Metin Gürcan
23 Aralık’taki yazımda[1] belirsizliğin ve kestirilemezliğin prensi Trump’ın iş başına gelmesi ile başlayacak ‘kaotik fırtınaya’ devletimizin kurumlarının, toplumumuzun ve devlet-toplum ilişkileri açısından hepimizin hazırlıklı olması gerektiğini vurgulamıştım. Ve ne yazık ki Türkiye’deki Trump-sever illüzyon nedeniyle tam da geleceğini öngöremediğimiz ‘Trump Fırtınası’ çok hızlı başladı.
Bereket ki bu fırtına Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren Suriye’den veya Kürt meselesinden değil de aslında ABD’nin iç siyasetini ilgilendiren 7 ‘riskli’ Müslüman ülke doğumlu kişilerin ABD’ye girişlerinin kısıtlanmasından başladı. Aslında OHAL döneminde toplum olarak Türkiye’de yüzbinleri, hatta milyonları etkileyen KHK’larla yeni güne uyanma konusunda tecrübe sahibi olmuştuk. Şimdi artık tüm dünyayı, ve de çoğu zaman Türkiye’yi doğrudan etkileyen Trump KHK’ları ile yeni güne uyanmaya kendimizi hazırlamalıyız.
Belki farkında değiliz ama bu güne kadar alışageldiğimiz dünya değişiyor. Türkiye’nin ayaklarını bastığı zemin değişiyor, dönüşüyor. Bu küresel kaotik fırtınada;
-
Kurumları güçlü,
-
İç sorunlarını uluslararasılaştırmadan kendi içinde, kendi kendine çözme kapasitesine sahip,
-
Devlet-toplum birlikteliğini çoğunluğun egemenliğine değil, çoğulculuk prensibine dayandırabilen ve sınırları içinde azami ORTAK RIZAüretebilen,
-
Güvenlik sorunları ile (özellikle silahlı çatışmalarla) mücadelede bodoslama tokuşma yerine dönüştürerek aşma yöntemine yoğunlaşabilen,
-
Küreselleşme ile buna karşı gelişen ‘tepkisel yerelleşme’ arasındaki sürtünmeyi yönetebilen, bu sayede hem küreselleşmeden kopmamayı hem de kendini ‘milli yapan’ değerlerden sapmamayı başarabilen devletler en şanslı, en dayanıklı devletler olacak.
Şimdi bir düşünün: Twitter’da 23 milyon takipçisi olan, attığı bir Tweet ile ABD’li şirketlerin borsada milyarlarca dolar kazanıp kaybetmesine neden olan, Twitter hesabını şimdilik ABD kurumları ve medyasını ‘terbiye etmek’ için kullandığı gözlenen Trump acaba ne zaman Türkiye, Kürt meselesi, PKK, PYD, Suriye veya Suriye’deki ‘güvenli bölgeler’ konusunda Tweet atmaya başlar?
Acaba Trump’ın 140 karaktere sığdırdığı bir Tweet’inin Ankara’yı ‘terbiye etme’ veya ‘hizaya sokma’ gücü ne kadardır? Belki de güç kavramının hızla değiştiği şu post-modern dünyada Trump için bir ülkeyi bir şey yapmaya zorlamak veya yaptığı bir şeyden caydırmak için çok maliyetli askeri-diplomatik yöntemler yerine 140 karakterlik bir Tweet yetiverecek.
Şimdi Trump’ın 10 günlük performansından öne çıkan ve bizi ilgilendiren konuları sıralayalım:
- Trump bu güne kadar aralarında Rusya, İsrail, Suudi Arabistan, Ürdün ve Mısır olmak üzere 10 ülke ile telefon görüşmesi yaptı. Acaba Putin, Kral Salman, Sisi ve Netanyahu ile görüşen Trump’ın hala Sayın Cumhurbaşkanımız ile hala görüşmedi. Endişelenmeli miyiz?
