Hüseyin GÜLERCE
Avrupa Birliği ile ilişkilerde sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Türkiye'nin ekonomi ve kalkınmadaki başarısı, bazı çevrelerde, "AB'ye artık gerek yok" gibisinden bir hava da estiriyor.
Avrupa Birliği'nin halen tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşıyor olması bu havayı destekliyor. Öngörülemeyen bu kriz Yunanistan, İtalya ve İspanya başta olmak üzere AB bünyesini sarsıyor. Geçtiğimiz hafta Brüksel'de 8-9 Aralık 2011 Zirvesi yapıldı. Yeni tedbirler ve karar alındı. Krizi aşmaya çalışıyorlar.
Anlaşılır milliyetçi hislerle, ayrıca kültür ve inanç farklılıkları gerekçesiyle, hem Türkiye'de, hem de Avrupa'da, bizim üyeliğimizle ilgili tepkileri biliyoruz. Her iki tarafta da kuvvetli "Türkiye'nin üyeliğine hayır" lobileri de var.
Avrupa'da etkili bazı güç merkezleri, Türkiye'nin Müslümanlığını gerekçe göstererek üyeliğimize direnç gösteriyorlar. İslam ve Türk düşmanlığının körüklendiğini de görüyoruz. Almanya'da ortaya çıkan Neonazi cinayetlerinin, artan ırkçılığın hafife alınmaması gerekir. Ayrıca Türkiye'nin, yakın gelecekte Avrupa'nın en büyük ve en dinamik nüfusuna sahip olacağı gerçeği, bölgesinde giderek güçlenmesi de bu güç merkezlerini rahatsız ediyor.
Fakat onlardan daha önemlisi, Türkiye'deki vesayetçi rejimin AB üyeliğimiz konusundaki direncini ve engellemelerini görebilmektir. Vesayet sistemi, Türkiye'yi içine kapalı bir rejimle yönetme taraftarıdır. Çünkü imkânları, etkileri ve güçlü konumları, buradan geliyor. Ne demek istediğimi AB Bakanı Sayın Egemen Bağış'ın, geçenlerde Hürriyet gazetesinde çıkan röportajındaki ifadelerinden anlatmaya çalışayım. "AB süreci olmasaydı neler eksik olurdu?" sorusuna, Sayın Bakan'ın cevabı şöyle:
"AB süreci olmasaydı hâlâ Devlet Güvenlik Mahkemeleri olurdu. TRT'nin ve YÖK'ün yönetiminde birer general olması hukuken zorunluluktu, bu değişti. 24 saat Kürtçe yayın varsa, Atatürk'ten sonra ilk defa bir Cumhurbaşkanı cemevine gittiyse, Dersim Katliamı nedeniyle özür dileme erdemi gösteren Başbakanımız varsa, Akdamar'da Ermeni vatandaşlarımız 112 yıl aradan sonra, Sümela'da Rum vatandaşlarımız 88 yıl sonra ayin yapmaya başladıysa, çocuklarımızın oynadığı oyuncaklarla ilgili endişelerimiz yoksa, yediğimiz yemekler daha hijyenik olduysa AB'nin katkısı vardır."
Ben şunu da eklerim; askeriye üzerinde sivil denetim giderek artıyorsa, Ergenekon ve Balyoz davaları, askerî mahkemelerde değil de, Silivri'de devam ediyorsa, bunlar, AB İlerleme Raporlarındaki uyarılardan ve meseleyi takip etmelerinden dolayıdır. Ki, bütün bunlara rağmen, daha alınması gereken epey yol var...
Türkiye'nin vesayet sisteminden kurtulmasında Avrupa Birliği'nin desteğine ihtiyacı var. Çünkü vesayetçi statükonun önündeki en büyük engel Avrupa Birliği'dir... AB üyeliği, Türkiye'nin demokratikleşmesinin, en önemli teminatlarından biridir.
Askerî vesayetin bittiğini zanneden varsa, yanılır. Daha geçenlerde "İnternet Andıcı" davasının en önemli sanıklarından bir general yurtdışına kaçtı. Yani kaçırıldı. Vesayetten kurtulma, demokrasiye geçme sürecinin en kritik, en hayatî döneminden geçiyoruz. Anayasal, kalıcı ve esaslı tedbirler alınmazsa -Allah korusun- kin, nefret ve acımasızlık dolu bir rövanş için pusuda bekleyenler geri dönerler...
Türkiye'nin AB üyeliği, stratejik bir karardır. Kendimiz kalarak dünya ile entegre olma ve küresel bir barış için, Türkiye'nin AB üyeliği önemli bir kilometre taşıdır. Birleşmiş Milletler'in Medeniyetler İttifakı projesinin en önemli merhalesi de Türkiye'nin AB üyeliğidir.
AB'nin yaşadığı son büyük kriz, cayma gerekçesi yerine, Türkiye için tarihî bir fırsat sunmaktadır. AB karar merkezleri, Türkiye'nin önemini daha iyi anlamaya başlamışlardır. Türkiyesiz bir AB'nin küresel aktör olamayacağı konuşulmaya başlanmıştır. Bu bizi böbürlendirmemeli, kasmamalıdır.
İç siyasetin esiri olup geniş ufukları terk etmeyelim...
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
18.04.2019
11.04.2019
4.02.2019
28.03.2019
14.03.2019
9.02.2019
9.02.2019
1.02.2019