Hilâl KAPLAN
Geçtiğimiz Pazar günü, ikinci yılını doldurmak üzere olan çözüm süreci açısından hareketli bir gündü. Bir yandan MİT Müsteşarı Hakan Fidan, 6-7 Ekim Kıyımı sonrası ilk kez İmralı'daydı. Âkil insanlar ise, üçüncü kez ama bu sefer Başbakan Davutoğlu'nun ev sahipliğinde Dolmabahçe'deki çalışma ofisindeydi. Toplantı gece yarısına doğru ilerlerken, meğer peşmerge de Türkiye'nin belirlediği rota üzerinden Kobanê yolundaymış. Bu mevzua döneceğiz, önce toplantıdan bahsedelim.
Âkil toplantıların ilki 'göreve çağrı', ikincisi ise saha çalışmalarının raporlarını sunma üzerineydi. Peki, bu son toplantı? Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar çözüm iradesinin arkasında olduğunu belirten Başbakan Davutoğlu, amacı puslu havayı dağıtmak ve ortak vicdanı harekete geçirmek olarak tanımladı. Her ne kadar toplantı tarihi daha önceden belirlenmiş olsa da, 6-7 Ekim Kıyımı'nın yarattığı büyük tahribatın bu çağrıya sebep olduğu aşikârdı.
Hükümet, olabilecek en üst düzeyde çözüm sürecini sahipleniyor. Başbakan'ın yanı sıra sekiz bakanın toplantıya katılması, toplamda 11 saat süren oturumlarda Başbakan ve kabinesinin herkesi dikkatle dinlemesi, içtenlikle cevap vermesi bunun göstergesi.
Ayrıca Başbakan'ın açılış konuşması da hem kuşatıcı hem de oldukça cesurdu. Örneğin Başbakan, çözüm sürecini tanımlarken 'bu topraklarda, bu toprakların insanları arasında' ifadesini kullandı. Yıllardır PKK meselesine 'kökü dışarda, sünnetsizler, vb' denilerek hüdayinabit bir oluşummuş gibi yaklaşıldığı için, bu ifade oldukça özgündü.
Yine, 'Silahlı unsurlar çıkmış olsaydı, Kobanê'ye yaklaşımımız farklı olurdu' diyerek, PYD'ye her türlü destekte bulunulmasının önündeki engelin Kandil'in tutumu olduğunu ifade etmesi önemliydi.
Kabinenin bakış açısı
Bazı hükümet yetkililerinden, 6-7 Ekim olmasaydı, bu toplantıdan İzleme Kurulu'na sivil katkı yönünde bir karar çıkabileceğini ancak kamu düzeninin tesisi birinci öncelik haline geldiği için bu adımların şimdilik askıya alındığını öğrendim. Edindiğim izlenim, 6-7 Ekim Kıyımı'nın birincil sorumlusunun Abdullah Öcalan olduğunu düşündükleri yönünde. Bu minvalde Kobanê direnişi üzerinden faturanın hükümete kesilmesinden ve bedelin Türkiye halkına ödetilmesinden oldukça rahatsızlar. Ancak Öcalan'ın daha önceki olaylardaki tutumu olan 'izle ve gör' yerine, daha ilk günden müdahil olarak olayların önünü kesme ihtiyacı duymasını kendisinin de öngöremediği vahim bir sonuca yol açmasından kaynaklandığını düşünenler de var.
Fakat Başbakan, bu görüşte değil. Hoca, olayı bitirenin ne devletin gücü ne de Öcalan'ın çağrısı olduğunu düşünüyor. O'na göre olayların bitmesini sağlayan, toplumun sürece olan inancı ve ortaya çıkan vahşetin PKK tabanının da siyaseten altını oyduğunun fark edilmesi.
Tüm bu menfi gelişmelere rağmen hükümetin 'şerden hayır çıkaralım' tavrında olması takdir edilmesi gereken bir siyasî olgunluk seviyesine tekabül ediyor.
6-7 Ekim öncesi yol haritasında anlaşılmış
Toplantının en can alıcı noktası, Başbakan Davutoğlu'nun Eylül ayından bu yana çözüm sürecindeki kronolojiyi ortaya koymasıydı. Bu kadar açık şekilde Başbakan'ın bu kronolojiyi ortaya koyması devletin kamuoyu önünde şeffaf ve özgüvenli biçimde süreci ortaya koyarken, daha ketum tarafta kalanın PKK hareketi ve siyasî temsilcileri olduğunu gösteriyor.
Başbakan'ın sıraladığı kronolojiye göre Kandil, Türkiye içindeki tüm illegal faaliyetleri sonlandıracağı sözünü vermiş ama sonuçta 6-7 Ekim'de estirilen teröre önayak olmuş durumda. Sürecin iyiliğini gözeten herkesin bu iddiayı Kandil'e ve HDP yetkililerine sormaları gerekiyor.
Başbakan'ın anlattığına göre Eylül ayının ilk haftası, yol haritası ve takvimi çıkarılıyor. MİT Müsteşarı, İmralı'ya gittiğinde de yol haritası üzerinde mutabık kalınıyor. HDP heyetinden Pervin Buldan ve Sırrı S. Önder, yol haritasıyla Kandil'e gidip teyit alıyor.
10 Eylül'de Başbakan, Buldan ve Önder'i kabul ederek yol haritası belirlenmiş bir süreçte bile yol kesmelerin, haraç istemelerin, adam kaçırmaların devam etmesinin kabul edilemez olduğunu söylüyor. O görüşmede, 15 Ekim'e kadar PKK'nın tüm illegal faaliyetlerine son vereceği sözü veriliyor. Ancak ABD dönüşü HDP Eş Başkanı Demirtaş'ın 'Bundan böyle her yer Kobanê'dir' çağrısıyla IŞİD'e duyulan öfke sürece ve dindar Kürtlere kanalize ediliyor, 38 can başta kamu güvenliği alt üst ediliyor. Ardından Alman televizyonuna verdiği röportajda KCK yöneticisi Cemil Bayık 'gerillayı geri göndermek'ten bahsediyor.
Demirtaş, tüm seçenekleri reddetmiş
Üstelik 6-7 Ekim öncesinde, 1 Ekim günü, Demirtaş ilk kez Başbakanlık makamında ağırlanıyor ve orada Başbakan, Demirtaş'a Kobanê'yle ilgili tüm seçenekleri sunduklarını ve red cevabı aldıklarını söylüyor. Demirtaş, ne TSK'nın ne Özgür Suriye Ordusu'nun ne de peşmergenin yardımını istememiş. Tamamen PKK'nın kontrolünde olacak şekilde silah yardımı yapılmasını talep ediyor. Doğal olarak hâlen ülkesinde militanları bulunduğunu bildiği bir örgüte de Başbakan bu yardımı yapamayacaklarını bildiriyor.
Üstelik Başbakan, Demirtaş'ı, 'Tezkere çözüm sürecine destektir. Meclis'te hayır oyu kullanmayın. Hayır derseniz yarın Kobani için yardım isteyemezsiniz' diye de uyarıyor ama nafile. Ve bugün, HDP'nin reddettiği tezkeredeki 'yabancı asker' maddesi sayesinde peşmergenin, YPG güçlerine destek için Kobanê geçiş yapması mümkün oluyor.
Yine de özelde Kobanê, genelde tüm Rojava'da askerî yöntemlerle halkı sindiren ve tekçileştiren PYD'nin peşmerge geçişinden çok da memnun olmadığı açık. Çünkü bu sayede Rojava'da silah yoluyla bertaraf edilen çoğulculuğun tesis edilmesi yönünde de bir imkân ortaya çıkmış oldu.
Bu minvalde peşmerge geçişini Türkiye'nin verdiği bir tavizden çok, hükümetin yardım için öne sürdüğü bir şartı -sanırım ABD baskısıyla- PYD'nin kabülünden söz edebiliriz. O yüzden bir aydır 'SOS Kobanê' derken, dün peşmerge geçişi gündem olunca 'SOS Şengal' denmeye başlandı. Yani 'peşmerge Irak Kürdistanı'nda kalsın, orda daha çok ihtiyaç var' iması yapıldı. Salih Müslim'den İsmet Hesen'e PYD yetkililerinin 'peşmergeye ihtiyaç yok' açıklamaları da bu rahatsızlığa işaret ediyor.
Öcalan'la sivil ve direkt temas
Toplantı boyunca, âkiller tarafından en çok dile getirilen talep, Öcalan'la sivil aracılar vesilesiyle iletişim kurulması oldu. Can Paker, geçtiğimiz Çarşamba 24 âkil insanın katılımıyla yapılan toplantıdan çıkan ortak bildirinin de bu yönde olduğuna dikkat çekti. Diğer bazı isimler de sürecin belirleyicilerinden olmasına rağmen, sadece Öcalan'la gazeteci görüşmesi yapılamadığını, sürecin sivil bir dokunuşa ihtiyaç duyduğunu dile getirdi.
Alevi paketi yolda
Toplantıda Suriye krizi patlak verdiğinden ve Öcalan'ın 'İslâm bayrağı altında kardeşlik' vurgulu Nevruz 2013 çağrısından bu yana Alevi meselesinin başta İran-Suriye ve Almanya olmak üzere değişik devletlerce kışkırtıldığından da bahsedenler oldu. Ben de Başbakan'ın zorunlu din dersi meselesindeki görüşlerine katılmadığımı, seçmeli uygulamasına geçilmesi gerektiğini ve cemevleri meselesine bir çözüm getirilmesinin öneminden bahsettim. Başbakan da hükümetin, Alevilerin taleplerini karşılayacak bir plan üzerinde çalıştığını, önümüzdeki günlerde harekete geçeceklerini ifade etti.
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları




























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019