Mehmet TIRAŞ

SEÇİM KAZANIR,SORUN ÇÖZEMEZ…
19.06.2023
381

Erdoğan 21 yıldır iktidar da ama son 13 yıldır toplumsal hiçbir sorunu çözemiyor…

Çözemediği gibi sorunları daha da ağırlaştırıyor.

Çözemiyor da toplumun yarısının desteğini nasıl alıyor” değil mi?

Yanıtlmaya AKP’nin ilk sekiz yılından başlayalım…

Erdoğan AB müzakereler sürecinde ne diyordu:

AB’liği üyeliği bizim olmazsa olmazımızdır “…

“Bu ülkede bir kişi özgür değilse o toplum özgür değildir”...

“Kopenhag Kriterleri bizim de kriterlerimiz olacak”…

 “Batı standartlarında bir demokrasimiz olacak”…

“Üstünlerin değil hukukun üstünlüğü olacak”…

Yoksulluğu yok edeceğiz,Yolsuzluğu ortadan kaldıracağız, Yasakları da yasaklayacağız”…

Bunlar Erdoğan’ın 8 yıldaki sözleri…

Bu ilkelere uygun hareket ederek ilk 8 yıl içerisinde toplumsal sorunların çözümünde önemli ölçüde yol da aldı…

AB ile süren müzakereler ve buna uygun köklü reformlar  refahın arttığı, özgürlüklerin yol aldığı” toplumsal sorunların, kısmi olarak çözüm yoluna girdiği bir süreçti.

Bu dönem 2002-2010 yılları arasında “AİHM kararları Türkiye’deki yasaların üstündedir herkes bunu böyle bilsin” dediği için, ülkeye 220 milyar dolar gibi bir yabancı sermaye geldi…

“Benim iktidarımda alım gücü düşen bana oy vermesin” dediği gene bu dönemde enflasyon tek rakamlara inmiş, işsizlik ve hayat pahalılığı en düşük seviyelere gerilemişti…

Milli gelir 350 milyar dolardan,950 miyar dolara yükseldi.

“Ben başarısızlığını dış güçler de arayan bir siyasetçi olmayacağım”…

Bizim iktidarımızda  kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmeyecek”, “Devlet vatandaşına  format atmayacak ve devlet vatandaşın garsonu olacak” dediği dönemler…

Erdoğan’a destek yükseliyor, oyları da artıyordu…

Sonra Kürt sorununa el attı…

Kürt sorunu  benim de sorunum diyerek, PKK ile görüşmelere  Norveç’ten başlayıp, Diyarbakır meydanına taşıyor;Öcalan’ın önerileri doğrultusunda; HDP ile  Dolmabahçe mutabakatı” adında 12 maddelik   bir bildiri yayınlıyordu…

Toplumsal barış girişiminin oylarını düşürdüğü endişesine kapılmış olmalı ki…

Erdoğan keskin bir  “U” dönüşü yaptı…

Derin devletin fabrika ayarlarını sahiplendi verdi…

Biz bu devleti sokakta bulmadık diyerek ;”din,ırk ve mezhep” üzerinden siyaset yapmaya ve toplumu da ayrıştırmaya başladı.

Ülkenin bekası sakızını çiğnemeye…

Muhaliflerine hakaret etmeye…

Sonra muhaliflerini tehdit etmeye başladı.

Kendine muhalif olan toplumun her kesimini terörist ilan eder oldu.

Son seçimde işi iftira atmaya kadar götürdü ve montaj videolar yaınladı.

Parlamentonun üçüncü büyük partisi HDP’yi  terör örgütünün uzantısı diye hedef gösterdi.

“Sandık demokrasinin namusudur”  diyordu, sandıktan çıkan muhalefeti tanımaz oldu.

Erdoğan’ın bu söylemi ve uygulamaları ilk önce ekonomiyi vurdu…

Yabancı ve yerli sermaye ülkeyi hızla terk etmeye başladı.

950 milyar dolar olan Gayri Safi Milli Hâsıla süreç içerisinde 800 milyar dolara geriledi.

Altın ve döviz tüm zamanların rekorunu kırar hale geldi…

TL sadece Avro ve Dolar karşısında değer kaybetmedi, tüm para birimleri karşısında değer kaybeder oldu.

An itibarı ile kan kaybetmeye de devam ediyor.

İşsizlik, hayat pahalılığı ve yoksulluk kol gezerken, enflasyon üçlü rakamları zorlamaya başladı,gelir dağılımındaki uçurum ise  daha da derinleşti.

AB müzakerelerinden ve hukuktan tamamen uzaklaştı.

Tek parti döneminden her ortamda yakınan Erdoğan, tek parti ve askeri darbeler dönemini aratır oldu.

