Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
İstikbal kutuptadır
14.12.2014
1782

 Tayyip Erdoğan’ın gerilim yaratma üstüne kurulu stratejisini konuşmaya başlamıştık. Hemen hemen hiç sektirmeden, bu toplumda bir kesim insan açısından kabul edilemez bir şeyleri olabilecek en provokatif üslûpla söylüyor. Örneğin bu yakınlarda kadınların erkeklerle eşit olamayacağını söyledi. On iki yıldır iktidarda, Tayyip Erdoğan; öyle az konuşan biri de değil. İşin içine “fıtrat” falan katarak, böyle bir şey söyleme gereğini duymamıştı. Şimdi ne oldu da, 2014 yılının sonuna yaklaşırken, bu önemli bilgiyi topluma ulaştırma gereğini duydu?

Ama zaten bunun yığınla örneğinden biri, fıtratın kadınlara uygun gördüğü konum. Belli ki Tayyip Erdoğan “yaratıcı” yetilerini bu şekilde çalıştırıyor; bir toplum kesimini otomatikman karşısına alacak bir konu bulup çıkartıyor ve bunu olabilecek en kavgacı, en dediği dedik üslûpla, ültimatom okur gibi, “tebliğ” ediyor.

Otomatikman” itiraz edecekleri biliyor. Ama öbürlerini de biliyor. Şu “eşitlik” konusundan gidelim. Birileri itiraz edecek, ama birileri de otomatikman onaylayacak. Genel kanı, bu ikincilerin daha kalabalık olduğu.

Zaten son derece traumatik bir konu. Eski kalıplar ister istemez kırılıyor, kadınlar kafa tutmaya başlıyor. Bunun sonuçlarını da her gün izliyoruz medyada: bugün kaç kadın cinayeti işlendi?

Son iki günde yedi etmiş.

Tayyip Erdoğan’ın meydanlarda (veya başka yerlerde) topladığı, öldürülen genci ve ailesini ya da Aleviler’i ya da o an kiminle polemik içindeyse onu yuhalattığı “milis gücü” de bu zaten: “kadın fıtraten erkekle eşit değildir” diyen, “Müslüman atalarımız Amerika’yı keşfetti” deyince coşup tezahürat yapan, “Yahudiler kan içer” deyince bundan şüphe duymayan bir kesim. Tayyip Erdoğan onları da çok iyi tanıyor. Nerelerine hitap ettiğinde istediği cevabı alacaktır, biliyor. Kendini onlarla sarıp sarmalıyor. Gereğinde hükümetin, her türlü nesnel, anonim ilişki sisteminin üstünden aşıp kişi olarak kendisine bağlı bu amorf kitleye istedikleri, bekledikleri sözleri söylüyor.

Bunun entelektüel düzeyde sonuçlarına, “kazanım”larına bakmıyorum şimdilik.

Siyaset düzeyinde, toplumda bu tür bir “mobilizasyon” yaratmak, Tayyip Erdoğan’a bir yarar sağlıyor olabilir. Bunu bir “yarar” olarak görmek mümkünse, buyur, “Öl de ölelim”ci bir kitle, bir “hazır kuvvet”, al hayrını gör. Ama Türkiye toplumu açısından “yarar”lı mı bu, nesiyle yararlı?

Türkiye toplumunun en belli başla özelliklerinden biri, bölünüklüğüdür. Modernleşme de aslında bunubaşlatmamış, yeniden biçimlendirerek büyütmüştür. Başlangıcı, antik ve orta çağların büyük tarımsal devletlerinin (pre-kapitalist) yapısından kaynaklanır. Cumhuriyet bu eski çelişkinin ve ayrışmanın üstüne dinî, kültürel, çoğu da günlük hayat tarzına ilişkin yeni ayrışmalar getirip yığdı.

Ama bir yandan da toplumsal yapı değişti. O eski, büyük uçurum ortadan kalktı. Toplumsal merdivende tırmananların sayısı aşağı inenlerin sayısını geçti. Siyasetin değil ama ekonominin lokomotifi toplumsal konumları yeniden düzenledi.

Yirmi birinci yüzyılın birinci çeyreğinde Türkiye bu kadim ayrışmadan, bölünmeden sıyrılma potansiyelini biriktirmişti. Böyle bir imkân ufukta görünmüştü.

Tayyip Erdoğan bu saldırgan edasıyla, buyurganlığıyla, aşınmaya başlayan sınır çizgisini yeniden tahkim etti. Hâlen, bu tip bir “Çin Seddi” inşa etmek üzere elinden geleni yapıyor. Yaptı da.

Onun getirdiği bu noktadan sonra, en başta kendisi herhangi bir tavır değişikliğine yaklaşmayacağına göre, olsa olsa, kutuplaşmanın devamını bekleyebiliriz.

Bu da pek parlak bir “gelecek beklentisi” değil.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)
  • Ad Soyad Giriniz...

    Ad Soyad Giriniz...

    18.02.2015 10:42

    BU NE YA.HEP CAMBAZA BAK NUMARASI AYIP...SİZİ TV İZLİYORUM.HİÇ HAKLI OLDUĞU HALDE KARŞINIZDAKİNİM FİKRİNE KATILDIĞINIZ HATIRLIYORMUSUN.BU MESELE NAMUZLU,AHŞKLI ,CESUR BİLDİĞİNİ KONUŞABİLEN SOYOLOĞ VE PSİKİYATRİSLERİN İŞİ DEĞİLMİ.BUNLAR HARİÇ HERKES KONUŞUYOR.HEM KONUŞSALAR NE YAZAR NE BAŞBAKANLIKTA,NEDE C.BAŞKANLIĞINDA BÖYLESİ DANIŞMAN,POLİTİKA ÜRETİCİ ADAMI KİMSE SEVMEZ...

Yazarlar