- Trump şu ana kadar Suriye’deki ‘güvenli bölgeler’ konusunda Rusya, Suudi Arabistan (belli ki finansmanı Suud’a yıkacak), Ürdün (Demek ki Suriye konusunda Ürdün’ü çok güvenilir bir partner olarak görüyor) ile görüştü ama hala bizle görüşmedi. Endişelenmeli miyiz?
- Trump’ın kurmayları arasında Trump yönetiminin Türkiye’deki mevcut anti-Amerikancı havadan rahatsızlık duyduğu konusunda yaygın bir görüş olduğu biliniyor. Endişelenmeli miyiz?
Yazımın başındaki tezim şu: Trump ile ABD kurumları arasındaki didişme en azından Sur’ye ve Ortadoğu konusunda kısa süre içinde bir ‘uzlaşmaya’ dönüşecek ve ABD kurumları Ortadoğu’da Trump kartının sağladığı belirsizliği ve kestirilemezliği ABD çıkarları doğrultusunda kullanmaya başlayacak.
Trump yönetiminin Suriye konusunda yeni stratejisini belirleyecek dört temel parametre
-
Suriye konusunda Rusya’nın pozisyonu, stratejisi ve çıkarları,
-
Suriye’deki cihatçı motivasyon (Suriye’de bu motivasyonun 3 tipi var: IŞİD bağlantılı aşırıcı Selefi, Al Kaide/Nusra bağlantılı aşırıcı Selefi ve Ilımlı muhalifler. Trump’ın henüz ‘Ilımlı Muhaliflerin’ sahip olduğu Cihatçı motivasyon hakkındaki tavrını bilemiyoruz ama yakında öğreneceğiz),
-
Acaba Trump Suriye’yi sadece ‘Radikal İslam’la silahlı mücadele edecek bir ‘arena/çatışma alanı’ olarak mı görüyor yoksa Suriye’de uzun süreli bir ‘nüfuz alanı’ yaratmak mı isteyecek? Acaba Trump Suriye’de uzun süreli bir nüfuz alanı yaratmak istiyorsa buna Rusya’nın tepkisi ne olacak? Şayet Trump yönetimi Suriye’de bir nüfuz alanı yaratmak isterse en iyi hal tarzı:
-
PYD ile mi,
-
Suriye-Ürdün sınırında Ürdün’le mi,
- Suriye kuzeyinde Türkiye ile mi iş tutmak?
- Suriye’de ve Irak’ta İran’ın artan etkisini dengeleme ihtiyacı.
Aslında yukarıdaki dört temel parametre de doğrudan Türkiye’nin yaşamsal çıkarları ile doğrudan ilişkili. Bu nedenle Trump’ın alacağı kararlar ve atacağı adımlar Türkiye’yi de yeni bir ‘şeye’ dönüştürecek adımlar olacak.
Burada aslında reelpolitik’in acı yanını hissediyoruz. Suriye artık Putin ile Trump’ın çoğu zaman üst katta baş başa görüşecekleri, ama zaman zaman da bizi ‘üst kata’ kimi zaman akıl danışmak ama çoğu zaman görev vermek için çağıracakları özel bir konu haline geliyor. Bu özel konuda her ikisinin de hem fikir olduğu konu ise Suriye’deki Cihadçı motivasyonun bir an önce ‘terbiye edilmesi’ ve siyasi geçiş sürecine bir an önce başlanması.
Suriye’de dengeler artık sahadan masaya kayıyor
Halep’in düşmesi sonrası Rusya’nın Türkiye’nin içinde olduğu Astana görüşmeleri ve olmadığı PYD ve diğer muhalif gruplarla görüşmeler şeklinde iki paralel süreç yürüttüğü siyasi görüşmeler nedeniyle Suriye’de artık sahada fark yaratma devri kapanıyor. Şu anda Rakka’nın kim tarafından alınacağı sahadaki gerçekliği belirleyecek en önemli faktör. Burada da ya PYD’nin omurgasını oluşturduğu ABD destekli Suriye’nin Demokratik Güçleri (SDG) ya da Rusya destekli Esad güçleri Rakka’nın IŞİD’dan temizleyebilecek iki aktör. Acı bir gerçek ama şu ana kadar 160 gündür süren ve 54 şehit verdiğimiz Fırat Kalkanı Operasyonu’nun Suriye’deki gerçekliği Türkiye lehine bükme gücü giderek zayıflıyor. Şu anda bir bataklığa dönüşen Bab’ın doğusunun ve güneyinin kuşatılmasına çalışan birliklerimiz güneyden Bab’a yaklaşan Suriye ordusu ile karşılaştıklarında verecekleri tepki aslında Bab’ın da geleceğini belirleyecek. Bab’tan sonra daha güneye yani Dayrezor’a ve Rakka’ya ilerlemeyeceğimiz zaten Sn. Cumhurbaşkanı tarafından ifade edildi. O zaman Bab’ta uzun süre kalamayacağımız ve günün sonunda ‘Bab’ın Esad güçlerine devredeceğimiz gerçeği bizi bekliyor. O zaman artık Bab’tan şehitlerimizin ruhlarını incitmeyecek ve toplumsal vicdanımızı sızlatmayacak ‘ONURLU ÇIKIŞ’ stratejisi üzerine kafa yormanın zamanı geliyor gibi. Çünkü zannımca artık Trump döneminde Obama döneminde olduğu gibi ‘Munbiç’e yürürüm’ veya ‘Fırat’ın doğusuna da giriyorum’ gibi söylemleri kolay kolay söylememiz mümkün görülmüyor. Ben Trump’ın ‘Suriye kuzeyinde PYD mi yoksa Türkiye’mi?’ tercihini yaparken iki rasyonel kritere bakacağını düşünüyorum.
1. IŞİD ile mücadelede etkinlik: Bu kriter açısından bakıldığında Fırat Kalkanı’nın ilk aşaması olan Cerablus’un alınması ve ikinci aşaması olan Cerablus-Çobanbey arasındaki sınır hattının temizlenmesi aşamalarının başarı ile gitmesine rağmen Bab’ın alınması olarak özetleyebileceğimiz 3. aşamada sorunlar olduğu görülüyor. Şu anda IŞİD’le sahada silahlı mücadelede ‘Fırat Gazabı’ operasyonu ile Rakka’ya bir hayli yaklaşan SDG’nin Türkiye tarafından desteklenen Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)’ndan daha etkin olduğu bir gerçek. Etkinlik kriteri açısından Trump döneminde de ABD ordusunun sahada SDG’ye verdiği desteğin süreceğini düşünüyorum.
2. Maliyetler (Para, para, para): Kesinlikle unutmayın Trump bir iş adamı ve her konuyu bir alışveriş olarak kodluyor. ABD için Suriye’nin 2016 yılı maliyeti 20 milyar doları buldu. Ekim 2015’de Suriye’ye giren Rusya’ya Suriye’nin maliyeti ise 50 milyar doları çoktan aştı. Trump’ın Amerikalıların parasını ABD dışında özellikle Suriye’de harcama konusunda çok cimri olacağını da söylemek gerekiyor. Ben Suriye kuzeyinde Türkiye’ye inisiyatif verme konusunda Trump’ı ikna edecek tek şeyin ‘para’ olduğu kanaatindeyim. Şayet Trump yönetimi Suriye kuzeyinde Türkiye’nin IŞİD’le mücadelede ABD’nin cebine çok dokunmayan ‘daha ucuz’ seçenekler sunabilen bir müttefik olduğu konusunda ikna olursa Türkiye’nin sunacağı ‘ucuz maliyetli çözümü’ SDG’nın (yani PKK bağlantılı YPG güçlerinin) sahadaki etkinliğine tercih edebilir. İşte burada Türkiye’nin PYD’yi devreden çıkarmak için Trump’a Rakka’yı ABD için ‘bedavaya’ alabilecek bir askeri güç önerisi sunması gerekiyor. Ancak Trump’ın Suriye konusunda şu sıralar Suudi Arabistan’la sıkı fıkı halleri finansman sorununu doğrudan onlarla görüştüğü sonucunu çıkarmamızı gerektiriyor.
