Mehmet TIRAŞ

BİR CİNAYET ANATOMİSİ…
26.11.2023
898

Ne yazık ki en ciddi konuyu Necip Türk Milleti ancak 23 gün hafızasında tutabiliyor.

O zaman gelin sevgili okurlar,birlikte Hırant Dink cinayetine giden ölüm yoluna döşenen taşların izini sürelim.

Mevzu derin yol uzun ve meşakkatli…

Hırant Dink’in katili bilinçli olarak az ceza alsın diye Trabzon’da yaşayan 17 yaşında, Ogün Samast adında tetikçi bir çocuk seçildi.

Hırant’ın eşi de kocasının cenazesinde; ”Çocuktan katil yaratan bir toplum olduk” diyordu.

Katil yargılanma sonucu 21 yıl ceza aldı ve 16 yıl yattıktan sonra iyi hali göz önüne alınarak, infaz yasasından yararlandırıldı ve beş yıl önce tahliye edildi.

Katili mahkemelerin terör örgütü ile ilişkilendirmemesi ise garip bir durumdu.

Hırant’ın katiline uygulanan infaz yasası yıllarca siyasi tutuklulara, gazetecilere, yazarlara ve akademisyenlere uygulanmadı, hala da uygulanmıyor.

Hırant Dink cinayeti bir günde olmadı ve bunun bir süreci var;2004 yılında başladı 3 yıl sürdü ve 19 Ocak 2007 Tarihinde gündüz gözü Agos Gazetesi’nin önünde üç kurşunla infaz edildi.

Bu cinayet bilinçli olarak zamana yayıldı ve bir kamuoyu oluşturuldu!

Hırant Dink cinayeti de her siyasi cinayette olduğu gibi; ”Devletin içine yerleşmiş hukukun denetimine girmeyen karanlık yapıların” bilgisi dâhilinde işlendiği karşımıza çıktı.

Hırant Dink İstanbul Şişli’de “Ermenice ve Türkçe” yayın yapan “Agos Gazetesinin” Genel yayın yönetmeni ve gazetenin yazarıydı.

Dink cinayetinin fitilini ateşleyen Agos gazetesinde çıkan bir haberle başladı.

-Hırant Dink 6 Şubat 2004 Tarihinde Agos gazetesinde; ”Atatürk’ün manevi kızı olarak bilinen Türkiye’nin ilk pilotu olan Sabiha Gökçe’nin, isminin Hava limanına verilmesi üzerine; ”Sabiha Hatun’un Sırrı” başlıklı bir haber yayımladı. Sabiha Gökçe’nin yakınlarının görüşlerine yer verilen haber,başta olumlu veya olumsuz hiçbir tepki almadı.

Ne zaman ki!

-21 Şubat 2003 Tarihinde…

Hürriyet Gazetesi: ”Sabiha Gökçe’nin 80 yıllık Sırrı” başlığıyla,Agos gazetesinde çıkan haberi Sür manşetten verdi. Hırant Dink,”Hürriyet’te haber manşetten verilince  olanlar oldu ve Türkiye’de yer yerinden oynadı” diyordu. 

Hürriyet’teki manşet haber malum çevreleri harekete geçirirken…

Bize, Hürriyet Gazetesi yazarlarından Fatih Çekirge bir açıklamasında:

Hürriyet Gazetesi manşetini Genelkurmaya sormadan atmaz” sözünü hatırlatıyordu.

Üç gün sonra Hürriyet’in talimatla manşet attığı ortaya çıktı.

-24 Şubat 2004 Tarihinde, Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yayımladı…

Açıklamasında: ”Sabiha Gökçen gibi bir sembolün tartışmaya açılmasının habercilik olarak nitelendirilmeyeceği” belirtildi.

Daha sonra Hırant Dink,Milli İstihbarat Teşkilatı(MİT) görevlilerince İstanbul Valiliğine çağrıldı.

İstanbul Vali yardımcısı Ergün Güngör tarafından tehdit edilmedi ama toplumsal infial için uyarıldı.

Hırant Dink Valiliğe çağrıldığında Vali Yardımcısının odasında  bir kadın  ve bir erkeğin bulunması tuhaf bir durumdu ama;Vali Yardımcısı kendisinin yakınları olduğunu ve konuşmalarında bir sakınca olmayacağını söyledi. Fakat Hırant, bulunan kişilerin istihbarattan olduğunu etrafının sarılmaya başladığını arkadaş çevrelerine bu olayı anlatır.

-26 Şubat 2004 Tarihinde:

“İstanbul Ülkü Ocakları Şişli’deki Agos Gazetesi’nin önünde toplandı ve topluluğa Ülkü ocakları başkanı Levent Temiz bir konuşma yaptı: ”Hırant Dink bundan sonra bütün öfkemizin ve nefretimizin hedefidir, hedefimizdir” diye Hırant’ı açıkça tehdit etti.

-22 Nisan 2004 Tarihinde:

Genelkurmay Başkanlığı’ndan ikinci defa bu haber üzerine bir açıklama daha yayımlandı ve yazının içeriğinden rahatsızlık duyulduğu belirtildi.

Açıklamada: ”Türk Milletinin birlik ve beraberliğine,layik olduğu toplumsal barışa,Atatürk’ün manevi varlığına ve düşünce sistemine,Türk milletine yakışır sağduyu içerisinde sahip çıkmanın ve bütün kurumlarına düşen açık ve seçik bir görev olduğu ortadadır” diyordu.

Böylece Hırant Dink Genelkurmaya Başkanlığı tarafından hedef gösteriliyordu.

-25 Şubat 2004 Tarihinde:

Şişli Cumhuriyet Savcılığı ,Dink’in 13 Şubatta yazdığı ,”Ermenistan Kimliği” ve ”Ermenistan’la Tanışmak” üzerine (8)  yazı dizisi başlıklı yazılarını; ”Türklüğü Aşağılamak” suçlamasıyla dava açtı.Bu arada malum çevreler durmuyor ve Hırant Dink’in Avukatı Erdal Doğan,Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün Hırant Dink’i tahdit ettiğini açıklıyordu.

-7 Ekim 2005 Tarihinde: ”Dink 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.”

Bursa’dan gönderilen mektup Hırant Dink’in ölümünün açık habercisi gibiydi ama tarihi belli değildi.

6 Ocak 2006 Tarihinde:

Agos gazetesine Bursa’dan Hırant Dink’e bir mektup geldi…

Ahmet Demir adına gönderilen mektupta:

“Hırant Dink,seni,oğlunu ve Serkis Seropyan’ı  bir daha hiç konuşmamak üzere susturacağız. Önce oğlunun cesedini Ankara çıkışındaki Jandarma bölgelerinin  birinden alacaksın” Hırant Dink ailece  tehdit edilirken. Devlet bu tehditler karşısında Hırant Dink için hiçbir önlem almıyordu.

Ama tehditler devam ediyordu.

-15 Şubat 2006 Tarihinde:

“Trabzon istihbarat şubesi muhbiri Erhan Tuncel,Yasin Hayal’in Hırant Dink için “Ne olursa olsun öldürülecek”  istihbaratını Trabzon Emniyet Müdürlüğüne bildirdi. Erhan Tuncel’in verdiği ”Hırant Dink öldürülecek”  bilgisi,Ankara ve İstanbul istihbarat Daire Başkanlıklarına iki gün sonra ulaştı.”

Görüldüğü gibi Hırant Dink adeta göstere göstere ölümü belirlenen 19 Ocak 2007 Tarihinde gerçekleşiyordu.

Bu süreçte devlet Hırant Dink’e ne bir koruma verdi,ne de Agos Gazetesi’inde ve çevresinde güvenlik önlemleri aldı. Eğer devlet gereken güvenlik önlemlerini alsaydı, katil Hırant’ı  takip edemez,Agos gazetesinin önünde de öldüremezdi.