Çıkmaz  bir  yola girdi.

Bizim neslimiz bozdular “dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz” diyerek  homojen bir toplum yaratmaya sıvandı.

Sorunları liyakatli bir kadro ile çözmek yerine, kendine sadık olan, dinci ve mezhepçi kişilerden oluşan bir kadrolaşmaya gitti.

Mülakat sistemi ile neredeyse devlet kademelerine imam hatip kökenli ve Sünni mezhebinden olan insanlar yerleştirildi.

Kadrolaşmayı  Diyanet işler başkanlığı üzerinden, diğer devlet kurumlarına geçiş üssü olarak kullandı.

YÖK üstünden Başta üniversiteler olmak üzere eğitimi bilimsel bir eğitimden uzaklaştırarak, siyasal İslam’ın çemberine aldı.

60 olan Üniversite sayısını 21 yılda 197’ye çıkarttı ama açtığı üniversiteler fen lisesi düzeyinde bile eğitim vermediği, medyada ve eğitim camiasında mizah konusu olmaya başladı.

Atadıkları 60 üniversite rektörünün bir tane bilimsel makalesinin  olmadığı, bir yılda 4 bin kişiyi profesör yaptıkları ortaya çıktı.

Eğitimi bilimsel eğitimden  o kadar kopardılar ki; eğitimcilerin görüşlerini değil de, “Diyanet işler başkanlığı, Tarikatlar ve Cemaatlerin” önerilerini dinleyip uygular oldular.

İşte tablosu…

AKP son 10 yılda:

“İmam Hatip okul sayısını 458’den tam 5 bin 144’e çıkartırken…”

“İmam Hatip öğrenci sayısını ise 77 binden,1 milyon 275 bine çıkarttı” ama bir başarı sağlanamadı.

“Üniversite sınavına giren öğrencilerden yüzde 86’sı üniversiteye giremez oldu.”

Böyle bir vahim tablo ortaya çıkınca veliler çocuklarını imam hatip okullarına göndermez oldular ve çocuklarını düz liselere ve meslek liselerine göndermeye başladılar.

Çünkü imam hatip okullarında çocuklara çağın dersleri olan “matematik,fizik,yabancı dil,kimya,felsefe ve yazılım” gibi  dersler en az okutulan dersler olması, başarısızlığı da berberinde getirdi.

Böyle bir eğitim anlayışı ile öğrencinin çağın teknolojisini kullanmak ve üretim biçimini anlaması mümkün mü?

AKP hükümetlerinde en uzun  milli eğitim bakanlığı yapmış Hüseyin Çelik bir kanalda; bin ve iki bin kişilik imam hatip okullar açıldı…Şimdi  bu imam hatip okullarında okuyan  öğrenci sayısı 250 veya 300 olduğunu açıklarken, velilerin de artık çocuklarını imam hatip okullarına göndermediğini dile getiriyordu.

Verdiğiniz eğitimin referansı “din olduğu” sürece, çağın teknolojisi olan Bilgisayarın parçası “ÇİP”i üretmez,bu çağı da kavrayamazsınız?

Yüzde 90 oy alıp iktidara gelseniz de…

AB müzakerelerine dönmeden, demokrasinin kuvvetler ayrılığını uygulamadan, ekonominin evrensel kurallarını kabul etmeden, hiçbir sorunu çözemezsiniz.

Ucube sisteminizle  seçim kazanıyorsun ama hiçbir toplumsal sorunu çözemediğiniz gibi; hakaret edip,dolandırcılıkla suçlayarak kovduğunuz, liyakat sahibi insanlara muhtaç oluyor,kurtarıcı olarak ekonominin başına getiriyorsunuz.

Sistemin demokratik, ekibin liyakat sahibi insanlardan oluşmuyorsa, seçim kazanabilirsiniz ama sorunları çözemezsiniz…

Çektiğimiz karşılaştırmalı fotoğrafta bunu göstermiyor mu?

Eşit yarışılmayan seçimlerde devlet imkanlarıyla AKP’nin oylarının ancak yüzde 35’e çıktığını…

Erdoğan geçmişine hakaret edenlerle iktidarda kalmak için;

Hüda-Par’dan DSPye,MHP’den,Yeniden Refah’a muhtaç kaldığını hatırlatmak isterim…

”Bir de hayasızca kullanılan devlet imkânları ve paspasa çevrilen anayasal düzeni yok saymanız…”

Bu yaptıklarınızı  meşru, adil ve demokratik seçim sayıyorsanız, evet kazandınız!.

Ama şunu bilin ki hiçbir  toplumsal sorunu da çözemezsiniz?

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar