Murat BELGE
Yargıcın biri, sanıkların yemin etme biçimi değiştirmiş: “Allah’ım, namusum ve şerefim üstüne yemin ederim” dedirtmiş. Benim bildiğim bütün dünyada bunlar “formel” şeylerdir, onun bunun keyfine göre farklı farklı yemin biçimleri uygulanamaz. Bunun Türkiye’de başka türlü olabileceğine aklım ermiyor. Her şeyi birtakım “tek-tip”lere bağlamış bir toplum, mahkemede yemin etme biçimini yargıcın tercihine bırakmaz.
Bu, belli ki “dindar” bir yargıç. “Mahkemede yemin” gibi ciddiyeti, ağırlığı olan bir fiilin sırf “seküler” formüllere bırakılmasını doğru bulmuyor. Dünyada onun uygun bulduğu biçimlerin yürürlükte olduğu toplumlar da var; olmasa dahi, öyle düşünüyor olabilir. Ama bunun belirli bir süreç içinde değişmesi gerekir, sonuç olarak. “Ben yaptım, oldu” anlayışı hiçbir yerde geçerli değildir de, hukuk yapılanmasında hiçbir yeri olamaz.
Yargıcın bu davranışı hem şaşırtıcı, hem de o kadar şaşırtıcı değil. Yani, olaya “hukuk” kavramını, evrensel anlamlarıyla anlayarak bakıyorsanız, şaşırtıcı; ama “Türkiye’de hukuk” gibi daha özgül bir noktadan bakıyorsanız, şaşırmaya pek de gerek yok. Bu ülkede hukukun o “evrensel” anlamları hiçbir zaman ciddiye alınmadı. Hak, hukuk, yasa, mahkeme bu toplumda soyut bir kavram olan “adalet”le değil, somut bir olgu olan “devlet”le özdeşlendi, onun hizmetinde çalıştı. Bir “hedef” olmadı, bir “araç” oldu. Devleti ele geçirmiş her iktidarın hayalhanesinde hep bir “ideal Türkiye” vardı; ama sahici Türkiye, öldür Allah, o ideal Türkiye’ye doğru yürüyüşe geçmiyordu. Bu herhalde yalnız toplumun yeteneksizliğinden ileri gelmiyordu; birtakım kötü niyetli kişiler engel oluyordu, insanları ifsad ediyordu vb. İşte hukuk, bu insanları cezalandırmanın aracıydı. Onların ceza görmeleri, önceden kararlaştırılmış bir gereklilikti. Yaptıkları somut işler değildi suçun aranacağı yer; öyle olmaları suçtu. Dolayısıyla, iyi bir yargıç, önüne gelen dosyadaki verileri gereğinde eğip bükerek (ki çoğunlukla böylesi gerekiyordu) bu suçlu kişiyi cezalandırmanın yolunu bulan adamdı.
Bu çizdiğim bağlam tabii siyasî eylem ve düşünce alanına ilişkin, ama mahkemelerin bu bağlama tam girmeyen, daha “toplumsal” görünümlü olaylarda da, zihinlerindeki “ideal Türkiye” ölçülerine uyarak karar verecekleri belliydi örneğin erkekleri kayıracakları vb.
Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana aşağı yukarı kesintisiz biçimde yargıçların zihnî formasyonuna biçim veren, Kemalizm’di.
AKP’nin yargıyı kapsayan yasal değişimleri bu sistemin bir kısmını değiştirmiş olmalı. İşte, “Allah” adına yemin ettiren yargıç bu değişimin ürünlerinden biri olmalı. Zaten bu değişimden beri gazetelerde iki günde bir başka bir yadırgatıcı yargı kararı yayımlanıyor. Mahkemelerin yanısıra, Yargıtay veya Danıştay gibi “Yüksek Yargı” diyeceğimiz katlardan gelen kararlar da istisna değil.
Ama olaya kapsayıcı bir matris içinden baktığımızda, ortada bir “değişim” varsa dahi, bunun ancak “kısmî” bir değişim olduğunu görüyoruz. Neyin “kutsal” olduğu üzerinden (tabii kendi çerçevesinde ciddiye alınması gereken) bir itişme sürüyor olabilir, ama hukuku iktidardaki dünya görüşünün topluma kendi beğendiği biçimin verilmesi için faydalı bir araç olarak anlama/kavrama konusunda değişen bir şey yok ve elbette asıl temel sorun burada.
AKP iktidarının son seçimden beri gözümüzün önünde cereyan eden icraatının genel çizgisiyle uyumlu bir gidiş bu da. Başbakan’ın yeni politik felsefesi, Cumhuriyet’in gelenekselleşmiş kurum ve teamüllerini olduğu gibi korumak, yeni taşınan ailenin boşalan daireye kendi mobilyasını yerleştirmesi gibi, bu kurum ve teamüllerin içine kendi İslâm muhafazakârlığını döşemek şeklinde tecelli ediyor.
Onun için, bu politikayı eleştireceksek, yeni mobilyayı eleştirmekle yetinemeyiz. Bu toplum gereğinden çok fazla zaman kaybetti, hâlâ da kaybediyor. Sorunları daha temelden almak zorundayız.
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025