Murat BELGE
7 Haziran’da Tayyip Erdoğan kariyerinin ilk ciddi yenilgisiyle karşılaştı. Yenilgiyi tattıran da HDP oldu.
Bu seçimde Meclis’e milletvekili sokan dört parti arasında, alınan toplam oy oranı bakımından son sırada duruyor HDP; buna rağmen, seçimden zaferle çıkan da o. Bu bir paradoks tabii. Ama anlaşılır bir paradoks. Kenan Evren rejimi, yıllar önce, HDP benzeri bir partinin Meclis’e girememesi için malûm barajı icat etmişti ve bu tedbir 2015’e kadar işledi. HDP’nin zaferi bunu aşmakla başlıyor.
AKP, HDP barajı geçerse, bedavadan kazandığı koltukların gideceğini bildiği için, seçim stratejisini HDP üzerine kurdu. Bu nedenle asıl mücadele AKP ile HDP arasında geçti ve anlamlı seçim sonucu bu mücadelenin sonucu olarak biçimlendi. Bu mücadele, AKP’nin tek başına iktidar olabilmesinin önünü kapadı.
Demek ki AKP siyasette kaybetti. AKP’nin her işine karar veren Tayyip Erdoğan siyasette kaybetti.
Siyasette kaybettiğini karakuşi bir hukukla geri almaya çalışıyor şimdi. Bunun için HDP’yi “suçlu” ilân edecek, savcıları harekete geçirecek, davalar açılacak, mahkemeler kurulacak vb. “HDP ile PKK aynı şeydir” fikrinin herkesin zihnine kazınması için elden ne geliyorsa yapılacak. Bu koşullarda yeniden seçim yapılacak. HDP yeniden baraj altına itileceği için AKP bedava koltuklarına yeniden kavuşacak; yeniden, tek başına hükümet kuracak; Tayyip Erdoğan’ın sarayında saltanatı devam edecek.
Dolayısıyla 7 Haziran’da belirleyici olan AKP- HDP çekişmesi devam ediyor; ama AKP ve Tayyip Erdoğan’ın “gayrı nizamî” hareketleriyle devam ediyor. Bu gayrı nizamî hareketlerle “psikolojik üstünlük” kazanılıyor; örgüte, “Merak etmeyin, biz ne yapar eder, iktidarda kalırız” mesajları veriliyor –falan filan.
Bunların uzun vadede sökmeyeceğini biliyorum. Tayyip Erdoğan istediği gibi seçimi tekrarlama iklimini yaratabilir; ama seçimde istediği sonucu alacağını hiç sanmıyorum. Tayyip Erdoğan’ın “zaferden zafere koşma dönemi” bitti.
Ama, “Bu sefer de olmadı. Haydi bir seçim daha yapalım” deme pervasızlığı bitmedi, biteceği de yok.
Bugün durup, “Peki, neydi bu ‘zaferler’?” diye düşündüğümüzde sağ elin yaptığını sol elin bozduğu bir durumla karşılaşıyoruz.
Türkiye’nin geleneksel vesayet rejimiyle mücadele etmesi gerekliydi, doğruydu. Zaten ben dâhil birçoğumuz bu haklı mücadeleden ötürü AKP hükümetlerini onayladık, destekledik.
O yıllarda, sözgelişi Nâzım Hikmet jesti, birçok irili ufaklı olayda bu hükümetler olumlu işler yaptılar.
Derken “Paralel” çıktı! Askerî darbe hazırlıklarına karşı kahramanca görev yapan savcılar, yargıçlar meğer hain bir çete hesabına çalışıyorlarmış, birdenbire bunu öğrendik.
Çetenin “inine” giriliyordu. Pek öyle bir şey olmadı. Ha, Endonezya’daki okullarını kapattırmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan girişimde bulundu. “İnine girmek” buysa, girildi demektir.
Ekonomi epey yıl doğru düzgün yürümüştü. Şimdi tekliyor. Burada da, örneğin Merkez Bankası, faiz vb., alışık olmadığımız manzaralarla karşılaştık.
Avrupa Birliği yolunda önemli adımlar atılmıştı. Mesafe alınmıştı. Bu da tamamen durdu. Böyle bir olay olduğunu hatırlayan kalmadı.
Zaten Avrupa’yla, Amerika’yla, önümüze gelenle kavgalıyız. Mısır, Suriye, IŞİD filan derken Ortadoğu’da yanlış üstüne yanlış yapıldı. Tek bir örnek olarak, Cumhurbaşkanı’nın “Kobane düştü düşüyor” demesi ve bunu izleyen gelişmeler Tayyip Erdoğan’ın teşhislerinde, tesbitlerinde ne kadar “isabet” sahibi olduğunu gösterdi.
Kürt sorunuyla ilgili olarak, müzakereyi temel alan bir yola girilmesi son derece olumlu bir karardı. Bütün eksiklere, sapmalara, yalpalamalara rağmen desteklenmeyi gerektiren bir politikaydı. Ama, işte, bugün bu noktadayız.
Bütün bu olaylarda bir “dönüm noktası” var: Gezi direnişi. Her şeyin nedeni olduğunu düşünmüyorum. Sanırım Tayyip Erdoğan, “Bu kadar rol yaptığımız yeter. Artık işimize bakalım” deme noktasına gelmişti. Gezi olsa da, olmasa da, bu yüzüyle ortaya çıkacaktı. Ama öyle denk geldi ve bu yüzün aldığı ifadede Gezi de bir rol oynadı.
Yani Tayyip Erdoğan gerçek düşünceleri ve eylemleriyle hükümet etmeye karar verince, öyle yürüyen işler böyle yürümeye başladı.
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025