Kemal BURKAY
KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE DURUM NE?
2. BÖLÜM
CHP’nin çözüme yönelik tutumu
Bir önceki yazımda Kürt sorununun çözümüne ilişkin durumu Hükümet ve PKK açısından değerlendirmiştim. Vardığım sonuç şuydu: Ne yazık ki her iki tarafın da çözüme ilişkin yeterli bir projesi yok. Ne adına “çözüm ve barış” denen bu süreci başlatmış olan mevcut hükümet sorunun boyutlarına uygun eşitlikçi bir çözümü düşünmekte, ne de PKK. Hükümeti oyalama politikası izlemekle suçlayan PKK’nin kendisinin de çözüm adına önerdikleri dişe dokunur şeyler değil; o da sonuçta Kürt kamuoyunu oyalamakta.
Peki bu alanda muhalefetin tutumu ne? Türkiye’nin en büyük sorunu olan, Osmanlı dönemi bir yana, Cumhuriyet dönemi boyunca yüzyıla yakındır süregelen, ülkeye bunca büyük bedellere mal olan bu sorunun çözümü muhalefeti ilgilendirmiyor mu? Onun çözüme ilişkin öneri ve projeleri ne?
Bu konuda MHP’nin tutumu belli. Milliyetçiliği kendisine bayrak edinmiş bu parti bir Kürt sorunu olduğunu bile kabul etmemekte, onu bir terör sorunu saymakta. Öyle olunca da baskı ve savaştan başka bir çözüm projesi yok. MHP varlığını bir bakıma bu şoven politika üzerine kurmuş; bu nedenle bu çağdışı tutumun değişmesi de zor.
Çözüm konusunda asıl sorumluluk taşıması gereken parti, Ana muhalefet Partisi CHP. Üstelik CHP kendisini sosyaldemokrat olarak niteliyor. Ülke demokratikleşecekse, barışa ulaşacaksa onun, ülkenin yüz yüze olduğu sorunlar konusunda daha kapsamlı, ileri, cesur projelerle ortaya çıkması gerekmez mi?
Ne yazık ki CHP şimdiye kadar bunu başaramadı.
CHP Kürt sorunuyla ilgilenmedi değil. Kıyamet koparken ilgilenmemesi olanaksızdı. Son yıllarda o da bazı “çözüm paketleri” önerdi. Ancak bunlar sorunun boyutlarına uygun, temel hakları içeren öneriler olmaktan uzak, palyatif nitelikte öneriler oldu hep. Daha da kötüsü CHP, hükümetin bu alanda attığı bazı küçük, ama olumlu adımlara bile destek vermedi. Örneğin TRT 6’in açılmasına karşı çıktı. Baykal’ın, “Türk halkının ödediği vergilerle böyle bir kanal açılamaz!” deyip gösterdiği şiddetli tepki hatırlardadır. Yine daha bir yıl öncesi şu meşhur ırkçı-şoven “Andımız”ın kaldırılması sırasında da CHP’nin buna gösterdiği tepki malumdur.
CHP’nin son olarak” toplumsal barış ve demokrasi” için önerdiği, Kürt sorununu da içeren 70 maddelik demokratikleşme paketi özerinde durmak istiyorum.
Bu pakette, Kürt sorunun temel ve eşitlikçi bir çözümüne elvermese bile birçok olumlu öneri var. Örneğin pakette dile getirilen öneriler arasında şunlar var:
• Seçim barajının % 3’e düşürülmesi;
• Siyasetteki dil yasaklarının tamamen kaldırılması;
• Siyasi partilere devlet yardımının tüm siyasi partileri kapsayacak şekilde adil olması;
• Travma yaratan kışla, park, sokak ve meydan isimlerinin değiştirilmesi;
• Geçmişte değiştirilen köy, bucak, ilçe ve diğer yerleşim yerleriyle coğrafi adların, yeni adlarıyla birlikte kullanılması; (Bu öneri yeni adları koruduğu için, bir yanıyla olumsuz);
• Dersim olaylarının tüm boyutlarıyla araştırılması için Dersim arşivlerinin devletin ilgili tüm kurumlarından alınıp TBMM’de toplanarak halka ve araştırmacılara açılması;
• 21 Mart gününün Nevroz Bayramı olarak, tatil ilan edilmesi;
• Eski Diyarbakır Cezaevi’nin “İnsan Hakları ve Demokrasi Müzesi”ne dönüştürülmesi;
• Koruculara kamuda başka alanlarda istihdam olanağı getirilerek, koruculuk sisteminin kaldırılması;
• Boşaltılan yerleşim yerleri nedeniyle mağdur olan vatandaşlara yardım yapılmasını öngören 5233 Sayılı Yasa’nın yeniden düzenlenerek, mağduriyetlerin giderilmesi ve köye dönüşlerin önünün açılması;
• Mayınlı arazilerin temizlenip, yoksul köylüye tarımsal faaliyetler için tahsis edilmesi.