O zaman aslında Türkiye için yeni dönemde sorulacak stratejik soru: Acaba Trump’tan Suriye kuzeyinde ‘imtiyaz’ satın alabilmek için Türkiye’nin yeterli parası, veya bu parayı verebilecek dostu (Suudi Arabistan veya Katar?) ve daha da önemlisi sahada satın aldığı bu imtiyazı çıkarlarının gerektirdiği kadar koruyabilecek bir askeri gücü var mı?
Suriye loş ve dar bir dükkan
Size 2017’de Suriye’deki ‘akışkan ve kimin eli kimin cebinde belli olmayan’ çatışma ortamındaki mevcut durumu hayvanlar aleminden analojilerle anlatmaya çalışayım.
Şimdi aslında loş ve dar bir dükkana benzettiğim Suriye’de iki filimiz var: Rusya ve ABD. Onlar yukarıda bu loş ve dar dükkanda pozisyon almaya çalışıyorlar. Hem birbirlerini tartıyorlar hem de kendileri için yer bakıyorlar. Rusya fili ciddi ciddi dükkana yerleşmiş görünüyor, ABD fili dükkanda uzun süre kalacak mı yoksa Rusya fili rahat rahat otursun diye çıkıp gidecek mi henüz belli değil. Onlar yukarıda bu meseleyi aralarında görüşecek. Bir de dükkanda kediler var: Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Esad yönetimi gibi. Türkiye’nin cılız ve çelimsiz bir kedi mi yoksa güçlü ve çevik bir kedi mi olduğu tercihini size bırakıyorum. Ama neticede Türkiye bir fil değil, bir kedi. Şimdi Türkiye’nin temel çıkmazı şu: bu loş ve dar dükkanda Türkiye’nin peşinde olduğu bir fare var: PKK-bağlantılı PYD. Türkiye bu loş ve dar odada kendi faresini yakalamak için bir yandan kapanını kuracağı doğru yeri ve zamanı kestirebilmek için aşağıya bakıyor ama diğer yandan da yukarıya da konsantre olmalı çünkü yukarıda onu ezebilecek 8 adet fil ayağı var. Veya Türkiye herhangi bir fille duvar arasına sıkışabilir, veya iki fil arasında da sıkışabilir. Bu ihtimal odadaki diğer tüm kediler için geçerli. Şimdi maharet yukarıda fillerin oyununu ve atacağı adımları önceden öngörüp herhangi bir ayağın altında kalmamak. 2017’de naçizane öngörüm bu filler 2016’ya nazaran daha çok tepişecek gibi. Çünkü artık sabırları kalmadı ve bir an önce sabit bir pozisyon almak istiyorlar. Bu nedenle 2017’de söz konusu Suriye ise aşağıya baktığımız kadar yukarıya da bakmamız gerekecek. 2017’de Türkiye için 3 olasılık var:
-
Türkiye kendi isteği, iradesi ve gücüyle o loş ve dar dükkanda kendine uzun süre emniyetli durabileceği bir pozisyon almak isteyebilir (Acaba filler bu durumda ne tepki verecek?)
-
Fillerden herhangi biri veya ikisi Türkiye’nin kuyruğuna basar ve Türkiye’nin kendi iradesi ile istediği an dükkandan çıkmasını engelleyebilir çünkü Türkiye’nin dükkanda filler düzeyinde hala yapacak işleri vardır,
-
Türkiye o loş ve dar dükkandan dışarıya çıkabilir.
Diğer olasılıklar hakkında yorum yapmak istemem ama umarım 2. olasılık gerçekleşmez. Yani 2017’de Suriye, Türkiye’nin çıkmak isteyip (veya çıkması gerekip) de çıkamadığı bir yer haline gelmez....
Yazarlar
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları






















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.09.2021
9.09.2021
11.08.2021
5.04.2021
2.01.2021
16.03.2020
23.11.2019
31.08.2017
12.08.2017