arz edilecektir. Cinayetlerin kısa zamanda meydana çıkarılması ve canilerin ele geçirilmesi için sayın halkımızın resmi makamlara ve üniversite tahkik heyetlerine yardımcı olmalarını rica ederiz.”
ERTUĞRUL ALATLI ANLATIYOR
Kurmay Albay Ertuğrul Alatlı yerli ve yabancı basın mensuplarının sorularını yanıtlıyordu: “Soru: Cesetler hakkında kat’î malumata sahip misiniz? Yanıt: Bu hususta kat’î bir malumatımız yok. Birkaç komite bu hususta çalışmaktadır. Neticeden emin olduğumuz zaman her şeyi basına aksettireceğiz. Soru: Cesetlerle ilgili olarak oldukça vahim iddialar ileri sürülüyor. Fikriniz nedir? Yanıt: Bu hususta pek çok şayia [söylenti] etrafta dolaşmaktadır. Bizim gizli tutmak istediğimiz hiçbir şey mevcut değildir. Alınan haberleri olduğu gibi halkın dikkatine arz etmek maksadını güdüyoruz. Soru: Komite’nin cesetlerle ilgili olarak bir tebliğ yayınlamasındaki maksat nedir? Cevap: Bu hususta daha fazla malumat verebilecek durumda değilim. Daha evvel de bildirdiğim gibi, halkın arasında birçok şayia dolaştırılmaktadır. Bir tebliğ yayınlamak zarureti hasıl olmuş olabilir. Fakat evvela komitelerin çalışmalarını hitama erdirmesini beklemek icap eder. Soru: Topkapı’da bir ceset ortaya çıkarılmış. Bu hususta malumat verebilir misiniz? Yanıt: Resmi bir tebliğ yapamayız, çünkü şimdiye kadar gayrı resmi olarak haberler bize ulaşmış bulunuyor.”
27 MAYIS SONRASINDA HÜKÛMETTE YAŞANAN CESET KRİZİ
Cemal Gürsel: İleride başka şehitler çıkmak ihtimali vardır. Onları da düşünmek lâzım. Ölenlerin sayısı ve hüviyetleri daha belli olmadı mı?
Adalet Bakanı Âmil Artus: Efendim, iki ölüyü kendileri ikrar [itiraf] etmişler. Bendeniz beyanat verdiğim sırada dokuz tane kayıp öğrencinin adını tesbit etmiş bulunuyordum. İkiyi buna ilâve edince on bir oluyor. O günden bugüne kadar yapılan incelemeler neticesinde, bunlardan galiba iki tanesinin hayatta olduğu anlaşıldı. Diğerlerinin isimleri ve adresleri mevcuttur. Bunların cesetlerini bugüne kadar bulmak mümkün olmamıştır; hâlâ da kayıptırlar.
Cemal Gürsel: En ciddî mesele budur. Topkapı’da İnönü’ye bilmem ne yapmışlar diye uğraşacaklarına, bununla uğraşsınlar. Ben İstanbul’da iken gazetede bir şey okudum. Eski Mezarlıklar Müdürü, o sırada yanındaki bir adamla mezarlığa gidiyor. Gömmek üzere oldukları bir adam için ruhsat istiyor. “Bu casustur, tedfin edeceğiz” diyorlar ve adam sesini çıkarmıyor. Ondan sonra anlaşılıyor ki, böyle bir casusluk meselesi yoktur. Bu hadiseye rağmen, o vakitki hükûmet, bu adamın yakasına yapışıp da, “bunun hesabını ver” demiyor. Eski Florya tesislerinde istihdam ediliyormuş. Orada müdürlüğe getirmişler. Bilmiyorum, hâdiseleri unutturmak için mi? Ben alâkadar olsam, derhal yakasına yapışır, hesabını sorardım. Âmil Artus: İstanbul’dan getirilen öğrencinin isminin Raif olduğunu ifade ettiler. Bunu kuyuya atmışlar. Yola olan mesafesine nazaran kuyuyu araştırdım. Fakat tarif edilen yerde böyle bir kuyu çıkmadı. Cemal Gürsel: Bu iş mühimdir. “Esasen bir şey yoktu” falan diye propagandası da yapılıyor. Bu iş üzerinde titiz durmalı.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016