Hırant’ın katili Ogün Samast’ın tahliyesinden sonra televizyon kanallarında, gazetelerinde  ve köşe yazıları ile;Hırant’ın katilini,“FETÖYE  Fatura Edenler” nedense: “Genelkurmay Başkanlığının, Hırant Dink’i hedef gösteren,iki defa yazılı açıklamasını hatırlamamaları ve bilmemeleri tesadüf olabilir mi?” 

Önemli bir konuyu daha hatırlatayım Hırant’ın katili, “Babası ihbar ettikten sonra yakalandı.”

Hırant Dink 19 Ocak 2007 yılında katledildiğinde o dönem Başbakan olan bugünün partili Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Hırant Dink cinayeti Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak” sözünü veriyordu…

Hırant Dink cinayetinin gerçek katilleri olan azmettiricileri ortaya çıkartılamadı ama;katili Ogün Samat, infaz yasasından yararlandırılarak beş yıl önce tahliye edilerek özgürlüğüne kavuşturuldu.

Hırant Dink’in katili Ogün Samast’ın 16 yıl sonra tahliye edilmesi faili meçhul cinayetleri tekrar hatırlatırken; iktidarın infaz yasasını mahkûma göre uyguladığını da böylece öğrenmiş olduk.

Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne uzanan siyasi cinayetlere demokrasi güçlerinin ortak görüşü, bu cinayetler; “Bir milli mutabakat cinayeti” olduğu için, aydınlatılmayacağı iddiası her cinayetten sonra doğrulanır oldu.

“Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze uzanan 17 bin faili(devlette saklı) meçhul cinayetin hiçbirisi aydınlatılamadı.

Çünkü bu cinayetler “Milli Mutabakatla Yapılmış “ devletin içine uzanan cinayetlerdi.

Hırant Dink cinayeti  bunlardan birisi olduğu için aydınlatılmıyor.

Son eski Ülkü ocakları genel başkanı Sinan Ateş cinayeti de,içinde  iki hareket polisinin olduğu; “Bir Milli Mutabakat Cinayeti” olarak ortadan kaldırıldığından aydınlatılmayacak.”

Faili meçhul cinayetlerin önlenemeyen iki ayağı var:

 -Birisi hukukun denetimine girmeyen devletin içindeki karanlık güçler.

-İkinci ayağı da, devletin karanlık güçleriyle iş tutan ‘din,ırk ve mezhep’ üzerinden mahalle baskısı yapan sivil kesimler var.

Devletin içindeki karanlık güçler Hırant’ın katili  yakalandığında, “katille Türk  bayrağı ile selfi çekip” sosyal medya hesaplarından paylaşarak açıkça kendilerini ifşa ediyorlardı. Sivil ayağından olan sanatçı artıkları, Hırant’ın katiline  övgüler düzerek televizyon kanallarında hem de canlı yayınlarda: “Bugünler geçecek  Ogünler gelecek” diye türküler söylüyorlardı.

 Bizde devlet eliyle yetiştirilmiş şöhret sahibi teröristlerimiz var bunları  yeri gelmişken hatırlatalım.

Bunlardan birisi Cumhuriyetin ilk yıllarında ortaya çıkan  Topal Osman’dır.Topal Osman  1921 yılının  29 Ocak ayında, Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı Türkiye Komünist Partiliyi (TKP) Karadeniz de boğarak öldürtür. Daha sonra Topal Osman Trabzon mebusu Ali Şükrü bey cinayetinden sorumlu tutulur…

Yeni kurulan muhafız birliği tarafından 1 Nisan 1923 tarihinde Topal Osman Ankara’da  Papazın bağ evinde kıstırılarak yaralı olarak ele geçirildikten sonra, Atatürk’e suikast girişiminden dolayı da  öldürülür.TBMM Kapısı önünde naaş-ı asılarak teşhir edilir… Garip olan daha sonra Topal Osman’ın  halk kahramanı diye heykeli dikilir.

