RAGIP DURAN
Yorgo (Giannopoulos) anlatıyor: "Kızım Maria 6-7 yaşındayken Delf civarında bir tapınağa/kiliseye gitmiştik. Maria sunağın orada mum yakmaya çalışırken etraf birden alev aldı. Rahipler, rahibeler, kilisenin görevlileri telaşa kapıldı. Kovalarla su getirip neyse ki söndürdüler yangını. O zaman düşünmüştüm. Kilise yanarsa, insanlar belki bir şekilde kendilerini kurtarabilir ama İnciller, haçlar, freskler dahası kilisenin belgeleri yani rahiplerin geçmişi, yazışmalar, belki de dindarların günah çıkarma dosyaları…yani dini semboller kül olabilirdi. Rahip ve rahibelerin telaşı buradan geliyordu. Sembolleri korumak, kurtarmak gerekiyordu. Yıllar sonra, 2002 yılı olmalı. Atina’da bir protesto gösterisine katılmıştım. Yürüyüşün sonlarına doğru, öfkeli gençler, ana caddedeki lüks tekstil mağazalarından birinin cam çerçevesini indirdikten sonra içeri molotof kokteyli attı. Bir ara baktım, vitrindeki manken, tabi ki kılını kıpırdatmadan cayır cayır yanıyor. Bu manzara çok etkilemişti beni. Hatta bu kareyi anlatan bir şiir bile yazmıştım."
Bu iki tanıklık üzerine yaklaşık 2 saat konuştuk, tartıştık. Çok zengin, verimli tahlil ve sonuçlara ulaştık:
- Dini ve siyasi iktidar, sembolik egemenliğine yani ideolojik gücünün dış göstergelerine çok önem veriyor. Haçlar, İncil, freskler, ikonalar (İkon, Yunanca "Görüntü" demek) olmasa dinin gücü görünür hatta hissedilir olamayacak. Bu nedenle dini otorite bu sembolleri/nesneleri korumak hatta yüceltmek zorunda. Marie-José Mondzain "Gasp" kitabında bu konuyu çok iyi anlatıyor, deşiyor.
- Ana caddedeki lüks mağaza vitrinleri deyince gündeme Walter Benjamin’in Paris’deki Pasajları betimlediği kitabı aklımıza geldi. Sözkonusu Galeriler/Pasajlar sadece ve sıradan bir ticari sergi alanı değil, kentin konumu, kent-insan ilişkilerinin hem ekonomi-politiği hem de estetiği konusunda önemli bir mecra.
- Vitrin, adı üzerinde, (Kelimenin etimolojik kökeninde, cam ve değerli nesnelerin gösterildiği mekan, var) bizatihi kendisi derin anlamı olan bir mecra değil. Vitrin, neyi gösterdiği, neyi sergilediği ile anlam kazanıyor. Boş bir vitrinin de kuşkusuz bir anlamı var ama vitrin esas olarak içindekilerle/gösterdikleriyle vücut buluyor, zihnimize giriyor.
- Sosyal medyada çok dolaştı. Görmüş olabilirsiniz. Adamın biri arabasına binmiş, New York’ta sokağa çıkma yasağı döneminde 5. Caddeyi boydan boya katediyor, bir yandan da cep telefonuyla kayıt yapıyor. Global markaların lüks dükkanlarının cam çerçevesi inmiş, bir tek markanın adını taşıyan reklam pankartı kalmış. Bazı dükkanların vitrinleri de kalın tahta perdeyle kapatılmış.
- Bizim gibi barış yanlısı insanların, şiddet övgüsü yapması söz konusu olamaz. Burada amaç, iktidarın/düzenin kitleden spontane olarak gelen şiddeti nasıl algıladığını kavramaya çalışmak. Benim tespitim şu: Sokak, Beyaz Saray’ın elinden hem siyasi inisyatifi hem de şiddet tekelini aldı.
- İstanbul’da çoğu zaman olduğu gibi yine yasaklanan bir 1 Mayıs gösterisinde, Üsküdar tarafında, kenar mahallenin gençleri bir ATM’yi önce darp etti(!) ardından da ateşe vermişti. Ekrandan an be an izlemiştik öfkeli gençlerin bu eylemini. Ardından kadrolu TV yorumcuları, düzenin propagandacıları olayı değerlendirirken olağanüstü sinirli bir şekilde gençleri kınadı, saldırının anlamsızlığı, vahşeti üzerine nutuklar çekmişti. Oldukça da paniklemişlerdi aslında. Oysa ki, mesele basit: O gençler yoksul, büyük bir ihtimalle işsiz belki de evsiz. Kesin olan bir şey var ki, ATM’yi yakanların banka ya da kredi kartı yok. Bu nedenle kredi kartı sahibi olan dingoların bu eylemin nedenini, anlamaları mümkün değil. ATM’yi dövüp yakarken, o gençlerin esas amacı soygun değil. ATM onların gözünde sadece bir sembol. Polis, mahkeme, okul, medya… düzenin ideolojik aygıtları ise, ATM de bu gençlerin gözünde kendilerini yoksul, işsiz, haksız bırakan düzenin sembolü.
