Murat BELGE
Birbirini izleyen bu yazılar “lumpenleşme” tesbitinden başlamıştı. “Lumpenleşme”, bugün de var mı Türkiye’de? Bence var ve daha epey zaman devam edecek. Ama “lumpenleşme” kendi “altın çağ”ını yaşadı, duruldu, bir süredir inişe geçti.
“Lumpen” kavramının karşıtı “elit”... Peki, Türkiye’de “elit” ne durumda?
Böyle nitelemelerin toplumdaki yerini ölçmek çok zor bir iştir. Çok “nesnel” de olamaz. Herkesin “elit” kavramından anladığı farklı.
Kendi anladıklarım çerçevesinde Türkiye’de “elit” bir kesimin durumunun çok parlak olduğu kanısında değilim (“durum” derken, basit bir şeyi, “varolma”yı kastediyorum): ama çok “perişan” olduğunu da düşünmüyorum. Dediğim gibi, ölçümü, sayımı son derece zor; ama bir “cesur tahmin” olarak, yarım milyondan belki de iki milyona kadar yükselebilecek, dünyanın neresine gitse, iş bulabilecek ve üstlendiği işi başarıyla yapacak “Türkiye yurttaşı” olduğunu sanıyorum. Belki daha çok tekniğin, teknolojinin ağır bastığı alanlarda ama yalnız oralarda da değil. Tamam, Orhan Pamuk Nobel aldı ve bu anlatmaya çalıştığım durum için iyi bir gösterge. Ama Orhan Pamuk Türkiye’nin “tek iyi yazarı” değil. Hâlen sağ ve yakınlarda ölmüş birçok iyi Türk yazarı var. İyi ressam var. İlhan Koman gibi heykelci, ama Gazi Yaşargil gibi cerrah ya da Ahmet Ertegün gibi müzik uzmanı var.
“Belki daha çok teknoloji” dedim. Evet, çünkü iş insan işlerine, toplum bilimlerine gelince, “Türk olma”nın dezavantajları ortaya çıkmaya başlıyor. Bakıyorsunuz, dünya çapında bir deprem uzmanı, tarih, siyaset vb. konuşmaya başlayınca, ortaya bir garabet çıkıyor. “Türk ‘hümanist’i” diyorlar; inanılmaz bir milliyetçiyle, üstelik de üzerinde konuştuğu (uzmanlık alanı olmayan) konu üzerinde tamamen cahil biriyle karşılaşıyoruz. Buna rağmen, “beşerî” bilimler alanında da azımsanmayacak kadar çok sayıda “nitelikli” insanımız var ve şu dönemde bunlar hızla çoğalıyor.
Paranoya, şizoid zihin, ne yazık ki vardır; bir insan hâlidir. Ama kalıcı bir insanlık hâli değildir. Türkiye “Cumhuriyeti”nde, insanlar uzun zaman, “aydın” olabilmek için, zihinlerinin, akıllarının bir kısmını devlete rehin bırakmak zorunda kaldılar. Değindiğim örnekler bu keyfiyetin örnekleri. Onların da sayısı bayağı çok.
Sonuç olarak, sayısını, oranını kestirmekte güçlük çektiğim bu insanlar, dediğim gibi, dünyanın her yerinde başarılı olabilirler bunun tek istisnası Türkiye’de siyaset yapısı ve parlamento olabilir, çünkü orada hâlâ o eski (arkaik, anakronik) “Türk millî ideolojisi” egemen.
Bu, bir yandan, dediğim türden insanların toplum içindeki oranını azaltan bir etken. Düşünün, hâlâ geçerli olan eğitim sistemi, bütün o “....Türk varlığına armağan olsun” edebiyatlarıyla, ezber dayatmalarıyla, ne kadar da çok zekânın gelişmesine engel oluyordur. Sistem böyle olmasaydı sağdan soldan dehalar mı fışkıracaktı, diye sorabilirsiniz. Hayır, fışkırmayacaktı. Çünkü, “deha” diye bir şey varsa, sistem ne olursa olsun, o fışkırıyor. Belki “dumura uğratılan” da oluyordur, ama onların sayısının çok olduğunu sanmıyorum. Ama sistem, genel ortalamayı düşürüyor. Bu da, ortalamanın üstüne çıkma potansiyeli taşıyanlarda olumsuz etki yaratıyor.
Bir başka açıdan baktığınızda, sistemin getirdiği ve ürettiği bu gerçekten vasat (vasatlaştırılmış) zihin yapısı, onunla yaşamaya razı olmayanlar üzerinde ciddi kamçılayıcı bir etki de yaratıyor olabilir. Yani, şu paradoksal durumu söylüyorum: ortalamayı aşağıda tutuyor, zeki, kültürlü, özgür düşünceli ve yaratıcı insan sayısını olabileceğinden aşağıda tutuyor; ama sistemin empoze ettiklerini kabullenmemekte karalı olanlara da, girdikleri mücadele nedeniyle, her türlü yeteneklerini geliştirmelerine imkân sağlıyor sırf, bu “ortalama”lıkla mücadele etmeye zorladığı için. Kolay değil, bu ülkede “bağımsız aydın” olmak. Sürekli mücadele içinde olacaksınız, düzene karşı, ama aynı zamanda düzene düzenin mantığı içinde muhalefet edenlere karşı.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025