Murat AKSOY
Önümüzdeki hafta açılacak Meclis'in önünde iki önemli sorun bulunmaktadır. İlki Kürt sorununun çözümünde somut adımlar atılması, ikincisi de yeni bir anayasadır. Benim önceliğim Kürt sorununun çözülmesi yönünde atılacak adımlar. Çünkü yeni anayasa bir süreç meselesidir ve bu süreç rejimin sivilleşmesine engel değildir. Üstelik Kürt sorununun çözümünde atılacak adımlar da rejimin sivilleşmesi katkı sunacağı için de önemlidir.
Kürt sorununun bu kadar acil olduğu bir ortamda YSK'-nın Hatip Dicle hakkında verdiği kararı nasıl okumalıyız?
Süreci sabote etmek mi?
Belki de.
YSK'nın Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürme kararı nereden bakılırsa bakılsın tam bir skandal. Üstelik bile bile geliyorum diyen bir skandal, hem YSK'nın hem de Dicle'nin avukatlarının bildiği. Bu karar bir kez daha hukuk düzeni içinde 'yasallık', 'meşruluk' tartışmasını hatırlattı bana. Yani her 'yasal' olan, toplumsal düzlemde 'muşru' mudur? Ya da tersi. Elbette her yasal olan, meşru değildir. YSK'nın Dicle konusunda verdiği karar tam da böyledir.
Burada açık olan YSK'nın sivilleşen ve demokratikleşen Türkiye önündeki engellerden biri olduğudur. Yapılması gereken ilk iş rejimin sivilleşmesi konusunda yapısal değişimlere devam etmektir. Burada bir önemli nokta da şudur ki, sadece "iyi" ve "doğru" yasaları yapmak, onlara sahip olmak değil; bu yasaları içselleştirmiş özgürlükçü uygulayıcıların varlığıdır.
KÜRT SİYASETİNİN APOLİTİK DİLİ
Peki Dicle kararı üzerine BDP'nin aldığı karara yani Meclis'i boykot kararına ne demeli? Elbette BDP'nin kararı bir sonuç. Onlardan önce DTK var. Onlar bir gün önce fetvayı verdiler. Ne dediler DTK'nın eş başkanları?
"Bunun bir darbe olduğunu" –ki haklılar-; "Bu savaş ilanıdır, bunun sorumlusu Başbakandır, hükümettir" –ki tamamen yanlıştır-. "Sabırlarının sınanmaması gerektiği" türünden popülizm kokan, gerçekle bağı olmayan açıklamalarda bulundular.
Elbette tek başına Hatip Dicle meselesi üzerinden Kürt siyasi hareketini analiz etmek doğru olmaz. Ama Dicle kararından sonra gelen açıklamaların benzerlerinin her kriz durumunda tekrarlandığını düşünürsek; yapılacak analiz az çok tutarlı olacaktır.
Yeni yasama dönemi başlarken, aldıkları boykot kararı üzerine Kürt siyasi hareketi konusunda daha soğukkanlı bir değerlendirme zorunlu.
Bütün itirazlara rağmen bugün Kürt sorununu siyaseten kamusallaştıran geleneğin ana temsilcisinin BDP olduğunu kabul edelim. HEP ile başlayan bu siyasi gelenek bugün BDP ile devam ediyor. Elbette başlangıç ile bugün arasında büyük mesafe vardır. HEP, PKK'dan ne kadar özerk ve siyasalsa; bugün BDP, PKK'ya o kadar bağımlı ve apolitiktir. Elbette HEP'in sahip olduğu özerklikten BDP'nin bağımlılığına gelişen süreçte en büyük sorumluluk bizatihi devletin uyguladığı –uygulamadığı- politikalardır. Bunu kabul ettiğimiz andan itibaren ikinci bir tespiti daha yapıp; bugüne geldikçe legal Kürt siyasi hareketinin PKK ve İmralı'ya daha da bağlı hale geldiği gerçeğidir.
ŞİDDETİN YARATTIĞI GÜÇ GERÇEK DEĞİLDİR
Bu tespiti bizatihi kendi DTP ve BDP'lilerin açıklamalarına bakarak yapmak mümkün. Özellikle siyasi kararların tartışıldığı anlarda siyasi inisiyatif alması gereken BDP çoğu zaman İmralı'ya rağmen topu oraya attı ve "muhatap İmralı'dır" açıklaması yaptı. DTP'nin kapatılmasından sonra başlayan sine-i millet tartışması tam bu noktada bu siyasi hareketin bir anlamda sonu oldu. İstifa ederek sine-i millete dönecekleri sırada Öcalan'ın "Meclis'te kalsınlar" çağrısı üzerine istifadan geçmeleri bu sürecin ilk adımı oldu.
BDP siyasal geleneğinin sonunu hazırlayan ikinci gelişme ise hükümet tarafından başlatılan 'açılım' ile oldu. Açılım karşısında sergilenen siyasetsizlik Kürt siyasetine yeni bir aktörün katılmasının yolunu açtı. Bu durumun bizatihi sorun olduğunu gören Öcalan bu siyasal çizgiyi akut hale getiren ilk adımı DTP kapatılmadan önce atmıştı. Öcalan, son haftalarda yeniden gündeme getirdiği 'Çatı Partisi' formülü 2007-2008 yılında devreye sokulmuş ama sonuç alınamamıştır. Çatı Parti'sinin hedefi bir anlamda Kürt siyasi hareketini Türkiyelileştirmekti ama başarı şansı yoktu. Çünkü Kürt siyasetinin Türkiyelileşmesi demek; bu çağrıyı yapanların öncelikle şiddete mesafe alması, özeleştiri ve özerk bir siyaset yolunda ilk adım atmaları demektir. Bu olmadan Çatı Partisi girişiminin başarı şansı yoktur. Burada bir parantez açarak şunu da ifade etmek gerekiyor ki; Çatı Partisi benzeri girişimin başarısı şansı bu sürecin Türkiye kaynaklı olmasındadır.
Çatı Partisi girişimi başarısız olunca, bu kez bölgedeki tüm Kürtleri içine almayı hedefleyen ve bunda başarılı olan örgütlenme modeli devreye girdi: Demokratik Toplum Kongresi (DTK). DTK bölgede kapsayıcı olduğu ölçüde meşru hale geldi. Ve bun anlamda kapsayıcılığı itibari ile de Kürt siyasi hareketi için bir 'erken Kürt Parlamentosu' oldu.
DTK son bir yıl içinde önemli ölçüde değişim yaşayarak, BDP'nin üstünde bir şemsiye yapıya dönüştü. DTK daha geniş Kürt kitlesinin siyasal temsiline soyunmuş ve bunu da başarmıştır.
Ancak bu başarı, siyasal bir dönüşüm ifade etmediği için Kürtler açısından kazanım değildir. Yani siyasal bir ikna sonucu katılımdan çok, gönüllü bir teslimiyet söz konusudur. Bu açıdan Kürtler içinde farklı kişi ve kurumların DTK bünyesine katılması, mevcut Kürt siyasi hareketinde bir etkilenme ya da dönüşüme yol açmadığı gibi katılanlar; mevcut apolitik dili daha sert biçimde savunmak yönünde pozisyon almışlardır. Yani katılanlar mevcut Kürt siyasi hareketini dönüştürmemiş, sivilleştirmemiş, eleştirel bakış getirmemiş; tersine var olan siyasal dilin daha sert savunucuları olmuşlardır.
Örneğin 12 Haziran seçimlerinde BDP listelerinde bağımsız aday olan Şerafettin Elçi ve Altan Tan'ın kamuoyuna verdikleri demeçlere bakıldığında bu dili görmek mümkündür. Bu dil Kürt sorununun demokratik çözümüne katkı sağlamadığı gibi var olan siyasal iklimi zehirlemesi açısından da sorunludur. Bir kez daha ifade edelim; siyaset üzerinden kazanılmamış, şiddet üzerinden devşirilmiş gücün geleceği yoktur. Ve günü geldiğinde mutlaka iflas eder. Bugün Kürt siyasi hareketinin bölgede yakalamış olduğu güç, siyasetten kaynaklanmadığı için gerçekte karşılığı olmayan bir güçtür. Nitekim milletvekili sayısı artmış ancak oy oranı neredeyse artmamıştır.
BDP'NİN YAKALADIĞI ŞANS
Bugün Kürt siyasi hareketine bakıldığında legal düzlemde üstte DTK'nın altında BDP'nin olduğu ikili yapı söz konusudur. Aynı şekilde illegal Kürt hareketinde üstte İmralı'nın, altında Kandil'in olduğu bir yapı söz konusudur. Elbette ki, burada illegal olan legal olanın üstündedir. Hiç kuşkusuz legal ve illegal alan arasındaki geçişkenlikler sürekli olsa da; siyasetin hedefi, illegal olanı legale çekmek olmalıdır. Kürt sorununun çözümü buradan geçmektedir.
Peki devletin İmralı ile sürdürdüğü görüşmeleri gereksiz, oylama olarak görülmesinin nedeni nedir? Bunu açıklayacak tek bir neden var; Kandil çözüm sürecinde Öcalan'ın yanında masaya daha güçlü oturmak. Bir anlamda şiddet üzerinden güç gösterisi. Bu açıdan son aylarda eylemsizliğe rağmen artan şiddet, çözümsüzlüğün değil, çözümün daha yakın olduğunu gösteriyor. DTK'nın bu süreçteki duruşu Kandil'deki şiddet yanlılarına daha yakın olduğu izlenimi vermektedir. DTK ve BDP'nin 'apolik' duruşu bunu göstermektedir. Nitekim YSK'nın Dicle kararından sonra ilk açıklama DTK'dan gelmiş ve BDP bunun üzerine meclis'e girmeme kararı almıştır. Ama hemen ekleyelim bu konuda Öcalan son sözü söylemedi.
BDP şu anda hiyerarşik olarak en altta olsa da; sahip olduğu 35 –Hatip Dicle'den sonra- milletvekili ile siyaseten en güçlü aktördür. Bu sayının değeri ancak siyasetin önemi kavrandığında anlamlıdır.
BDP'nin YSK'nın Dicle kararı sonrasında Meclis'e girmeme kararı daha baştan siyaseti önemsizleştiren bir adımdır. Gerek bu kararı düzeltmenin yolu gerekse Kürt sorununu çözmenin yolu Meclis dışından değil, Meclis'ten geçer.
Son sözü de yeniden tek başına iktidar şansı yakalayan AK Parti'ye söylemekte yarar var. Ortaya çıkan bu hukuken 'yasal' ama siyaseten 'meşru' olmayan durumun düzeltilmesinden en büyük sorumluluk AK Parti'nindir. Bu adımı atmak Başbakan'ın 'balkon konuşması'nın da bir gereğidir. Çünkü bu yeni dönemde Türkiye'nin sorunlarının çözülmesinde bütün partilerin işbirliği zorunluluktur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018