Mustafa PAÇAL
Seçimlerin üzerinden bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen istikrar denen şey “ne menem” şeyse bir türlü sağlanamadığı gibi genel görünüm son olarak Rusya krizinden sonra Irak sorunu ile daha da sarpa sarmış gözüküyor.
Bu duruma ekonomi cephesinden baktığımızda ise olası riskler ve sürdürülebilirlik açısından kötümser olan ekonomi iklimi daha da bozulacağa benziyor.
Bir kere verimli, kârlı rekabet edebilen bir ekonomi için yapılması gereken yapısal reformlara girişilmeden ekonominin genel olarak bir istikrara kavuşmasının sözkonusu olamayacağını sokaktaki çocuklar bile artık biliyor.
Kimse kendini kandırmasın; en başta demokratik hukuk devleti reformu yapılmadan güçlü bir ekonomiye geçilmesi ham hayalden öte bir anlam taşımıyor.
Ayrıca kayıtdışı ekonominin kayda alınması, AB ölçülerinde bir ticaret hukukunun sağlanması, kamu alımlarının şeffaflığı ve hesap verebilirliği ile yüksek teknolojili ürünlerin ihracat içindeki payının artırılması gibi sorunların bir plan ve program içinde giderilmesi gerekiyor.
Ekonomik büyüme ile toplumsal kalkınma arasındaki sosyal adaletsizliklerin giderilmesi ile istihdam ve refah seviyesinin artırılması arasındaki paradoksal sorunların giderilmesi ayrı bir sosyo-ekonomik plan ve programın acil konusunu oluşturuyor.
Zira bugün için ekonomi üçlü baskı altında bulunuyor.
Ekonomide hayati sorun olan demokratikleşmenin yanı sıra yapısal reformların yapılmasına ilaveten Fed’in haftaya açıklayacağı faiz oranları ile bölgesel kriz ve Rusya sorunu ekonomi üzerindeki kırılganlığı daha da artıracağa benziyor.
Finansman ve kurlardaki oynaklığın ve belirsizliğin enflasyon artışına olumsuz etkisinin yanı sıra işsizlik ve yoksulluk oranlarında yukarı yönlü etkisi işin ciddiyetini gösteren gelişmeler olarak ortaya çıkıyor.
Ancak Erdoğan Türkiye’sinin bugünkü siyasi gündemi, bırakın bunlar için yapıcı adımlar atmayı bu sorunları daha da içinden çıkılmaz duruma getirecek hayati riskleri içeriyor.
Ne içeride kendi ülkesinin vatandaşlarına ne de komşu ülkelerin halklarının yararına elle tutulur bir dönemden geçiyoruz.
Sanki Erdoğan uçuruma doğru son gazla giden bir aracın çılgın şoförü ve bizler de içindeki yolcuların ruh hâli içinde çaresiz bağırıp çağıran insanlar gibiyiz.
Yani bu durumda olan ve herkesle kavgalı bir ülkenin liderine her konuda “aman” diye seslenmekten sesimiz kısıldı.
Yine seslenmeye devam edelim.
Aman, Kürt sorununda çatışma ve gerilim siyasetinden siyasi müzakere sürecine geri dönün, bunu PKK için de ayrıca söylüyorum. İnsanları evlerinde yurtlarında rahat bırakın, onların huzursuzluğu ve acıları üzerinden siyaset yapmayın.
Aman, Rusya ve bölge ülkeleriyle iyi komşuluk ilişkilerine geri dönecek adımları hızla atın. Irak hükümeti ile mutabakat sağlanmadan bölgeye asker gönderme gibi uluslararası hukuk ihlalleri yapmayın. Rusya sorununun yaratacağı ekonomik tahribatı hafife almayın. Onların zararı ile bizim zararımızın aleyhimize olacak yanlarını doğru anlayın ve doğru anlatın. Ekonomi efelenecek bir gösteri alanı değildir.
Aman, AB ile ilişkilerde gündeme gelen göç sorununu palyatif çözümler düzeyinden çıkartın. Daha kapsamlı bir çözüm için bu gelişmeyi fırsat bilin, tam üyelik süreci için ilerlemenin yolunu bularak yedekte tutulan fasılları müzakereye açmanın iradesini gösterin ve demokratikleşme sürecine geçilmeyi hızlandırın.
Aman, basın özgürlüğü alanında “deli saçması” nedenlerle tutuklamalardan vazgeçin ve “paralel yapı” adı altında yapılan her türlü hukuksuzluğun toplumsal gerilimi artırdığı unutmayın.
Biliyorum, yine bunları söyleyerek bilmem kaçıncı tekrarda bulunduğumu.
Biliyorum, yine duvara konuştuğumu.
Biliyorum, yine bu öneriler siyaseten “bizim işimize yaramaz” diyecekler.
Olsun varsın öyle desinler.
Ne yapalım ben de, benim bildiğim de bunlar diyerek teselli bulmaya çalışırım.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.04.2021
10.02.2021
13.01.2021
23.12.2020
7.02.2020
22.10.2020
12.10.2020
2.09.2020
26.08.2020
15.08.2020