Ünlü şair ve yazarımız  Sabahattin Ali,2 Nisan 1948 yılında Edirne sınırında kafasına odunla vurularak öldürüldü  faili veya failleri hala bulunamadı.

Bir de ünü dünyaya yayılmış devletin bağrından çıkan beynelmilel teröristimiz Mehmet Ali Ağca var.

Mehmet Ali Ağca 1 Şubat 1979  Tarihinde İstanbul’da gündüz gözü  Milliyet Gazetesinin genel yayın yönetmeni Gazeteci Abdi İpekçi’yi öldürdükten 5 Ay sonra, 25 Haziran 1979 yılında yakalanıp tutuklanarak  Maltepe Askeri cezaevine konuldu. Daha sonra Ağca Askeri cezaevinden Kasım 1979 yılında asker elbisesi giydirilerek, güvenlik koridorlarını tek tek aşıp,  kendisini cezaevinin oto parkında bekleyen taksiyle kaçırıldı.

Ağca,yurt  dışına çıktıktan sonra  13 Mayıs  1981 yılında, İtalya’da Papa’ya silahlı saldırı yaparak yaralaması sonucu yakalandı ve yıllarca dünya medyasının  gündeminde kaldı. Ağca uzun yıllar İtalya’da hapis yatarak cezasını tamamladı ve tahliye olduktan sonra Türkiye’ye döndü ve şimdi aramızda dolaşıyor.

Malatya sporun taraftarları derin devletin görünen sivil siyasi  ayağı  Ağca’ya sahipleniyordu…

Malatyaspor’un maçlarında  taraftarlar tribünlerde koro halinde tempo tutuyorlardı: ”Malatya da doğdu Papa’yı da vurdu” diye…

Bu tempo  Malatyaspor’un tüm  maçlarında söyleniyordu. Garip olan bu teröriste destek çıkılmasına hiçbir önlem alınmamasıydı. Çünkü bunları derin devlet organize ediyordu.

Sivas katliamından 18 yıldır aranan katil Cafer Erçakmak meğer yıllarca devletin koruması altında yaşamış:

“2 Temmuz 1993 yılında Sivas Madımak otelinde 33 kişiyi kameralarının önünde diri diri yakan  ve 18 yıldır  aranan  katillerden, Sivas davasının bir numaralı  sanığı, Belediye meclis üyesi  Cafer Erçakmak   yıllarca yakalanamadı. Cafer Erçakmak 11/7/ 2011 yılında öldüğünde yakınları açıkladı;meğer katil  18 yıl arandığı süreçte  Sivas’ta oğlunun evinde kalmış ve  kalp krizi sonucu ölürken,katil Sivas’tan hiç çıkmamış.”

Boşuna; ”Hırant’ın katilini babası ihbar etmeseydi yakalanmazdı” demiyoruz.

Bu topraklarda unutulmayan ve aydınlatılamayan Faili meçhul cinayetleri say say bitmez.

Kahraman Maraş ve Sivas olayları,Ankara Gar ,Urfa Suruç,Roboski unutulmayan toplu cinayetlerdir, faili ve failleri hala bulunamadı,bulunmayacakta…

En  çok bu coğrafyada faili meçhul cinayetlerde yakınlarını kaybedenler ve bedel ödeyenler:

 Kürtler ve Aleviler olmuştur.”

Faili meçhul cinayetleri ülkenin gündeminde tutmak için, 25 yıldır yakınlarını arayan soğuk-sıcak,kar-boran demeden polis baskılarına karşı direnerek mücadele veren, her hafta Galatasaray lisesinin önünde nöbet tutan,” Cumartesi Anneleridir.”

Türkiye bir hukuk devleti olmadığı sürece; “faili meçhul cinayetler aydınlatılamadığı gibi faili meçhul cinayetlerin önü de alınamayacaktır.”

Çünkü, “Cinayetlerin failleri devletin içinde saklı!”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar