Gülay GÖKTÜRK
Salı sabahı Başbakan Davutoğlu’nun bir sohbet toplantısı için davet ettiği gazeteciler arasında ben de vardım. O görüşmenin muhtevası katılımcılar tarafından büyük ölçüde aktarıldığı için tekrarlamayacağım.
Ama PYD bahsinde sarf ettiği bir cümle, öteden beri kafamda dönüp duran bir tartışmayı yeniden canlandırdı.
Şöyle dedi Davutoğlu:
“Biz PYD’yi 2013’te İstanbul’a çağırdık ve çözüm süreci bağlamında 3 şartı yerine getirirlerse Türkiye’den destek görebileceklerini söyledik. Bu 3 şart yerine gelseydi PYD gibi bir problemimiz olmazdı.”
Bu çok hayati bir cümle...
Zira “PYD ile bir problemimizin olmaması” denilen durum, aslında her şeyi değiştirebilirdi.
Böyle bir tablo Esad’ın Suriye Kürtlerini Türkiye’ye karşı kullanma politikasının çökmesi, Suriye’deki Kürtlerin ÖSO’ya katılması, böylece ÖSO’nun çok güçlenmesi, ayrıca muhalif Kürtlerin varlığı sayesinde Esad’a karşı muhalefetin köktendinci grupların kontrolüne geçmemesi, dolayısıyla Batı’nın Esad’ı ehven-i şer olarak görmesi durumunun doğmaması gibi birbirinden önemli birçok sonuç doğurabilirdi.
Ve tabii en önemlisi de, Çözüm Süreci bugün bambaşka bir noktada olabilirdi.
Peki neden mümkün olamadı bu? PYD ile 2013’teki görüşmede neler konuşuldu? İleri sürülen o üç şart neydi?
Ben kapalı toplantıların kulislerini alabilen bir gazeteci değilim; o yüzden yanılabilirim. Ama açık kaynaklardan bildiğim kadarıyla,
Salih Müslim’le Ankara’da yapılan görüşmelerde ileri sürülen üç şart şuydu:
- Şam Rejimi ile her türlü bağını kesmesi
- ÖSO ile birlikte savaşması
- Demokratik özerklikten ve kanton yapısından geri adım atması
Aslında bu üç şart içinde PYD’nin karşı olduğu bir şart vardı: Özerk bir bölge sahibi olmaktan ve kanton yapısından vazgeçmek...
Eğer bu şart öne sürülmeseydi, PYD’nin kaderini Esad’dan ayırıp Şam Rejimi ile bağlarını kesmesi ve ÖSO ile birlikte savaşmayı kabul etmesi belki mümkün olabilirdi. Nitekim Salih Müslim o zaman yaptığı çeşitli açıklamalarda, ÖSO’nun oluşum sürecinde muhalefet güçleriyle görüştüklerini ama bu görüşmelerde geleceğin Suriye’sinde Kürtlerin talep ettikleri haklar ve statüleri konusunda hiçbir güvence verilmediğini ifade ediyordu.
Gerçek şu ki, PYD sıkışmıştı.
Bir yanda, Kürtlerin muhalefet saflarına geçmesini önlemek için onlara özerk böyle vaat eden katil bir rejim; öte yanda ancak özerk bölge hayalinden vazgeçme şartıyla yanına çağıran bir muhalefet cephesi...
Sonucu hepimiz biliyoruz...
Suriyeli Kürtler- en azından PYD’yi destekleyenler - yıllardır kimliksiz yaşadıkları öz yurtlarında kendi özerk bölgelerini oluşturmak için, iç savaşın yarattığı koşullarda karşılarına çıkan bu tarihi fırsatı değerlendirmeye karar verdiler.
Bu karardan zararlı mı, kârlı mı çıktıklarına tarih karar verecek. Peki Türkiye’nin politikasını “Suriye’nin bütünlüğü” üzerine inşa etmesi ve PYD’ye özerk bölgeden vazgeçme koşulu koyması doğru muydu?
PKK ile yürüyen savaşın sürmesi ve oluşacak özerk bölgenin –Kürt koridorunun- Türkiye düşmanı bir bölge olması halinde doğruydu.
Ama bu talep Çözüm Süreci’nin ilerlemesiyle birlikte düşünüldüğünde ve hedeflenen Kürdistan özerk bölgesinin tıpkı Irak’taki Özerk Kürdistan gibi Türkiye’ye dost bir bölge olması ihtimali göz önüne alındığında doğru olduğunu söylemek o kadar da kolay değil.
Yukarıda saydığım şartlarda kurulacak bir özerk bölgenin Türkiye için bir tehdit değil fırsat olma ve “çözüm süreciyle büyüme” perspektifine hizmet edebilme ihtimali de vardı.
Ne var ki hükümet, 2012 yılında Suriye’nin Kürt bölgesinde özerk bölge oluşumunun hız kazanmasıyla birlikte ortaya koyduğu “sınırımızda böyle bir emrivakiye izin vermeyiz” politikasında ısrara devam etti.
* * *
Aslında konuyu tekrar gündeme getirmemin sebebi geçmişi kurcalamak değil...
Önümüzdeki dönemde karşımıza çıkabilecek benzer durumlar karşısında hazırlıklı olabilmemiz için paylaşıyorum kafamdaki soruları.
Suriye Savaşı’nda yeni bir faza doğru geçmekte olduğumuz şu günlerde gündeme gelebilecek çeşitli formülleri, Suriye Kürdistanı’yla ve PYD ile başka türlü bir ilişkinin mümkün olup olmadığını bir daha tartışmamızda fayda var.
Bu konuya da gelecek yazımda gireceğim.
Yazarlar
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015