Murat BELGE
Bir dini ideolojiye bağlanmış olarak, o ideoloji hizmetinde siyaset yapmak benim gibiler için kabul edilemez bir durum. Bu durum Türkiye için hep belirli ölçülerde geçerli oldu. Ama 2000’lerin başından beri bunu bayrak edinmiş bir parti iktidarda. Böyle bir iktidardan beklenebilecek her türlü davranışta bulunmaktan geri durmuyor.
“İslamcı” olduğunu ilan etmiş bir partinin bir öğreti partisi olacağı besbelli. Ama “öğreti” dediğimizde tek bir şey anlamıyoruz, tek bir şey kasdetmiyoruz. Bundan çok farklı şeyler anlaşılabilir. Nitekim bugün Türkiye’de “İslamcı” olduğunu ilan eden parti, malum, bir tek AKP değil. Bu partilerin seçimlerde aldıkları oy oranları da hangisinin “daha İslamcı” olduğunun ölçüsü olamaz. Hepsinin İslam’la ilişkisi harekete önderlik eden bireylerin İslam’ı değerlendirmelerinin mahiyetine göre değişiyor.
Recep Tayyip Erdoğan’ın yorumu ve değerlendirmesi bunların içinde bir tanesi. AKP’nin başında bugün Abdullah Gül bulunsa geçerli olan siyaset de farklı olacaktı. Kaldı ki sözgelişi 2010 Tayyip Erdoğan’ı ile bugünkü Tayyip Erdoğan da son derece farklı iki yolu temsil ediyorlar. “Bugünkü Erdoğan daha İslamcı’dır” diyemeyiz. Herhalde kendisi de öyle düşünmez.
Neyse, buradan geçmek istediğim ilgili bir konu var: bugün iktidar eliyle yürürlüğe konmuş şekliyle “İslami siyaset”in toplumda siyasetle ahlak ilişkisi ve genel olarak ahlaki düzey üzerinde yarattığı etkiler üstüne birkaç şey söylemek istiyorum.
AKP’nin siyasi davranışlarının “ahlaklı” olduğunu söylemek mümkün değil. Hangisine bakalım? Fotomontajla seçim kazanma stratejilerine mi? Göz çıkaran “kayırma” olaylarına mı? Parti çıkarı olarak belledikleri şeyi yapmak için her türlü ahlaki ilkeyi çiğnemeleri mi? Doğru olmadığını bile bile bir şeyleri inatla iddia etmelerini mi?
Daha büyük, daha etkili davranışları var: açıkça söylüyorlar, “Bize oy vermezseniz seçtiğiniz belediye ile hava alırsınız” diyorlar. Kendilerine muhalif olduğunu bildikleri kişileri hapsetmek için her türlü haksız, hukuksuz işi yapmaktan kaçınmıyorlar. Bugün söylediklerinin tersini yarın yapabiliyorlar. Şimdi “katil” dedikleriyle yarım saat sonra kucaklaşabiliyorlar.
İstanbul Anlaşması’ndan çıkmak gibi “politika”lardan söz etmiyorum. Akıldışı boyutlara taşıyabildikleri “Atatürk düşmanlığı” gibi kendi kimliklerinin parçası haline getirdikleri davranışlarına girmiyorum; oğru ya da yanlış politik tercihler değil takıldığım sorun. “Ben ne yaparsam doğrudur” noktasında yoğunlaşan varoluş biçimlerinden söz ediyorum. “Ben doğruyum, çünkü mümin Müslüman’ım; iktidarda kalmalıyım, çünkü doğru iktidar İslam’dır; o halde iktidarı devamlı kılmak için her yol mubahtır.” Mantık böyle kuruluyor. Politize kadrolarda böyle kuruluyor ama toplumun (bu mantığa uymakta fazla sakınca görmeyen) başka kesimlerine de yayılıyor ve yavaş yavaş ama sürekli biçimde yerleşiyor. Bu gidiş korkutucu. Bunun toplumda “ömrü” AKP’nin ömründen uzun olur.
Bu öğretiyle yola çıkıldı mı kısaca değindiğim davranış biçimlerini yerine getirmek zorunlu değildi. Partizanlığı meziyet haline getirmesi gerekmiyordu.
İnsanları bu kadar tek-yanlı görmeye, düşünmeye, davranmaya itmesi şart değildi.
Tayyip Erdoğan politikalarına tam uyum sağlamak için nefret etmeyi öğrenmemiz ve kendimize kılavuz edinmemiz gerekiyor. Erdoğan bu yolda toplumun kendi durduğu yerde duran ya da oraya yaklaşmış kesimini istediği kıvama getirebildi mi, bilmiyorum. Epey yol aldı ama o kıvama sanırım henüz erişemedi. Erişmek için elinden geleni yapacağından şüphem yok. Neyse ki toplumlar bu derece “plastik” değil; hamur gibi, istediğin şekli veremiyorsun. Toplumun büyük kısmı böyle “kana susamış” bir tavır göstermekten uzak.
Önümüzde neler yatıyor, bilmiyoruz. Tahmin etmeye çalıştıkça akla bir yığın kötü şey geliyor. En kötüsü bugün iyiden iyiye duruma egemen olmuş gibi görünen pervasızlık. Bu, gözü kara gelişmelere kapı açıyor ve kapıdan kendi adamları geçtiği sürece iktidarın da “Böyle buyurun” tavrından vazgeçme niyetinde olmadığı anlaşılıyor.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları




































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025