- ABD’deki İsyan’da da vitrinleri indirenler, lüks mağazaları ya da AVM’leri boşaltan kalabalık da, bu eylemleri ile aslında düzenin sembollerini yıkmaya çalışıyor. Bir çok eyalette dükkanları boşaltan gençler, bilahare kendi aralarında komiteler kurarak, topladıkları "ganimeti" yoksul mahallelere dağıttı.
- Fransa’da geleneksel tarımı korumaya, neo-liberal düzene karşı mücadeleyi şiar edinmiş José Bové ve arkadaşları, Fransız damak tadını da bozduğu gerekçesiyle vakti zamanında bir McDonald’s şubesini "ayıklamışlardı". Düzenin bu eyleme tepkisi çok sert olmuştu. Yargılandılar, mahkum oldular. Çünkü McDonald’s herhangi bir dükkan değildi. Temsil ettiği değerler, egemenlerin değeriydi. Kendileri o saçma sapan sandviçleri yemeseler de…
- Yorgo’nun örneğindeki vitrinde yanan manken de tipik bir sembol. Vitrin cansız, manken de tabi ki cansız. Ama temsil ettiği değer, düzenin belki de can suyu. Gösteri Devleti burada Tek Boyutlu İnsan’la yani Tüketici ile buluşuyor.
- Pierre Bourdieu, iktidarların bu sembolik şiddet mekanizmasını/şebekesini nasıl kurduğunu, uyguladığını, özellikle de medya üzerinden topluma nasıl şırıngaladığını çok iyi anlatmıştı.
- Bu aralar sadece ABD’de değil Belçika’dan Yeni Zelanda’ya kadar sayısız ülkede insanların, köleci ve ırkçı şahsiyetlerin heykellerini devirmesi çok anlamlı, çok umut verici bir gelişme. ABD’de ve İngiltere’de de resmi tarih hem akademi ve medyada hem de sokaklarda sorgulanıyor. Köleci, sömürgeci, ırkçı tarih aynasının sırları dökülüyor. Aynanın sırrı dökülünce ne olur? Hiiiç…Şeffaf bir cama dönüşür ayna. O kadar!
Cuma akşamı Artı TV’de, Artı Gerçek programında bu konuları tartıştık. Güzel oldu.
Her geçen gün en az beş konuyu daha iyi anlıyoruz:
- ABD’deki sistem sanıldığı kadar ya da bize anlatıldığı kadar sağlam ve güçlü değilmiş. 2-3 bin kişi Beyaz Saray’ın önünde toplanınca bir Başkan sığınağa kaçıyorsa, sokağın ne kadar etkili olduğu kanıtlanmış oldu. Halbuki bu Amerikalılar, Kılıçdaroğlu’nu dinleselerdi bunlar gelmezdi başlarına!
- İflası yaklaştığı her halinden belli olan neo-liberal sistem, faşist yöntemlerden medet umsa da, dağılıyor, parçalanıyor. Bunu da egemen sınıflar içindeki bölünmelerden anlıyoruz. ABD’de yerleşik düzenin üç büyük gazetesi, Covid-19’dan beri ama özellikle isyan başladığından bu yana sanki "Demokratik Halk Cephesinin merkezi yayın organları" gibi haberler ve yorumlar yayınlıyor. Hadi Trump’ın ağzıyla konuşayım: "Bunlar sanki Antifa’nın gazeteleri!"
- Binler, onbinler, yüzbinler, şiddet içeren eylemler barındırsa da, sokağa çıkınca, iktidar geri adım atmak zorunda kalıyor. Fransa’da Bordeaux Belediyesi gece yarısı neredeyse gizli bir şekilde kentteki sömürgeci, köleci isimler taşıyan cadde ve sokaklardaki plakaları değiştiriverdi hemencecik. Protesto filan olmadan.
- İngiltere’deki olay da ilginç. Aşırı sağcılar, telaşlanıp Churchill heykeli yıkılmasın diye nöbet tutmaya başlamış. Yarası olan gocunur. Üstelik sembol, insanların gönül ve bilinçlerine dikilmişse, onu korumak için silahlı nöbet tutmaya gerek kalmaz.
- Herhangi bir düzen, bir günde tepetaklak edilemez. Ama önce düzenin sembolleri hasar görür, ardından düzenin mekanizmaları yavaş yavaş çalışamaz hale gelir. George Floyd’un kızı ‘’Babam dünyayı değiştirdi’’ demişti. Tam olarak doğru olmasa da hem güzel bir saptama hem de bazı gerçekleri içeriyor. Halen olup biten, örgütlü, planlı-programlı, yeni bir dünya, yeni bir iktidar projesi olan kitlesel bir kalkışma değil. Henüz topyekün bir değişim yok belki ufukta ama rüzgar dönüyor. Ve hiç kuşku yok ki, yüzlerce yıllık ırkçı, sömürgeci, adaletsiz sistem darbe alıyor. Artık düzen, eskisi kadar rahat bir şekilde sömürgecilik, ırkçılık ve adaletsizlik yapamayacağa benzer. Yine de bu kötücül sisteme karşı uyanık olmak gerek. Derlenip toparlanmak için binbir hile ve oyun yapma esnekliğine ve gücüne sahiptir.
Kristof Kolomb heykelinin kafası koparıldı.
Grazie!
Yazarlar
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.03.2021
11.03.2021
2.03.2021
12.02.2021
25.01.2021
18.01.2021
15.01.2021
11.01.2021
4.01.2021
31.12.2020