Görüldüğü üzere bu önerilerin her biri olumlu ve hükümetle bir uyum birliği sağlanması halinde hayata geçirilebilecek önerilerdir. Ancak bunlar sorunun esastan çözümünü sağlayabilecek adımlar değil. Kürt sorununun çözümü şu iki temel adımı içeren köklü bir reformu gerektirir:
1- Kürt halkı nüfusun çoğunluğunun oluşturduğu coğrafya’da, yani Kürdistan’da kendi kendini yönetme hakkına sahip olmalı. Bu federal bir yapılanmaya sağlanabilir.
2- Kürtçe, Türkçenin yanı sıra eğitim dili, aynı zamanda resmi dil olmalı.
CHP adına Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun TBBM’ye sunduğu teklifin gerekçesinde şu ifadeye yer verilmekte:
“Türkiye’nin en önemli meselelerinden olan Kürt sorunu, eşit yurttaşlık ve demokrasi temelinde kalıcı bir şekilde çözüme kavuşturulmalıdır. Temel bir insan hakkı olarak anadil öğretimi desteklenmeli, tüm seviyelerde resmi dil ve ortak dil olan Türkçe’nin eğitimi ve öğretiminin yanı sıra, anadilde eğitim de çocuğun yararını gözeten, bilimsel, pedagojik bir yaklaşımla ele alınıp çözülmelidir.”
Burada anadilde eğitimden söz ediliyorsa da ifade oldukça muğlak, sınırları belirsiz. Şu anda geçerli olan seçmeli dil dersinin de anadilde eğitim sayıldığını unutmamak gerekir. Gerçek anlamda anadilde eğitim ilkokuldan üniversiteye kadar tüm eğitim sürecini kapsar. Ayrıca Türkçe “tüm seviyelerde resmi dil ve ortak dil” olarak niteleniyor. Bu anlayışla eşitlikçi bir çözüm sağlanamaz.
CHP’nin bu demokratikleşme önerisi, sorunun çözümü bakımından yetersiz olsa bile, daha önceki yıllardaki tutumuna oranla ileriye doğru olumlu bir değişim sayılabilir. Ancak SHP’nin 1993 yılındaki bir çıkışının bundan daha ileride olduğunu da hatırlatmak isterim.
Malum, 12 Eylül sonrası, tüm partiler gibi, AP ve CHP de yasaklanmıştı. Onların yerine aynı tabanı ve benzer programları paylaşan başka partiler sahneye çıktı. CHP tabanı Halkçı Parti adıyla örgütlendi ve daha sonra Sosyaldemokrat Halkçı Partiye (SHP) dönüştü. Genel Başkanlığını Erdal İnönü yapmakta idi.
1993 yılında Cumhurbaşkanı Özal’ın girişimi ve Celal Talabani’nin aracılığıyla Abdullah Öcalan ikna edildi ve PKK 17 Mart 1993’te tek yanlı silahları susturdu. Bu PKK’nin ilk ateşkesi idi. Ertesi gün yine sayın Celal Talabani’nin önerisiyle ben ve Abdullah Öcalan Şam’da buluştuk ve 19 Mart 1993’te bir protokol imzalayıp kamuoyuna açıkladık. Protokolde çözüm olarak federal biçim isteniyor, ayrıca Türk devletine 10 maddelik bir acil demokratikleşme paketi öneriliyordu.
Ateşkes ve hemen ardından gelen protokol ve bu protokol yoluyla Türk hükümetine yaptığımız çözüm önerisi hem Kürt hem de Türk kamuoyunda, aynı zamanda uluslararası planda olumlu bir etki yaptı.
Aydın ve sanatçıların oluşturduğu ve başını Aziz Nesin’in çektiği bir inisiyatif 62 imzalı bir bildiri yayınladı ve barış için bir fırsat doğduğunu söyleyerek hükümeti, Kürt sorununun demokratik ve adil çözümü için adım atmaya çağırdı. Aralarında Ercan Karakaş ve Mümtaz Soysal’ın da bulunduğu SHP’li 36 milletvekili ise 13 Nisan 1993’te bir deklarasyon yayınlayarak hükümete çağrıda bulundular, „akan kanın tamamen durması, barış ortamının geliştirilmesi ve kalıcı hale getirilmesi için“ şu istemleri dile getirdiler:
«- Silahlar sürekli olarak susturulmalı, demokratik siyasal mücadele yolu benimsenmelidir.
