Şahin ALPAY
Devletlerarası gizli ilişkilerin şeffaflaşması bağlamında ilk adım Julian Assange’dan geldi.
Assange, 2010’da kurduğu Wikileaks adlı web sitesinde ABD’nin sızdırılan gizli askeri ve diplomatik belgelerini yayınladı. Şeffaflaşmanın ikinci ve asıl ağır perdesi, Edward Snowden’in Ulusal İstihbarat Dairesi’nden (NSA) kaçırdığı, ABD’nin yabancı ülkelerle ilgili istihbarat/casusluk faaliyetleriyle ilgili çok gizli belgeleri Haziran 2013’te yayımlanmak üzere Britanya’nın Guardian gazetesine vermesiyle açıldı.
O günden itibaren sırasıyla şu gerçekler ortaya çıktı: ABD’nin (Britanya’nın da yardımıyla) kendi yurttaşları yanında dost ve müttefikleri Almanya, Fransa, İspanya, Brezilya, Meksika ve Avrupa Birliği aleyhine istihbarat topluyordu. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in telefonu da dinleniyordu. (Ekim 2013) ABD Başkanı Obama, Merkel’e bundan sonra dinlenmeyeceği teminatı verdi.
ABD’nin bir Alman istihbarat örgütü (BND) üyesini iki taraflı ajan olarak çalıştırıyordu. (Temmuz 2014) Alman hükümeti BND’ye 1945’ten beri ilk kez Rusya, Çin, İran gibi, ABD ve Britanya hakkında da istihbarat toplama talimatı verdi. Alman Der Spiegel dergisi, BND’nin Amerikan dışişleri bakanları Hillary Clinton ve John Kerry’yi dinlediğini yazınca, ABD’ye “Dostlar nezdinde casusluk kabul edilemez…” şeklinde tepki göstermiş olan Merkel zor durumda kaldı.
Der Spiegel, BND’nin uzun süredir Türkiye’yi dinlediğini yazdı. Bir Alman hükümet yetkilisi, “Dostlar dostları dinlememelidir, ama bu bütün NATO ülkelerini kapsamaz. Türkiye’de olup bitenler Almanya’nın iç güvenliği açısından birinci derecede önemlidir…” dedi. Alman Focus dergisi, Britanya istihbarat örgütünün (GCHQ) 2009’dan beri, Alman istihbarat örgütü BND’nin ise 1976’dan beri Türkiye aleyhine casusluk yaptığını yazdı. (23 Ağustos 2014)
Derken esas bomba patladı: Der Spiegel, ABD ve Britanya istihbarat örgütlerinin Türkiye’yi “Hem ortak, hem hedef” gördüğünü yazdı. (31 Ağustos 2014) ABD, 1940’lardan beri Ankara’da istihbarat bürosu bulunduruyor; NATO üyesi Türkiye’yi Küba’dan daha önemli bir istihbarat hedefi olarak görüyordu. NSA bir yandan Ankara’ya özellikle PKK hakkında çok ayrıntılı bilgiler sağlarken, öte yandan Türkiye’de yöneticilerin “liderlik niyetleri”, dış politika hedefleri, TSK, altyapısı ve enerji güvenliği dahil geniş çaplı dinlemeler yapıyor; en üst siyasi liderlerinin bilgisayarlarına kadar sızıyordu.
Ankara, önce Alman büyükelçisini sonra da ABD maslahatgüzarını dışişlerine çağırarak açıklama istedi. Almanya ne özür diledi ne de faaliyete son vereceğini söyledi. Bir Alman yetkili, geçen yıl Türkiye ile Almanya arasında birbirleri aleyhine casusluk yapmayacaklarına dair bir centilmenlik (“no spy”) anlaşmasının gündeme geldiğini, ama sürecin tamamlanamadığını, iki ülke arasında istihbarat işbirliğinin devam ettiğini açıkladı. (Tolga Tanış, Hürriyet, 3 Eylül)
ABD ise hiç bozmadı. Büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda hükümet ve aile üyelerinin telefonlarının mahkeme kararıyla dinlenmelerine büyük tepki gösteren Tayyip Erdoğan, Almanya ve ABD’nin yürüttükleri istihbarat faaliyetleri hakkında şunları söylemekle yetindi: “Dünyada istihbaratı güçlü olan ülkelerin farklı ülkeleri dinlememe gibi bir durumu olamaz…” Bütün bunlardan çıkarabileceğim sonuç, Ankara’nın gerek Almanya, gerekse ABD ile istihbarat işbirliğinden esas olarak memnun olduğu; bedeline, yani karşılığında dinleniyor olmasına katlanmayı tercih ettiği.
ABD ile Almanya’nın Türkiye’de yürüttükleri casusluk faaliyetlerini açığa vurarak, birbirleriyle hesaplaştıkları anlaşılıyordu. Ancak bu hesaplaşma bazı iddiaları Türkiye kamuoyunun dikkatine getirdi: Türk–Alman Eğitim Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, Ankara’nın ciddi bir tepki göstermeyişini şöyle açıklıyordu: “Almanya’nın elinde iki koz var. Bir, İsviçre bankalarına para kaçıran Türk devlet adamları; ikincisi, Türkiye’deki belirli telefon görüşmeleri…” (Bugün, 26 Ağustos) Cumhuriyet gazetesi, açıklanan belgelere göre NSA kayıtlarında, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın İran’la bağlantılı olduğuna dair iddialar yer aldığını yazdı. (31 Ağustos) Today’s Zaman gazetesi ise belgelerin Fidan’ın hakkındaki soruşturma takipsizlik kararıyla kapatılan, Tevhid–Selam örgütü ile ilişkilerini doğruladığını yazdı. (1 Eylül) Bu iddiaların Türkiye siyaseti açısından sonuçlarının ne olabileceğini bilemiyorum.
Ancak kimilerinin büyük bir barış dostu, kimilerinin (belki Rusya lehine çalışan) bir hain olarak niteledikleri Snowden’in açıklamalarıyla patlak veren “istihbarat savaşları”nın gösterdiği başlıca iki şey var: Bundan böyle hangi devletin hangisini, nasıl, ne amaçla izlediğinin gizli kalması olasılığı azalıyor. 19. yüzyıl İngiliz devlet adamı Lord Palmerston’un dedikleri doğrulanıyor: “Ebedi dostlar ve düşmanlar yoktur, ebedi çıkarlar vardır…”
NOT: Değerli okurlarım, bir hafta süreyle izin kullanıyorum. 16 Eylül’de yeniden buluşmak umuduyla. [email protected]
Yazarlar
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2023
21.12.2020
6.02.2020
18.11.2020
30.09.2020
24.09.2020
20.07.2020
8.05.2020
29.04.2020
21.04.2020