Murat BELGE

Murat BELGE
Murat BELGE
Tüm Yazıları
Seçime bir kala
6.02.2015
2811

 Yarın akşama, Türkiye’nin muhtemelen şimdiye kadarki en önemli, en kritik seçiminin sonucunu kabaca öğrenmiş oluruz. “Kabaca” diyorum, çünkü bu seçimde çokça usulsüzlük iddiası olacağını, sayım yenilemesine başvurulacağını tahmin ediyorum. Yerel seçimde olanlar bu sefer katlanacaktır sanıyorum.

Seçim sonuçları her zaman ilginçtir, önemlidir. Ama bu seçim galiba gerçekten özel bir olay. Seçim sonucunun özel hayatımı bu derece ilgilendireceğini hissettiğim başka bir seçim hatırlamıyorum. Ama Tayyip Erdoğan’ın yüzünü güldürecek bir seçim sonucunun sonuçları, bütün “fikriyat meseleleri” bir yana, günlük hayatımızı etkileyecek bir sürece girecektir. Zaten bunun için “şimdiye kadarki en önemli” diyorum.

Tayyip Erdoğan’ın istediği iktidarı eline geçirmesi demek, henüz eline geçiremediği iktidar tasarruflarına da sahip olmak üzere harekete geçmesi demek. Bu ne demek? Başlıca iki şey aklıma geliyor. Birincisi ve sanırım asıl önemlisi Tayyip Erdoğan’ın zihninde oluşturduğu “dindar Türkiye” projesini gerçekleştirmek için atak başlatması olacaktır. Bunun nasıl bir Türkiye olduğuna dair yeterince ipucu verildi şimdiye kadar. Bir kısmı söz düzeyinde, ama epey bir kısmı da fiilî gerçeklik düzeyinde.

İkincisi, gene benzer mekanizmaları kullanarak, kişisel hesaplarını görme faslı olacaktır. Tayyip Erdoğan “dindar nesil” demişti. Ama bu “dindar”ın yanına “kindar”ı da koymak gerekiyor sanıyorum.

Tayyip Erdoğan söylemine olduğu kadar yüz ifadesine, “vücut dili”ne bakıldığında, mebzul miktarda “kin” görülüyor. Zaten bunu saklamak, kamufle etmek üzere herhangi bir çabası yok. Kişiselliğinin son perdesinde konuşuyor: Can Dündar’ın yakasını yasa değil, o, kendisi bırakmayacak. Bunu ilân ediyor. New York Times’a “paçavra” diyen o, kendisi. Ama bir “dava arkadaşı”yla ters düştüğü anda onun için söylediklerinin, söyleyeceklerinin de bunlardan farkı yok. Kendi ifadesiyle, bir “edeb”i olduğunu, örneğin arkalarını dönen kadınlar üzerine bir şeyler söylemekten onu bu “edeb”in alıkoyduğunu öğreniyoruz; şükrediyor ve “Ya o da olmasaydı?” diyoruz. Kılıçdaroğlu ile “klozet temizleyiciliği” muhabbeti de “symptomatic”. Hani hayal ettiği gibi bir Harunurreşid filan olacak olsa, herhalde Kılıçdaroğlu’nu böyle bir işe koşabilir.

Tayyip Erdoğan kendisini saklayan bir kişi olmaktan çıktı. O zaten artık bir “kişi” de değil, “milli irade”. “Milli irade” onda “tecessüm” etmiş. Dolayısıyla özellikle bu seçimde kendini olduğu gibi ortaya koydu. Bir kısmını başkaları ortaya koymuştu: Bilâl’in evi temizlemesi ya da Suriye’de nasıl siyaset yapılacağı ya da muhalefet izi gösteren kanalların nasıl hizaya getirileceği gibi konularda gizli kalmasını isteyeceği pek çok şey açığa çıkmıştı. Ama Tayyip Erdoğan’ın kendi özgür iradesiyle ortaya koyduğu, kendi konuşmalarıyla açığa vurduğu Tayyip Erdoğan imgesinin de ötekinden fazla farkı yok.

Bu kampanyayla AKP’nin seçimden birinci parti olarak çıkacağını tahmin ediyoruz. Bütün bu olaylardan sonra AKP’nin oy kaybına uğraması bekleniyor, yurt içinde, yurt dışında. Ama bu kaybın AKP’yi birinci parti olmaktan çıkarmasını bekleyen yok. Bu da bana çok tuhaf geliyor.

Bu toplumda “gerçeklik” nedir? Erdoğan’ın kendi kişiliğinde sergilediği, dolayısıyla kişisel olan “kindarlık”, kitleler düzeyinde bakıldığında, toplumsal bir özellik mi? Erdoğan’ın Gezi’den bu yana istikrarla ayakta tuttuğu gerilim, bu toplumun siyasi, kültürel besini mi?

Neyse, fazla kalmadı. Her şeyi değil ama bu soruların hiç değilse bazılarını iki gün içinde toplum bizzat cevaplandırmış olacak.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar