Erol KATIRCIOĞLU
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Başkanı Bahçeli dün bir araya geldiler. Öyle görünüyor ki 2019 seçimi için bir tür koalisyonda anlaştılar. Ana muhalefet partisi CHP ise hala ülkede ne olduğunu anlayabilmiş değil. Tabii partinin yöneticilerinden söz ediyorum onu destekleyen kesimlerden değil. Ama onların da var olan “yeteneksiz” kadroları değiştirebilmek için çok da zamanları yok. Bir an önce adım atmaları gerekli.
Referandumda “hayır” kullanmış olanlar ya da zaman içinde öyle değilken şimdi Erdoğan’a karşı olanlar nasıl olacak da 2019 seçimlerinde bir başarı elde edecekler kimse bilmiyor. Daha doğrusu nasıl bir yol izlemeliler ki sonunda Erdoğan’ın iktidarına son verecek bir zafer kazanılsın, herkesin sorduğu cevabı olmayan bir soru. Eminim birçok kişi bu soruyu kafasında gezdiriyor; kiminin bazı fikirleri var, söylüyor ya da yazıyor, kimileri de umutsuzca gözlemeyi yeğliyor. Ama bu cenahta genel bir karamsarlık halinin olduğu da çok açık.
Bence benzer bir durum Erdoğan cephesinde de var. Devlet Bahçeli’nin desteği tabii ki bir şeyler getirecek Erdoğan’a, ama bazı şeyler götürmesi de mümkün. Ne var ki iktidarın bütün imkanları kendi elinde olduğu için-OHAL’i de kullanarak-seçimleri etkilemek, manipüle etmek onun için daha kolay. Nitekim de öyle yapıyor. Gül ile yaşanan gerilim de bunun bir parçası.
İktidarda olan, iktidarının devamı için bir “odak noktası” yaratmak zorunda. Odak noktası, bin bir türlü fikirleri olan milyonlarca insanın davranışlarını senkronize etmek için gerekli bir alet. Alet dediysem makineden değil ama bir makine gibi çalışan bir kolaylaştırıcıdan söz ediyorum. Nitekim Erdoğan kendini böyle bir “odak noktasına” çevirdi. Birbirlerini tanımayan, birbirlerinin fikirlerini dahi bilmeyen milyonlarca insanın baktığı ve ona göre pozisyon aldığı bir alet, bir sembol. Oyun teorisinde oyuncular arasında koordinasyonu sağlayan bir kavram. Seçimi garanti etmese de kazanmanın en etkili yolu da bu.
Onun için Erdoğan’ın en büyük derdi kendisinden başka toplumu arkasından sürükleyebilecek yeni bir “odak noktasının” ortaya çıkması. Onun için elinde ne varsa oynuyor. Abdullah Gül’ün çıkışından söz etmiyorum. Çünkü muhtemelen “Gül’ün çıkışı” diyebileceğimiz cümlelere yönelik Erdoğan’ın bence “kardeşlik hukukuna” da sığmayacak şekilde sert çıkması muhafazakar cephede kendi lehine bir çeşit konsolidasyon yaratmak amacıylaydı ve muhtemelen de başarıldı. Ama bence bu kadar.
Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’nun böyle bir “odak noktası” olma olasılığıyla iligili bir korkusu var mıdır diye sorarsanız benim cevabım hayırdır. Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na verdiği ağırlık, neme lazım deyip iki de bir suç duyurusunda bulunması düzeyinde. Ondan öte değil. O nedenle de Kılıçdaroğlu’nu ciddi bir tehdit olarak görmediğini söylemek mümkün.
Ama iktidarın bir “odak noktası” olarak Selahattin Demirtaş’tan korktuğu çok açık. Öyle ki, ortada hiçbir delil, hiçbir ciddi eylem olmadığı halde, yargıyı açıkça etkileyerek, hatta ona yön vererek Demirtaş’ın hala tutuklu kalması sağlanıyor. Çünkü Demirtaş, yalnızca Kürtlerin değil aynı zamanda seküler kesim de dahil bütün mağdur kesimlerin “odak noktası” olma potansiyeline sahip. 7 Haziran seçimleri bunu açıkça kanıtladı. Öyleyse önümüzdeki siyasi denklem şöyle özetlenebilir: Erdoğan muhalefet cephesinde yeni bir “odak noktası” ortaya çıkmasın diye elinden geleni yapacak, o nedenle de muhalefet cephesinde her türlü bölünmeyi körükleyecek. Muhalefet de farklı kesimleri bir araya getirerek yeni bir “odak noktası” yaratacak. Bu odak noktası “Demirtaş”tır ve bütün mesele de farklı kimlikleri Demirtaş’ın etrafında buluşturmaktır. Bugün için bence durum budur.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları













































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.12.2025
18.12.2025
13.12.2025
9.12.2025
2.12.2025
26.11.2025
20.11.2025
11.11.2025
4.11.2025
28.10.2025