«- Bahar operasyonları diye ifade edilen yaygın söylentinin önüne geçilmeli, halkı tedirgin eden, göçe zorlayan ve barış ortamına zarar veren iç operasyon hareketleri durdurulmalıdır.
«- İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Helsinki Nihai Senedi, Avrupa İnsan Hakları Sözlmeşmesi’ne uygun bir anlayışla, AGİK süreci ve Paris Şartı’na uygun olarak Anayasal ve yasal düzenlemeler yapılmalı, Türkiye bütünlüğü içinde Kürt halkının meşru istemi olan kendi kimliği ile kendisini ifade etmesi sağlanmalıdır.
«- Şiddet ortamının sonucu olarak ortaya çıkan olağanüstü duruma son verilmeli, olağanüstü halin yarattığı kurumlar ve bu ortamdan dolayı uygulamaya konan birçok anti-demokratik yasa ortadan kaldırılmalıdır.
«- Kürt halkının anadili ile eğitim olanağı ile radyo-TV yayını yapma olanağı sağlanmalıdır.
«- Demokratikleşme yolunda atılması düşünülen adımlar hızlandırılmalı, cumhuriyet tarihinde belli zamanlarda uygulamaya konulan şartsız genel af yasası ile demokratik siyasal ortam desteklenmeli ve güçlendirilmelidir.
«- Bölgeden göçü durduracak ekonomik ve toplumsal iyileştirmeler hızlandırılmalı; bölge çalışılabilir ve yaşanabilir bir ortama kavuşturulmalıdır.“
SHP Genel Sekreteri Cevdet Selvi de bu açıklamayı desteklediğini bildirdi. SHP’nin hükümet ortağı olması bu açıklamayı daha da önemli kılmakta idi.
Görüldüğü üzere bu öneriler birçok yönden, hem AK Parti hükümetinin son 10 yılda Kürt sorunuyla ilgili attığı adımlardan, hem de CHP’nin son dönemde dile getirdiği ve yukarıda yeni bir örneği verilen demokratikleşme istemlerinden daha ilerdedir. Anayasa değişikliği ile uluslararası sözleşmelere uygun biçimde Kürt halkının kendi kimliği ile kendisini ifade etmesi, anadilde eğitim ve genel af önerilmektedir.
Eğer 33 silahsız askerin öldürülmesiyle sonuçlanan Bingöl eylemiyle, Özal’ın ve ona destek veren bazı asker ve sivil bürokratların kuşkulu ölümleriyle sabote edilmeseydi, ülkedeki barış hareketi daha da güçlenip kitleselleşebilirdi. Ama söz konusu Bingöl eylemi bunu bıçak gibi kesti. Aynı şey, Kürt sorununun barışçı çözümü için uluslararası planda oluşan olumlu havanın ve çabaların da sönmesine yol açtı.
O günden bu yana, özellikle son on yılda yaşadığımız bazı olumlu değişikliklere, sorunun nispeten daha özgürce tartışılmasına, çözüm yönündeki kim açılım ve çabalara rağmen, fazla bir yol aldığımız söylenemez.
Çözüm için, iktidar ve muhalefet olarak ülke politikasında önemli bir rol üstlenenlere daha geniş bir vizyon ve cesaret gerekiyor. Ortadoğu böylesine kaynarken, Sorunlarını barışçı yöntemlerle ve demokratik ilkelere uygun biçimde çözemeyen Irak ve Suriye tam bir yıkıma uğrayıp bölünmenin eşiğine gelmişken, değişim dalgası çoktan Türkiye’nin kapılarına dayanmışken bu sorunun çözümü daha fazla ertelenemez.
Devlet adamlığı, liderlik, ileri görüşlülük, tarihsel dönüşüm gereğinin kapıya dayandığı böylesi anlarda kendini gösterir. Bunu başaranlar tarihe geçer, saygıyla anılır, başaramayanlar ise yaşanacak daha ağır yıkımın, boş yere ödenecek daha ağır bedellerin vebalini taşırlar.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.02.2022
28.08.2021
16.05.2020
12.05.2020
8.05.2020
4.05.2020
29.01.2020
18.10.2019
10.10.2019
24.03.2020